Anlaşmazlıkların çözümünde yapıcı ve alternatif bir yaklaşım: Akran arabuluculuğu

Prof. Dr. Meral Atıcı

Yazılı ve görsel basında kadına yönelik şiddet ve öldürme haberlerine rastlanılmayan bir gün hemen hemen yok gibidir. Benzer şekilde, çocuk ve hayvanlara yönelik şiddet ve öldürme haberleriyle de sık sık karşılaşılmaktadır. Bu da toplumda şiddetin giderek arttığının bir göstergesidir. Toplumda artan şiddetin bireysel, toplumsal, ekonomik ve politik vb. pek çok nedeni olabilir. Bu nedenler de birbirini bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir.

Örneğin, işsizlik ve ekonomik sıkıntılar temel ihtiyaçları gidermede engellenmişlik, kısıtlanmışlık ve haksızlık duygularına neden olarak kişinin psikolojik durumunu olumsuz yönde etkileyebilir. Engellenmişlik ve kısıtlanmışlık duyguları saldırganlıkla sonuçlanabilir.

Aslında şiddet ve saldırganlığın istediklerini elde etmede bir problem çözme yöntemi olarak öğrenilmesi ve pekiştirilmesi gibi toplumsal bir temeli de vardır. Bazen de küçük anlaşmazlıklar ve çatışmalar yıkıcı bir şekilde saldırganca çözülmeye çalışılmaktadır. Ama her zaman böyle olmak durumunda değildir.       

Anlaşmazlıklar bir kişinin hedeflerine ulaşmak için gösterdiği eylemler bir başka kişinin hedeflerine ulaşmak için gösterdiği eylemleri engellediğinde ortaya çıkmaktadır. Aslında anlaşmazlıklar yıkıcı bir biçimde sonuçlanmak zorunda olmadığı gibi tarafların gelişmesine katkıda da bulunabilir. Şöyle ki, güvensizlik ve düşmanlık duygularını bir kenara bırakarak bireysel ve ortak çıkarları için çözüm üretme becerilerini geliştirebilirler.

Anlaşmazlık ya da uyuşmazlıklar tüm insan ilişkilerinde, toplumlarda ve kültürlerde görülür. Bir grupta ve toplulukta bulunan insanlar arasında çeşitli anlaşmazlıkların olması doğaldır. Okullar da onlarca, yüzlerce, hatta binlerce öğrencinin bir arada bulunduğu, çeşitli mekan ve materyalleri paylaşmak zorunda olduğu, bilişsel ve psikolojik ihtiyaçlarını giderirken öğretmen ve akranlarıyla çeşitli sosyal etkileşimler içinde olduğu bir topluluk olarak düşünülebilir.

Bu nedenle okulda öğrenciler arasında da çeşitli nedenlerle çatışmalar olmaktadır. Ait olma, güç, özgürlük ve eğlenme gibi temel psikolojik gereksinimlerin karşılanmaması ya da engellenmesi belki de çatışmaların en önemli ve ilk sıradaki nedenleri arasında yer almaktadır. Zaman, para, mal gibi kaynakların sınırlı olması ve farklı inanç, öncelik, ilke ve değerlere sahip olma da bu nedenler arasındadır.

 Farklı kişilik özellikleri, değer ve önceliklere sahip olma, paylaşılacak kaynakların sınırlılığı ve en önemlisi başta sevgi ihtiyacı olmak üzere psikolojik ihtiyaçların karşılanmaması öğrenciler arasında çatışmaları doğal ve kaçınılmaz kılmaktadır.

Yapılan araştırma ve gözlemler ortaokul ve lise öğrencileri arasında aşağıdaki çatışma örneklerinin görülebileceğini ortaya koymaktadır. Laf atma, gereksiz jest ve mimikler yapma, omuz atma, ters ters bakma, kantinde birbirlerinin sırasını almaları, paylaşılan sırların küskünlük sırasında yayılması, birinin diğerine aşık olduğuyla ilgili söylenti yayma ve bununla alay etme, eğlenme amaçlı el şakası yaparken tartışmaya başlama, sosyal medyadan hakaret etme ve fotoğraf paylaşma.

Bu tür çatışmalara ise öğrenciler kaçma (geri çekilme, inkar, görmezden gelme), kavga (tehdit, saldırı, öfke) ve problem çözme (anlayış, saygı, çözüm) biçiminde tepkiler göstermektedirler. Kaçma ve kavga yapıcı olmayan bir yaklaşımken problem çözme işbirliğine dayalı ve yapıcı bir yaklaşım olarak görülmektedir. 

Öğrenciler arasında bazen ‘grupta beni görmezden geldi, kaba davrandı’ gibi küçük bir yanlış anlaşılma yüzünden başlayan çatışmalar arkadaşının ayağına çelme takma ve düşürme, bunun üzerine tartışma ve kavga etme gibi saldırgan bir biçimde devam edebilmektedir. Çatışmaya bu şekilde tepki verildiğinde hem taraflar hem de etrafındaki kişiler bundan olumsuz etkilenmekte, öfke, düşmanlık, öç alma gibi duygular ve incitmeye yönelik davranışlar görülmekte bu da okul iklimini öğrenme ve sosyal açıdan negatif etkilemektedir.

