Antik kelimesini seviyorum, Antik Mısır, Antik Yunan, Antik Roma… Olayda merak uyandırmasının ötesinde gizem arayışına sürüklüyor insanı… Şaka bir tarafa Antik Mısır dediğimiz aslında Eski Mısır; günümüzden yaklaşık 5000 yıl önce kuzey doğu Afrika’ da muhteşem Nil Nehri boylarında yerleşmiş ve 3000 yıl yaşamış güçlü bir medeniyet.

Sizlerle paylaşacağım öğrenim yolunda firavunlar dönemi entrikalarını ya da şu meşhur Hititlerle yapılan Kadeş Savaşını ya da Antik Mısır’ın son Hellenistik Kraliçesi Kleopatra’yı anlatmayacağım. Dönemin görkemli heykellerini, Roma’ya götürülerek Circus Maximus’a dikilen 450 ton ağırlığında ki Dikilitaşı ve efsane rölyeflerini anlatacağım. Hazırsanız öğrenme yolculuğumuza başlayabiliriz…

DEVLET DİNİ, DEVLET DİLİ OLURDA DEVLET TANRISI OLMAZ MI?

Mısır sanatını anlamak için öncelikle Antik Mısır dinine göz atmak gerekir. Mısır, tarihi boyunca 2000 den fazla tanrı ve tanrıçaya inanmış bir medeniyettir. Antik Mısır halkı nomlar (Şehir Devletleri) kurarak yaşamışlar ve her nomun kendi tanrısı olmuştur. Mısır’ın nomları totem olan hayvan isimlerini taşırdı. Sembolleri olan bu totemler aynı zamanda da Mısırlıların tanrıları olmuştur. Anlattıklarımdan Mısırlıların çok tanrılı bir yapıya sahip oldukları sonucuna varmak zor olmasa gerek… Ancak IV.Amenofis döneminden itibaren dinde reforma gidilecek ve Antik Mısır halkı tek tanrılı inanışa evrilecek,  bununla beraber bu görevi firavunlar üstlenecektir.

Gök ve Nil tanrıları Mısırlıların en önemli tanrılarıdır. Bununla da bitmiyor, Gök Tanrısı gökyüzündeki güneşi, yıldızları, ayı, yeryüzü tanrıları ise toprak, su ve ağaçlar ve de bunların sembolleri olacaktır.

Hepimizin bildiği gibi Ra, Mısır Mitolojisinde Güneş Tanrısıdır. Yeni krallık döneminde ise Teb şehrinde Amon meşhur olmuştur. Tebliler Mısır’a hakim olunca tanrıların kralı Amon gücünü ve değerini Ra ile birleştirerek Amon-Ra olarak anılmaya başlanmış ve Antik Mısırın en güçlü tanrısı ilan edilmiştir.

Antik Mısır halkının en eski tanrısı Ra,  IV.Sülale döneminde Menfis şehrinde devlet tanrısı ilan edilmiş - hatta ilk devlet tanrısıdır- ve Kefren’den başlayarak firavunların onun soyundan geldiğini kabul  ettikleri firavunlar tanrılar ile insanlar arasında ara bulucu olarak görev almaya başladılar. Bu sebepledir ki firavunlar evrendeki düzeni korumak, aslında bir çeşit paganizm ve tanrıların tekliflerini yerine getirmek zorundaydılar. Yani firavunlar artık tanrısal yönetici oldular…

AMON-RA HEYKELİ

Antik Mısırlılar ölümün yaşamın bir sonu olduğuna inanmıyorlardı. Ölümden sonra ruhun yer altı dünyasında ölüm tanrısı Osiris tarafından sorgulanarak öteki dünyaya gönderilirdi (batıya gönderilir).

