Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri; “Barışın inşası, insan hak ve özgürlüklerine ve eşitliğe dayalı demokratik toplumların inşası ile mümkündür. Yaşam hakkı en temel insan hakkıdır ve barış, yaşam hakkının temel güvencelerindendir.”

Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Attalos Heykeli önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Bir çok sendika, oda ve siyasi partinin katılım sağladığı basın açıklamasını İHD Antalya Şubesi Eş Başkanı Prof. Dr Erdal Gilgil okudu.

Girgil açıklamasında; “Değerli barış savunucuları, insan hakları ve demokrasi için barışı inşa edelim!” dedi.

İHD Antalya Şubesi Eş Başkanı Prof. Dr Erdal Gilgil açıklamasına şu şekilde devam etti;

1 Eylül Türkiye’de  Dünya Barış Günü olarak kutlanıyor. Evet Barış'ın gününü kutlamak istiyoruz. Ama insan haklarının ayaklar altına alındığı bir ortamda ne yazık ki olmayan barışın gününü de kutlayamıyoruz. 2020 ve 2021 yılları pandemi bahanesiyle merkezi hükümetlerin otoriterleşerek  insan hakları ihlallerini yoğunlaştırdığı, ırkçılığı ve ayrımcılığı devlet politikası haline getirdiği, insan hayatını ve ekolojik bütünü hiçe saydığı bir dönem olmuştur.  Bu dönemde  de, pandemiye rağmen dünyanın çeşitli yerlerindeki çatışmalar devam etti. 2020'de en az 39 ülke/ülkeler arası askeri silahlı çatışma meydana geldi. Bu çatışmaların başlamasından günümüze kadar milyonlarca insan hayatını kaybetti.  Gıda ve sağlık hizmetine erişim mümkün olmadığı için, yüz milyonlar büyük bir insani felaketle yüzyüze kaldı.  

Afganistan, Yemen, Etiyopya-Sudan, Ermenistan - Azerbaycan çatışması, Myanmar, Suriye, Libya, Türkiye, insanlık dramı yaşanan, bu çatışma bölgelerinden ilk akla gelenlerdir. Savaş, saldırı veya devlet terörü nedeni ile 11 milyonu 2020 yılında olmak üzere; zorla yerlerinden edilmiş 82 milyon kişi, yaşam alanlarını terk etti, yeryüzünün her yerine dağıldı. Özellikle Türkiye, Yunanistan, Lübnan, Bangladeş, Kolombiya, Uganda'da çok ağır şartlar altında, mülteci olarak yaşama tutunmaya çalışmaktadırlar. İçinde bulunduğumuz yılda 1.240'ı mezarlık haline gelen Akdeniz'de olmak üzere, en az 2.600 mülteci göç yollarında can verdi. Yüzlerce mülteci, Van gölünün sularına gömüldü. 

Yine içinde bulunduğumuz yılda İran'da 246 kişi, Mısır'da 107 kişi, ABD'de 5 kişi olmak üzere 483 kişi idam edildi. Çin'de ise idamın devlet sırrı sayılması nedeni ile tam olarak bilinememekle beraber 1.000 kişinin idam edildiği sanılmaktadır. Afrika’da Boko Haram ve Eş-Şebab gibi örgütlerin saldırılarında bu yıl içerisinde 494 kişi hayatını kaybetti. 

Mülteciler kirli pazarlıkların konusu haline gelmektedir. 

Çatışma ve savaşların olduğu ülkelerin, ekonomik, sosyal ve siyasal olarak istikrarsızlaştırılmasında başat rol oynayan 'büyük' devletler ise, sınırlarına tel örgüler-duvarlar örüp asker yığmakta, kolluk kuvvetleriyle mültecilerin üzerine ateş ederek veya denize atarak, açıkça insanlık suçu işlemekten kaçınmamaktadırlar. Ya da Türkiye ile olduğu gibi, mülteciler kirli pazarlıkların konusu haline gelmektedir. 

