Dünyada olduğu gibi ülkemizde de Koronavirüs ve neden olduğu COVID-19 salgını hekim ve tüm sağlık çal...

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de Koronavirüs ve neden olduğu COVID-19 salgını hekim ve tüm sağlık çalışanlarının özverili çalışmaları ile kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Bu salgın ülkeler, hükümetler ve toplumlar için ciddi bir sınav ve değişim niteliği de taşımaktadır.

Akademisyenler, ekonomistler, sosyologlar salgının bir çok şeyi değiştireceği yönünde görüş bildirirken, siyaset alanında değişimin olumsuz yönde olacağı giderek belirginleşiyor. Tüm sağlık çalışanları ve tüm toplum salgından korunmak için yeni sürece uyum sağlamaya çalışırken, bir çok kesimin ekonomik sorunları had safhaya ulaşmışken, bir anda Tabip Odaları, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB, Barolar ve Türkiye Barolar Birliği’nin seçim sisteminin değiştirileceği gündeme    getirildi. Amaç tabii ki bir türlü baskı ve antidemokratik yöntemlerle  kendi görüşleri doğrultusunda ele geçiremedikleri odalar ve baro gibi demokratik kitle örgütlerini ele geçirmektir. Amaç gerçeği, bilimi, mesleki dayanışmayı, örgütlenmeyi ortadan kaldırmaktır. Amaç biat eden bazı sendikalar ve sivil toplum kuruluşları gibi biat eden odalar ve meslek örgütleri yaratmaktır. 


Demokrasi ancak bağımsız ve özerk yapıların olması ve onların korunması ile olabilir ve devam ettirilebilir.  Bir ülkenin ekonomik, siyasal, toplumsal gelişmesi, çağdaşlaşması ve demokratikleşmesi; baroların, odaların ve sivil toplum kuruluşlarının, demokratik kitle örgütlerinin, ülkenin demokratikleşme ve demokratik toplum yaratma sürecine katılımı ve katkısı ile doğru orantılıdır. Bu nedenle odalar, barolar yani  mensubu olduğumuz tüm kurumlar özerk ve bağımsız yapıları ile  demokrasinin olmazsa olmazları arasındadır.
Her dönem susturulmaya çalışılan tabip odaları, barolar ve tüm meslek örgütleri gücünü anayasadan almalarına rağmen sanki antidemokratik yöntemlerle yönetime gelmişler gibi bugün  yine seçim sistemleri değiştirilmeye çalışılarak susturulmaya, ayar verilmeye, pasifize edilmeye, ele geçirilmeye çalışılmaktadır. 


 

Tabip odaları ve hekimler,  Barolar ve avukatlar,  Mühendis ve Mimar odaları ile mühendis ve mimarlar,  her daim Türkiye Cumhuriyeti’nin  laik, çağdaş, demokratik, bilimsel, özgürlükçü, barış ve kardeşlik içinde yaşamasının yanında  olmuş, demokrasiden, hak, hukuk ve özgürlüklerden, kamusal ve toplumcu sağlık anlayışından, doğayı önceleyen mimari yaşamdan, işçi sağlığını önceleyen bir sanayileşmeden, yaşam hakkından, insan haklarından, bireysel temel hak ve özgürlüklerden, adil yargılanma hakkından, evrensel hukuk kurallarından yana olmuşlardır. 


81 ili temsil eden 65 tabip odamızla birlikte TTB, 2 yılda bir tabip odasına üye her hekimin doğrudan oy kullanarak yönetimleri belirlediği, hiçbir yöneticisinin ömür boyu yönetici kalmaya yeltenmediği ve yasal olarak da 2 dönem ard arda toplam 4 yıldan fazla yöneticilik yapamadığı ülkemizin ve belki dünyanın en demokratik seçim ve temsil sistemine sahiptir. Bu böyle bilindiği ve genel ve yerel seçimlerde neler olup bittiği bilindiği halde temsiliyet sorunu varmış gibi  seçim sisteminin değiştirilmek istenmesi özellikle canla başla çalışan hekimler ve diğer baro ve mühendiser açısından  bir talihsizlik olsa gerektir. 


 

TTB’nin yaptığı açıklama gibi gündem; “Kamu ve özel sağlık kurumlarında kişisel koruyucu ekipmanlara yeterince ve kalitesini düşürmeden erişilmesini sağlamak; hekimlerin ücretsiz izin, maaş kesintisi, işten atılma gibi gerekçelerle mağdur edilmelerini engellemek, hastalık ve vefatları salgın bağlantılı olunca “iş kazası-meslek hastalığı” tespitinde zorluk çıkarmamak hükümetin öncelikli görevleri arasında sayılabilir. Bununla beraber maske takma zorunluluğu getirilen milyonlarca yurttaşımıza maske teminin kaosa neden olmamak ama hepsinden önemlisi milyonlarca işsizin olduğu ülkemizde eklenen yeni işsizlerle birlikte herkesin geçim ve gelecek kaygılarına çare bulmak” temel gündemimiz olmalıdır. 


Son olarak yine TTB’nin belirttiği gibi: “İktidarın “makbul” ve her uygulamasına alkış tutacak TTB, TMMOB ve Baro yönetimi arzusunu anlıyoruz. Ancak bizlerin gerek meslektaşlarımıza ve gerekse de seslerini duyuramayan milyonlarca yurttaşımıza verilmiş sözümüz, hekimliği toplumdan yana ve hiçbir baskı altında kalmadan yapacağımıza dair yeminimiz var. Bunun için de bilimsel bilgiye dayalı olarak yanlışa yanlış eksiğe eksik demeyi sürdürüp, toplum yararına yapılması gerekenleri açıklamaya, talep ve takip etmeye devam edeceğiz.”