OSİRİS VE ÖLÜLER KÜLTÜ

Mısır dinine göre insanda biri  Ba, diğeri Ka adını taşıyan iki ruh vardı. Bunlardan ikincisi yani Ka olan, insan öldükten sonra varlığını onun heykelinde sürdürür bu nedenle Mısır’da Ka tapımı ile heykel tapımı arasında sıkı bir bağ kurulmuştur. Antik Mısır’da mumyacılığın aradan geçen binlerce yıla karşın canlılığını korumasının nedeni de aynı inançtır.

Son olarak Mısırlıların piramitleri niçin yaptıklarına da kısaca vurgu yapalım. Piramitler Mısır firavunlarının gömüldükleri yer olmasının dışında önemli bir dinsel ve politik işlevleri de vardır. Firavunun ruhunu (Ka) korumak ve Ka’nın ölümden sonraki yaşama geçişini kolaylaştırmaktır.

En büyük piramit eski krallık döneminde inşaa edilmiştir. IV.Sülaleden Keops tarafından yaptırıldığı gerçeğinden hareket edersek, devlet tanrısı da yine anı sülale tarafından ilan edildiğine göre,  bütün tanrıların gücünün firavunda toplandığını göstermek gibi bir kaygı gütmüş olabilirler mi? Heykellerin, rölyeflerin görkemi de yine aynı gerçekle paralellik göstermiş olabilir mi?

KEOPS PİRAMİDİ

MISIRLI HEYKELLER

Yukarıda bahsettiklerimin çerçevesinden hareketle medeniyetlerde heykel ve heykelciliği yaygınlaştıran en temel unsur inanç olmuştur. İnsanlar ilah olarak tanıdıkları varlıkların heykelini yapmaya başlayarak yola koyulmuşlardır. Bütün uygarlıklarda olduğu gibi insanlığın tarımsal yaşama geçmesiyle birlikte verimli topraklara duyulan ihtiyaçlardan ötürü ana tanrıça heykeli yapmışlardır.

Mısır heykelleri ve rölyefleri,  özellikle tapınak girişleri ve tapınağın duvarlarını süslemiş bununla da kalmamış tapınmışlardır.

Mısır’da heykel sanatına çok önem verilmiş ve heykeller saray, tapınak ve mezar anıtlarının tamamlayıcı unsuru olarak kabul edilmiştir.

Büyük heykeller granit, bazalt, diyorit, porfir gibi sert taşlardan, küçük boyutlu heykeller ahşap, kireç taşı, fildişi ve çeşitli madenlerden yapılmıştır. Mısırlı heykeltıraşlar yumuşak dokulu materyallerde kullanmışlar ancak onları daha ziyada prens, rahip ve üst düzey devlet görevlilerinin heykellerinde uygulamışlardır. Sert taş ve değerli madenlerden yapılan heykeller rahip ya da memurlara aittir ki bunlar içerisinde en ünlüsü Kahire Müzesi’ndeki tahtadan yapılmış olan rahip heykeli gösterilebilir.

Mısır’da heykel sanatı çok gelişmiştir. Firavun Coser’in gerçek boyuttaki etkileyici heykeli daha sonra yapılacak anıtsal heykellerin öncüsü olmuştur.

Firavun Coser

MISIR HEYKELLERİNİN ÖZELLİKLERİ

Heykellerin alınlarının ortasından dikey olarak geçtiği kabul edilen çizgi onları şekil ve görünüş bakımından iki eşit parçaya böler. Sanat tarihinde bu duruşa frontal duruş diyoruz.

Mısır heykellerinde sadelik ön planda olup hareket ve duyguları ifade eden ayrıntılar yoktur.

Ayakta duran figürlerde vücut ağırlığı iki bacağa eşit olarak dağıtılmış kollar vücuda yapışık, aşağı sarkmış, eller ise yumruk şeklindedir.

Erkek heykellerin tenleri kadın heykellere göre daha koyudur. Erkek giysileri sadece bel ve kalça bölgesini kapatır kadın giysileri tüm vücudu örter diz ve göğüs hizasında bir çizgi ile vurgulanırdı.