Bunun son yakıcı örneğini Afganistan'da yaşamaktayız; şimdiden yüzlerce ölü, onlarca infaz, göç yolunda binlerce insan, yaşam alanları ve tüm insani hakları ellerinden alınan yüzbinlerce kadın ve çocuk var. Bu vesileyle, tekrar  Dünya'yı Afganistan'da ki kadın, çocuk ve muhalifleri yalnız bırakmamaya ve sahip çıkmaya davet ediyoruz.

Son bir yılda Arakan Güçleri ile Myanmar ordusu arasında ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında ateşkes sağlanması, Libya'da fiili bir ateşkesin devam etmesi gibi bazı olumlu gelişmeler olmakla birlikte, ne yazık ki bu ateşkes süreçleri çok kırılgan ve hassas durumdadırlar. Yine, nükleer savaş başlığı stoklarının düşmeye devam etmesi ve Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşmasının Ocak 2021'de yürürlüğe girmesi gibi olumlu gelişmeler olmakla birlikte,  dünya üzerindeki nükleer tehdit hala devam etmektedir. Çin’in füze kapasitesini artırma kararı ve Türkiye’nin eğitim ve sağlık gibi alanlara çok az bütçe ayırmasına rağmen savaş sanayisini daha da büyütmesi ne yazık ki barıştan değil savaştan yana uygulamaların ciddi bir sorun oluşturmaya devam ettiğini göstermektedir.

Barışın inşası

Dünya üzerinde son iki yılda çatışmalarla bağlantılı can kayıpları azalmış görülse de, ülkemiz ve bölge başta olmak üzere, çatışmalara yol açan sorunlar, nihai bir barışa ve demokratik bir çözüme kavuşturulmamış olarak durmaktadır.

Türkiye’de de Kürt sorununun çözümsüzlüğünün yarattığı silahlı çatışma hali, hayatın tüm alanlarını etkilemektedir. Halen Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz, Kürt sorununda yaşanan bu çatışmalı ortam göz ardı edilerek açıklanamaz.

Devletin silahlı çatışma ve savaş halini sürdürmek için ülke içinde ve ülke dışında (Suriye, Irak ve Libya) yürüttüğü askeri faaliyetlerin ekonomik maliyeti oldukça yüksektir. Kürt sorunu çözülmediği için Türkiye’nin ülke içinde yürüttüğü askeri operasyonlar Suriye’ye ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimine  kadar uzanmıştır. Bu çatışmalarda sivil can kayıplarının yanı sıra, orman tahribatı ve yangınların meydana geldiği ve çatışma bölgelerinde ekolojik felakete yol açtığı belirtilmektedir. En son acı örnek Dersim’de yaklaşık 2 haftadır devam eden orman yangınları olmuştur.

Türkiye’nin izlediği militarist savaş politikaları, ülkede Kürtlere ve mültecilere yönelik ırkçı iklimi beslemektedir. Konya’da, Ankara’da, Elmalı’da Kürtlere ve mültecilere yönelik ırkçı saldırı ve provokasyonlar bu gidişatın son acı örnekleridir. 

Belli başlıklarla saydığımız bu savaş, küresel ısınma ve hak ihlâlleri, ülkemizi ve dünyamızı yaşanır olmaktan çıkarmaya doğru götürüyor olsa bile, umudumuzu kaybetmek istemiyoruz; önümüzdeki sürecin bütün insanlığın barış, insan hakları ve ekoloji bilincinin ve mücadelesinin büyüdüğü güçlü bir süreç olmasını umut ediyoruz.

Barışın inşası, insan hak ve özgürlüklerine ve eşitliğe dayalı demokratik toplumların inşası ile mümkündür. Yaşam hakkı en temel insan hakkıdır ve barış, yaşam hakkının temel güvencelerindendir.

Barışın sadece ülkeler arası ile sınırlı olmayıp, halklar ve bireyler arası; sokakta, kentte, doğada her alanda şiddetsiz bir dünya olduğu gerçeğiyle herkesi BM'ce nitelendiği şekli ile “kutsal barış hakkı”na ilişkin çözüm yollarını aramaya ve bunun mücadelesini vermeye davet ediyoruz.

Editör: TE Bilisim