İHD İstanbul şubesi Suruç katliamı ile ilgili yazılı basın açıklaması gerçekleştirdi.

İHD İstanbul; "20 Temmuz 2015 günü, Kobane’li çocuklara oyuncak götürmek için yola çıkan çoğunluğu genç yaklaşık 300 ‘düş yolcusu,  Valiliğin geçiş iznini beklerken, konakladıkları Amara Kültür Merkezinde yaptıkları basın açıklaması sırasında bir canlı bomba saldırısı gerçekleşmiş ve 33'ü hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100'ü yaralanmıştı.

Suruç Katliamı

Hatırlanacağı üzere; olaydan hemen sonra açılan soruşturmada gizlilik kararı alınmış, avukatların gelişmeleri takibine imkân verilmemişti.  Buna rağmen, dava avukatları dosyaya sundukları dilekçelerle katillere ve bağlantılarına dair bilgileri savcılık dikkatine sunmuş, bu kişilerin başka katliamlar planladıklarına dair verilere dikkat çekmiş ve savcılığın önlem almasını istemiş, ancak savcılık somut delil yok gerekçesi ile bu dilekçeleri sumen altı etmişti. 3 ay geçmeden 10 Ekim’de Ankara Gar katliamı yaşanmış, iddiaların gerçeği yansıttığı acı bir şekilde kanıtlanmıştı. Nitekim, 18 ay sonra hazırlanan iddianamede katliamın failleri olarak canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz, 10 Ekim Katliamı’nda da rol alan Yunus Durmaz, Halil İbrahim Durgun, Yakup Şahin, IŞİD’in sorumlularından Deniz Büyükçelebi ve IŞİD Emiri İlhami Mali gösterilmişti.  Alagöz, Durmaz ve Durgun hayatta olmadığından Büyükçelebi ve Ballı’nın ise Suriye’de bulunduğu iddiası ile davanın yargılanabilecek tek sanığı Yakup Şahin gösterilmiş, iddianamede devlet bağlantılarına ise hiç yer verilmemişti.

Oysa; katliamının faili Abdurrahman Alagöz hakkındaki ‘terör nitelikli aranan şahıs’ kaydının, saldırıdan bir ay kadar önce, 16 Haziran’da Suruç Emniyet Müdürlüğü’ne ulaşmasına rağmen önlem alınmadığı ve patlamadan hemen önce emniyetin güvenlik tedbirlerini geri çekmiş olmasına bağlı olarak, bu saldırıda devletin sorumluluğuna dair ciddi işaretler vardı. Nitekim, olay günü Amara Kültür Merkezi civarında görevli ekibin sorumlusu komiser, katliamdan yaklaşık 2 yıl sonra Çağlayan adliyesinde alınan ifadesi sırasında ailelerden özür dilemiş ve canlı bomba olarak polis kayıtlarında aranan bir şahsın yakalanmadan bu saldırıyı gerçekleştirmesinde emniyetin kasta işaret eden zaaflarını ve kimlerin sorumluluğu olduğunu anlatmış, olayda Adıyaman, Antep, Urfa istihbarat birimlerinin ve MİT’in sorumluluğuna dikkat çekmiş, sorumluları ekip ekip, isim isim saymıştı.

Sanık polis bu ifadeleri verirken hâkimin sık sık  “kısa kes “ uyarısı yapması, sonrasında davada anlamlı bir gelişme olmayacağına işaretti, öyle de oldu.

Nitekim; 2 emniyet görevlisi hakkında ‘görevi ihmal’den açılan davada, dönemin ilçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal hakkında, ‘görevi ihmal ve kötü kullanma’ suçundan 12 taksitte ödenmek üzere 7 bin 500 lira para cezası verildi ve dava sonlandırıldı.

Suruç katliamı davasının ilk duruşması olaydan 21 ay sonra Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Davanın tek tutuklu sanığı Yakup Şahin, aynı gün sanığı olduğu 10 Ekim katliamı davası nedeniyle duruşmaya getirilmemişti. 

Katliamın üzerinden tam beş yıl geçti. Tutuklu sanık Yakup Şahin bir kere bile duruşmaya getirilmedi, katillerin devlet içinden destek gördüğü ve 10 Ekim Ankara Gar Katliamı sanıklarıyla bağlantısı olduğu konusunda kesin kanıtlar olmasına rağmen dosyada gerçekler ve gerçek sorumluları açığa çıkartacak adımlar atılmadı. Ama patlamada zarar gören ve yakınlarını kaybeden müştekiler için her bir duruşma işkenceye dönüştürüldü, katillerin peşini bırakmadıkları için adeta cezalandırıldılar.

Davayı oradan oraya sürükleyen, sürüncemede bırakan Devlet, katillerin üzerine gideceğine hala düş yolcularını cezalandırmanın peşinde.  Ama tüm baskılara rağmen “Suruç Aileleri” ve Suruç gönüllüleri mücadelelerinden vazgeçmedi.

Davanın 14’üncü duruşması 18 Ağustos’ta yapılacak. Suçlular cezalandırılana kadar bizler de bu davanın takipçisi olacağız. Suruç Katliamını ve 33 düş yolcusunu unutmayacağız, unutturmayacağız!"dendi

Editör: TE Bilisim