Mısır heykellerinde belli kurallara bağlı kalmadan halk sanatı olarak adlandırılan heykel örneklerine de rastlanmaktadır. Heykeltıraş günlük yaşamdan seçtiği figürlerde ve heykellerde daha rahat ve serbesttir bunun en güzel örneği Oturan Katip ve firavunların üst düzey memurlarını tasvir eden SEKHEMKA heykelidir.

Kefren - Vikipedi
        OTURAN KATİP
           SEKHAMKA HEYKELİ

Mısır Eski Krallık döneminin en ünlü kral portreleri arasında yer alan Kefren’in Heykeli Gize’ deki piramidin yanında duran sfenkstir. Heykeltraş burada doğal bir kaya parçasını kralın başını, aslan vücudu ile birleştirerek bir sanat eseri ortaya koymuştur.

KEFREN

Orta İmparatorluk Döneminde tapınaklarda firavunların büyük boyutlu heykelleri yapılmış heykel sanatında daha realist bir bakış açısı hakim olmuş; yüzdeki bazı ayrıntılar (göz çukuru, çizgiler) firavunların heykellerinde görülmeye başlanmıştır.

Yeni İmparatorluğun özellikle 18. Sülale Döneminde heykel sanatı yeniden canlanmış,  doğallık ön plana çıkmış,  firavun ve ailesinin heykellerinde her türlü kusur sergilenmiştir.  Ayrıca halktan insanlarında heykellerin yapılmaya başladığı bu döneme rastlar. Bu dönemin en güzel eseri Amerna şehrinde bulunan kraliçe Nefertiti’ye ait büsttür. Nefertiti büstünde sanatçı bir yandan geleneğe bağlı kalmaya çalışırken bir yandan da modelinin şahsi özelliklerini betimlemeye çalışmıştır. Bu durum yeni krallık döneminin en belirgin özelliğidir.

NEFERTİTİ

Katı kurallar üzerine kurulmuş olsa da Mısır heykelciliği gerçekten uzaklaşmaz. Louvre Müzesinde bulunan Bağdaş Kurmuş Yazıcı bu açıdan çarpıcı bir ederdir.

Louvre Müzesi | Yaz Hocam!
BAĞDAŞ KURMUŞ YAZICI

En eski oturan firavun heykelleri ikinci sülaleden Hasekhemui’ ninkilerdir.  Boston Güzel Sanatlar müzesinde Mikerinos ile karısını gösteren heykel ise, Mısırlıların arguvaz gibi sert taşları işlemedeki büyük ustalığı gösteren bir başka örnektir.

III. Amenhotep - Wikiwand
MİKERİNOS VE KARISI BOSTON G.S.M

Görsellere dikkatle baktığımızda Mısır sanatında heykel tiplerinin üç şekilde karşımıza çıktığını,

*Ayakta duran heykel tipi

*Oturan heykel tipi

*Serbest figürlü halk heykelleri,  olduklarını özetleyebiliriz.

RÖLYEFLER

Mısır rölyeflerinde çoğu zaman alçak kabartma sanatı karşımıza çıkar. Çıkıntılar azdır, kişiler profilden resimlenir. Mısır sanatında rölyefler genel olarak ya ibadeti ya da sosyal yaşamı anlatan özellik taşır.  Rölyeflerinde daima bir olay anlatılır. Tapınak duvarlarına yaptıkları savaş sahneleri dikkat çekicidir. I.Sati, II. ve III. Ramses’in yaptıkları savaşlar gerçekçi bir biçimde canlandırılır. Kabartmalarda en çok kullanılan renkler; kırmızı, sarı, yeşil ve mavidir. Rölyeflerde kollar, bacaklar, ayaklar, gövde profilden ve omuzlar cepheden gösterilir ki çoklu bakış açısının görünmeyeni gösterme sanatını belki bilerek belki de farkında olmadan Mısırlı heykeltraşların kullandıklarını görebiliriz.

