Paleolitik çağdan itibaren insanlar gerek tabiat kanunlarını açıklamak gerek kimlik ve varoluş sorularını cevaplamak üzere mitoslar anlatmışlar ve böylece dinler gelişmiş. Çok tanrılı dinlerin hemen hepsinde önemli bir konumda olan Ana Tanrıça kültü ilkel Venüs heykelciklerine dayanır.

Tarih öncesi devirlerde farklı coğrafyalarda birbirini andıran özelliklerde betimlenmiş Ana Tanrıça figürinleri ele geçmiş.  Örneğin Anadolu’da en büyük ve en nitelikli buluntulara sahip olan Çatalhöyük tarıma dayalı bir toplummuş. Dinlerini de ekonomilerine göre düzenleyen yerleşimde bereketi simgelediği düşünülen kalın bacaklı, geniş kalçalı, dolgun göğüslü ana tanrıça figürinler özellikle tahıl ambarlarında bulunmuş. Burada kendisine bir ritüel düzenlendiği düşünülen tanrıçanın doğurganlığı vurgulanmış ve doyurduğuna dikkat çekmek için elleri göğsünde betimlenmiş. Bir diğer figürinde tahtında oturan tanrıçanın iki yanında kuyruklarını tanrıçanın omzuna dolamış uysal aslanlar ile sahnelenmiş. Tanrıçanın ellerinin iki aslanın kafasını okşaması doğanın yanı sıra vahşi hayvanlara hakimiyetine dikkat çekiyor. Dönemin diğer yerleşimlerinde de eli göğsünde, vahşi hayvanlar arasında, doğum anında veya kucağında bebeği ile ana tanrıçaya rastlayabilirsiniz.

Yazının bulunmasıyla karşımıza çıkan Ana Tanrıça anlatımları, tapınaklar, kabartmalar ve figürinlerin devamı ile gelenek sürmüş. Sümerler İnanna, Akadlar İşthar, Hattiler Kubaba, Hititler Hepat, Frigler ise Kybele olarak isimlendirmiş tanrıçayı. Bu çağlarda tanrıça, sıkça, çok katlı bina görünümünde pollos denen bir başlık ile betimlenmiş. Şehrin koruyucusu olduğu gösterilmiş. İsmi değişse de bereketin simgesi, doğuran ve doyuran özellikleriyle kutsal, vahşi doğanın ve hayvanların hakimesi ve kentlerin kurucusu olarak anlattıkları bu tanrıça uzun yıllar Anadolu’da tapım görmüş.

Kybele’nin bilinen en büyük tapım merkezi aynı zamanda önemli bir ticaret merkezi olan Eskişehir-Ballıhisar’daki Frig yerleşimlerinden Pessinus kenti. Anadolu’da değişen hükümdarlıklara rağmen dinsel konumunu ve bağımsızlığını korumuş bu kentte antik yazarların kara taş diye bahsettiği ana tanrıçayı simgeleyen bir gök taşı bulunmaktaymış. MÖ 3. yüzyılda Roma Devleti, Kartacalar tarafından kuşatıldığında Anadolu tanrıçası Kybele’nin şehrin itibarını koruyacağı kehanet edilmiş. O dönemde Bergama Krallığı hakimiyetindeki Pessinus’taki kara taşı I. Attalos’un izniyle ülkelerine götürmüşler. Ardından ana tanrıça kültü tüm Romalı şehirlere yayılmış. Ulu ana anlamına gelen Magna Mater sıfatını verdikleri Kybele’nin mitosları dönemin yazarları tarafından kaleme alınmış.

Binlerce yıl boyunca devletlerin, konuşulan dilin ve coğrafyaların değişmesi Kybele’nin önemi ve kutsallığına zarar vermemiş. Efes kenti de Kybele’yi uzun süre muhafaza etmiş. Yunan şehri olmasıyla tanrıça Artemis baş tanrıça olmuş ve MÖ 5.yüzyılda antik dünyanın yedi harikasından biri olan tapınak inşa edilmiş. Bulunan iki kült heykelinde de fazla sayıda göğüsleri, kule şeklindeki başlığı, kıyafetine işlenen kartal başı, aslan gibi vahşi hayvanlar ile karşımıza çıkan Efes Artemis’i açıkça ana tanrıça özelliklerine yakıştırılmış. MÖ 4. yüzyılda Hristiyanlığın üstün gelmesiyle ana tanrıçanın Meryem Ana’ya evirildiği düşünülüyor. 

Editör: TE Bilisim