Aynı çatışmaya önemsenme ve dikkate alınma gibi psikolojik ihtiyacı karşılanmadığı için küsme, konuşmama şeklinde verilen bir kaçma tepkisi de gerçek ihtiyaçlar gün yüzüne çıkarılıp ifade edilmediği için öğrenciler arası etkileşimi sınırlandıracak ilişkilerin kopmasına ve zayıflamasına neden olacağından işbirliğine dayalı bir öğrenme ortamının oluşmasını engelleyecektir.

Bu çatışma durumunda arkadaşıyla konuşarak ‘geçen günkü tiyatro etkinliği sırasında beni görmezden gelmene kırıldım, üzüldüm’ diyerek duygularını paylaşmak ise gerçek ihtiyaçların dile getirilmesini sağladığı için karşı tarafın ‘kasıtlı bir görmezden gelme olmadığı, telaş içinde olduğu için dikkat edemediği’ yönünde bir açıklama yapmasına ve ortada bir yanlış anlaşılma olduğunu ortaya çıkarmaya yardım edebilir.

Bu son yaklaşımda her iki taraf da kendi öznel algılayışını ifade etme olanağı bulduğu için çatışmanın yapıcı biçimde çözümlenmesi, ilişkilerin güçlenmesi mümkün olacak, bu da okuldaki öğrenme ve sosyal ilişkileri olumlu biçimde etkileyecektir.

Bu son ve yapıcı tepki biçimini bazı öğrenciler ailede, öğretmenlerinden, arkadaşlarından ve psikolojik danışmandan ve onlarla etkileşimlerinden önceden öğrenmiş olabilir ve böyle yapıcı tepki verebilirler.

Ancak bazı öğrenciler böyle yapıcı yaklaşmayı öğrenmemiş ve bilmiyor olabilirler. İşte bu noktada öğrencilere yapıcı bir yaklaşım olan müzakere basamaklarını izlemede yardımcı olabilecek bir başka kişinin yardımı gerekmektedir. Bu yardımı müzakere basamaklarının kolaylaştırıcılığını yapabilecek bilgi ve beceri sahibi bir akran, psikolojik danışman ya da öğretmen yapabilir. Okul psikolojik danışmanları bu arabuluculuk görevini yapabilecek kişilerin en başında gelmektedir.

Ancak okuldaki öğrenci sayısının fazlalılığı ve az sayıda psikolojik danışman olduğu düşünüldüğünde müzakere kolaylaştırıcılığını yapabilecek öğrencilerin bu işi üstlenmesi daha çok öğrenciye yardım edilmesini, hem arabuluculuk yapan hem de bu yardımı alan öğrencilerin kendilerini çatışma çözme bilgi ve becerisine sahip, kendi sorumluluklarını bilen kişiler olarak görmelerini, çalışkanlık, yeterlik ve güç duygusu geliştirmelerini ve benlik saygılarının artmasını sağlayacaktır.

Peki akran arabulucu olacak öğrenciler nasıl seçilmeli ve nasıl bir eğitimden geçmelidirler? Bu eğitimler kimler tarafından verilmelidir?

Ortaokul ve liselerde her sınıftan sınıf arkadaşlarının tercihleriyle seçilecek öğrencilere (6-8 arası) belirli saat (18 saat) arabuluculuk eğitimi verilmelidir. Arabuluculuk eğitiminde etkin dinleme, duyguları yansıtma, söylenenleri açıklığa kavuşturma, beden dili, ben mesajı verme, beyin fırtınası yapma, soru sorma ve etkili problem çözme gibi iletişim becerileri üzerinde durulmalıdır.

Ayrıca, arabuluculuk sırasında takip edilecek basamaklar hakkında bilgi verilmeli, bu basamaklarda yapılacak işlemler ve gösterilecek davranışlar rol oynama yoluyla canlandırılarak öğretilmeli ve pekiştirilmelidir. Bu eğitimleri bu konuda daha önce eğitim almış ve uygulama yapmış olan okul psikolojik danışmanları, öğretmen ve arabulucu avukatlar verebilirler. Okulda öğrencilerin arabuluculuk eğitimi aldığı ve arabuluculuğun uygulanacağıyla ilgili tüm öğrenci ve personel bilgilendirilmelidir.   

Peki öğrencilere öğretilecek olan arabuluculuğun basamakları nelerdir?

Öncelikle anlaşmazlık yaşayan öğrencilerin arabulucunun karşısında fakat birbirlerinin yüzüne ve gözlerine bakacak biçimde oturacakları sakin ve sessiz bir ortamda bir araya gelmelerinin ve çatışmayı arabulucu aracılığıyla çözmek istemelerinin önemi vurgulanmalıdır.  

İlk aşamada arabulucu kendini tanıtıp çatışmalarını çözmede taraflara yardım etmek istediğini belirtir. Kendi rolünü tarafların her ikisini de dinlemek ve “müzakere” sürecini kolaylaştırmak” olarak tanımlar ve arabuluculuk sürecinde sorunun çözümünü kendilerinin bulacağını, arabulucunun sadece iletişimi kolaylaştıracağını vurgular ve kuralları açıklar. Bu kurallara arabuluculuk boyunca uymalarını ister.  