Mısır Rölfefi

 Pek çok medeniyette olduğu gibi Mısır medeniyetinde de insanlar ilah olarak tanıdıkları varlıkların heykelini yapmaya başlayarak yola koyulmuşlardır. Mısır’da Dini inanca göre ruh mezardaki ölü insanın yanı başına konulan heykelde varlığını sürdüreceğinden heykelin sahibine benzemesi istenmiştir. Bu sebeple Mısır’da portre sanatı erken dönemlerde ortaya çıkmıştır. Rölyeflerde tanrı ve kral figürleri diğer figürlerden daha büyük gösterilmektedir. Bu durumdan ötürü Orta Çağ Avrupa Sanatında sıkça karşımıza çıkan önem perspektifinin düşünsel kaynağının Mısır Antik Sanatı olduğunu düşünebiliriz.

HEYKELDE SON NOKTA TANRI ANUBİS

Anubis, Antik Mısır mitolojisine göre ölüm ve cenaze tanrısıdır. Set ve Nephthys'in oğludur. Çakalların mezarlar etrafında dolaşması nedeniyle çakal başlı Anubis ölümle beraber anılır. Daha sonra Set tarafından öldürülen Osiris'i mumyaladığı için mumyalama tanrısı olmuştur. Eski Mısır’da siyah bir köpekle özdeşleştirilen ve büyük saygı gören tanrı Anubis kültü, antik Nil Vadisinin kimi yerleşimlerinde kutsal olarak tanımlanan köpeklerin mumyalanarak gömülmesine neden olmuş, kimi nekropol kazılarında, bugün Kahire Müzesinde örnekleri görülebilen birçok köpek mumyası gün ışığına çıkartılmıştır.

Luksor Tapınağı'ndan Anubis'in bronz heykeli, M.Ö.1403-1365 Carlsberg  Glyptotek müzesi, Kopenhag, Danimarka | Heykel, Danimarka
ANUBİS HEYKELİ

NEREDE BU DİKİLİTAŞLAR

Öğrenme yolumuzun başında da belirtmiştim Dikilitaşı yazacağımı. Bugün Lateran Dikilitaşı olarak da bilinen Mısır’ın,  tamamı halen ayakta durmayı başarmış olan dikilitaşı Roma’daki bazilikanın yanındaki bir meydanda bulunmaktadır. Dikilitaşı III.Tutmose tarafından Ra’nın sunağı için  sipariş edilmiş onun torunu IV:Tutmose tarafından Thebes’teki Karnak tapınağına yerleştirilmişti. Daha sonra Romalılar tarafından MS.4.yy.da İtalya’ya taşında ve spor arenası olan Circus Maximus’a dikildi. Dikilitaş 32.18 m yüksekliğinde ve 455 ton ağırlığında ki bu görkemli taş Karnak tapınağına nasıl getirilmiş olabilir? Öncelikle ağır yük taşımaya uyumlu filika yapılmış olmalı ve ardından da Karnak’a girebilecek kadar suların yükselmesi beklenmiştir. Bu şartlar yerine gelince Tutmose’nin dikilitaşı yerini bulmuştur. Günümüz Mısır’ında sadece sekiz kraliyet dikilitaşı kalmıştır. 22 tanesi Fransa, Türkiye Ve Birleşik Krallık gibi birçok ülkeye dağılmış haldedir.

Roma Kentinde Mısır Mirası - Özhan Öztürk Makaleleri
Lateran Dikilitaşı

Demem o ki; Antik Mısır Medeniyeti, buluşlarıyla, mitleriyle, efsaneleriyle, heykelleriyle, rölyefleriyle, piramitleriyle, firavunlarıyla kendisinden sonra gelen birçok uygarlığı etkisinde bırakmış, insanlığın düşünsel gelişimine önemli katkılar sunmuştur…

Editör: TE Bilisim