Adana’da KESK Şubeler Platformu Atatürk Parkında Bir Araya Gelerek, “OHAL Komisyonu Lağvedilsin” Başlıklı Basın Açıklaması Gerçekleştirdi.

Basın açıklamasına DİSK, İnsan Hakları Derneği, siyasi parti temsilcileri de destek verdi.

KESK adına basın açıklamasını SES Eş Şube Başkanı Dr. Mürşit Enis Akyüz okudu. Akyüz’den sonra sırasıyla önceki dönem Adana Baro Başkanı Avukat Mengücek Gazi Çıtırık ve KHK’lı Platformları Birliği adına Münir Korkmaz birer konuşma gerçekleştirdiler.

Akyüz; “Hukuksuz ihraçlardan dolayı mağdur olan tüm kamu emekçilerinin maddi, manevi hak kayıpları karşılanmalıdır” dedi.

KESK dönem sözcüsü Dr. Akyüz sözlerine şu şekilde devam etti;

AKP hükümeti OHAL’i fırsata çevirerek on binlerce kamu emekçisinin çalışma hakkını herhangi bir yargısal süreç iletmeden, savunma almadan ve somut belge bilgiye dayanmadan ve evrensel güvenceleri ihlal ederek ellerinden aldı ve ihraç etti. Çalışma hakkının iktidarın insafına bağlı olduğu, itiraz mercilerinin iktidarın tasarrufunda ve taraflı belirlendiği bir yerde örgütlenme hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü, toplu gösteri, yürüyüş ve eylem hakkı gibi diğer temel haklar da hukukun değil, iktidarın istediği ölçüde kullanılmaktadır. Son yıllarda ise neredeyse hiç kullanılamamaktadır.

Bilindiği üzere; KHK’lar eliyle ve Resmi Gazete’de isimlerinin yayınlanmasıyla on binlerce kamu emekçisi ihraç edildi. İktidarın ihraçlara ilişkin tüm itiraz yollarını kapatması içeride ve dışarıda itirazların yükselmesine neden olunca ve AİHM’e on binlerce başvuru yapılınca hızla bir oyalama mekanizmasına ihtiyaç duyuldu.

OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu, 23 Ocak 2017 günü 685 sayılı OHAL KHK’si ile iki yıllık süre içinde kamudan ihraç edilmiş yüz binlerce kamu emekçisinin ihraç başvurularını değerlendirmek ve karar altına almakla görevlendirilmişti. 23 Ocak 2022 itibariyle OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu beşinci yılını doldurmuş olacaktır.

Kısa süre önce OHAL Komisyonu’nun 2021 yılı faaliyet raporu yayınlandı. Rapora göre. Komisyon 5 yıldan sonra 117.828 dosyayı karara bağlamış olup 5.250 dosyanın incelemesi devam etmektedir. Komisyon 101.987 başvuruyu ret etmiş, 15.841 dosya hakkında ise göreve iade kararı vermiştir. Yani dosyalardan %87’si için RET, %13’ü için ise KABUL kararı vermiştir.

Komisyonun göreve başladığı günlerde hukuki bir süreç işliyormuş görüntüsü vermek için %10-15 civarında iade kararı verilebileceğini, diğer dosyalarda ise başvurunun ret edileceğini öngörmüş, ifade etmiştik.

KOMİSYONUN RET’LERİNİ REDDEDİYORUZ!

15 Temmuz darbe girişiminden bu yana toplam 4.816 KESK’li hukuksuzca ihraç edilmişlerdir. Komisyon aradan 5 yıl geçmesine rağmen hala 1.495 dosyayı karara bağlamamıştır. Karara bağlanan başvurulardan 1.604’ü RET, 1.140’ı KABUL edilmiştir.