İkinci aşamada arabulucu sırayla taraflardan ne yaşadıklarını ve ne hissettiklerini nedenleriyle birlikte birbirinin yüzüne bakarak anlatmalarını ister. Her biri sorunu ve duygularını nedenleriyle birlikte anlattıktan sonra arabulucu söylenenleri etkin dinleyerek içerik yansıtması yapar.

Üçüncü aşamada tarafların empati kurmaları ve diğerinin yaşadığı sorun ve duygulardan ne anladığını birbirine ifade etmeleri (yansıtmasını) istenir. Böylece tarafların birbirinin bakış açışını ve duygularını doğru anlayıp anlamadığı belirlenmiş olur. Eksik ya da yanlış anlaşılma varsa düzeltilmesi istenir.

İstek, gereksinim ve bunların nedenleri üzerinde durulan dördüncü aşamada arabulucu tarafların bir diğerinden ne istediğini ve bunların nedenlerini belirtmelerini ister. Daha sonra çözüm bulma aşamasına geçilir.

Çözüm arama aşamasında taraflara teker teker bir çözümleri olup olmadığı sorulur. Birinci kişinin söylediği çözüm önerisine diğerinin katılıp katılmadığı eğer katılmıyorsa kendi çözüm önerisi olup olmadığı sorulur. Bu şekilde her iki tarafın da üzerinde anlaşabileceği bir çözüm buluncaya kadar taraflar arasında çözüm arayışı devam eder.

Burada önemli olan nokta arabulucunun işinin, öğrencilerin anlaşmazlıklarını çözmek değil, öğrencilerin problemlerini, kendilerinin çözmelerine yardımcı olmaktır. Çünkü öğrenci anlaşmazlıklarında en doğru ve geçerli çözüm yine öğrencilerin kendi çözümleridir

Son aşamada ise tarafların ne üzerinde anlaştıklarını resmi hale getiren bir anlaşma yapılır ve bununla ilgili kayıt formu doldurulur ve anlaşmayı hem taraflar hem de arabulucu imzalar.  

Arabuluculuk, iki taraf arasında anlaşmaya dayalı ve kaybedeni olmayan bir çatışma çözme yaklaşımıdır. Akran arabuluculuğunun arabulucu öğrenciler, çatışma yaşayan öğrenciler ve okul iklimi ve toplum için çeşitli yararları vardır.

Öncelikle öğrencilerin kendi problemlerine çözüm bulmaları teşvik edildiğinden problem çözme becerilerini geliştirmeleri, kendilerini anlaşılmış hissetmeleri sağlanmakta, aynı zamanda diğerlerinin bakış açısını ve duygularını anlama becerilerini geliştirmelerine yardım edilmektedir.

Arabulucu öğrencilerde ise özgüven, özsaygı, empati, diyalog becerisi, akran ilişkilerinin gelişimi, öfke yönetim becerilerinin gelişimi söz konusudur. Tüm bu olumlu gelişmeler ve etkilerin okuldaki öğrenme ve soysal etkileşim ortamına pozitif yansımaları olacaktır. 

Günümüzde toplumda yaygın olan çocuklara, kadınlara, hayvanlara yönelik şiddet davranışlarının önüne geçilmesinde akran arabuluculuğu yaklaşımı önleyici bir yaklaşım olabilir.

Çocuk ve ergenlik yıllarına denk gelen okul çağında öğrencilere çatışmalarını bir akranın kolaylaştırıcılığında çatışma yaşadığı kişinin yüzüne bakarak ve onunla konuşarak çözme seçeneğini öğretmek bundan sonra karşılaşacağı çatışmaları benzer şekilde ve yapıcı biçimde çözme becerisi kazandıracaktır.

Empati becerisi gelişecek, karşısındaki kişiyi daha iyi anlayacak, daha duyarlı ve saygılı olacak ve olumlu kişiler arası ilişkiler kuracaktır. Tek çözümün saldırganlık ya da kaçma değil problemlere birden fazla çözüm seçeneği olduğunu görecektir.

Arabuluculuğun ülkedeki tüm okullara yayılması ve çocuklara erken yaşta işbirliğine dayalı ve yapıcı problem çözme becerilerinin öğretilmesi toplumda kadına, çocuğa, hayvanlara yönelik şiddetin önlenmesini ve azalmasını sağlayacaktır. Bu da toplumda barış ve uzlaşı kültürünün gelişmesi ve yerleşmesine katkıda bulunacaktır.        

Anlaşmazlıkları çocukluktan itibaren kendini ifade etme, karşı tarafı dinleme ve anlama ve her iki tarafın da kazanmış hissedeceği şekilde ortak çözümler bularak çözme becerisi geliştirme şiddetin azaltılması ve önlenmesinde ve toplumsal barışın yaratılmasında yapılabilecek en etkin ve önemli çalışmalardan biridir.  

Editör: TE Bilisim