Ne acıdır ki, tam sayısı bilinmemekle birlikte en az 15 kişi yaşamlarını yitirdikten sonra “gidemeyecekleri” işlerine iade edilmişlerdir. Aralarında EĞİTİM SEN Adana Şubesi üyesi, Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyelerinden, Barış İçin Akademisyenler imzacısı, “görülen lüzum üzerine” denilerek dönemin bitmesine üç hafta kala görevine son verilen Dr. Mehmet Fatih TIRAŞ ve Diyarbakır Çocuk Hastanesi'nde çalışırken KHK'yle görevinden ihraç edilen sendikamız SES üyesi Fatma Demirel’in de olduğu 100’den fazla insanımız ihraç sonrası yaşadıkları ağır sorunlar nedeniyle içine girdikleri çıkmazdan kurtulamayarak intihar etmişlerdir. Hepsini saygıyla anıyoruz.

RET edilen başvurulardan 344’ü Barış Akademisyenlerine ait olup 50 dosya ise karara bağlanmayı beklenmektedir. Bu 50 dosya hakkında da ret kararı verecekleri anlaşılıyor. Hatırlanacağı üzere “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladıkları gerekçesiyle haklarında ağır ceza mahkemelerinde dava açılan akademisyenlerle ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi (AYM), 26 Temmuz 2019 tarihli kararında, söz konusu uygulama ile Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen Barış Akademisyenlerine ilişkin OHAL Komisyonu’nun iktidarın talimatı ile aldığı anlaşılan RET kararları açıkça suçtur. Anayasa Mahkemesi’nin kararı tanınmayan Komisyon iktidarın suçuna ortak olmuştur. Dolaysıyla sadece iktidar değil Komisyon da er ya da geç bu suçun hesabını yargı önünde verecektir.

Bir kez daha belirtmek isteriz ki, Barış Akademisyenleri yüz akımızdır ve emekçilerin de temel talebi olan barışı sahiplenmeye, düşünce özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz. KOMİSYONUN RET’LERİNİ REDDEDİYORUZ! ONLAR GİDECEK, BİZ GERİ DÖNECEĞİZ. Hocalarımız üniversitelerdeki kürsülerine dönünceye kadar mücadelemize kesintisiz devam edeceğiz.

ONLAR GİDECEK, BİZ GERİ DÖNECEĞİZ.

Yasaklamalar, zulüm, faşizan baskı ve uygulamalar iktidarın siyasal ömrünü kısaltmaktan başka bir işe yaramayacaktır. İşçi sınıfının, emekçilerin yüzyıllardır bin bir türlü bedel ödeyerek elde ettiği hak ve özgürlüklerin hangi gerekçe ile olursa olsun ortadan kaldırılmasına yönelik girişimlere karşı fiili ve meşru mücadele hakkımızı sonuna kadar kullanacağız.

Sivil darbe hukukuna karşı fiili, meşru ve demokratik direnişimizi ve hukuki mücadelemizi her ne pahasına olursa olsun, tüm zorlukları göğüsleyerek sürdüreceğiz.

Bu vesileyle bir kez daha çağrıda bulunmak istiyoruz; Hukuka ve uluslararası sözleşmelere aykırı, etkin olmayan, denetlenemeyen, kendisini anayasa ve yasalar üstü gören, hükümetin bir organı gibi çalışan ve idari bir mekanizma olan OHAL Komisyonu derhal lağvedilmelidir. Ret kararları iptal edilmeli, haklarında memuriyeti engelleyen herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte görevlerine iade edilmedir. 

Özel yetkilendirilmiş idare mahkemelerinde devam eden dosyalar, bu mahkemelerin ret etmesi üzerine istinaf’a, Danıştay’a giden dosyalar geri çekilmelidir.

Hukuksuz ihraçlardan dolayı mağdur olan tüm kamu emekçilerinin maddi, manevi hak kayıpları karşılanmalıdır.

375 sayılı KHK’ye eklenen geçici 35. Madde eliyle yapılan ihraç uygulaması derhal sona erdirilmelidir. İş güvencesi iktidarın sopası haline getirilmemeli, sendikal örgütlenme önündeki engeller kaldırılmalıdır.

İktidar başta örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlüklere yönelik baskı politikalarına son vermeli, ceza ve soruşturmaları durdurmalıdır.

Editör: TE Bilisim