AİLE HUKUKU-BOŞANMA AVUKATI

Boşanma avukatı denildiği zaman akla aile hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkları çözen avukat gelmektedir. Aile hukuku, medeni hukuk içerisinde yer almaktadır. Hukuk büromuz  Kayseri’de kazandığı tecrübe ile profesyonel bir şekilde hizmet vermektedir.

Aile hukuku denilince akla ne gelir?

Aile hukuku denilince akla; evlenme, boşanma, nişanlanma, mal edinme, evlat edinme, miras edinme, velayet, vesayet, nafaka, kişisel ilişki gibi konular gelmektedir.

Aile içerisinde oluşabilecek HER TÜRLÜ sorun aile hukukunun kapsamına girmektedir.

Aile hukuku alanında ne gibi davalar olur?

*Çekişmeli boşanma davası

*Anlaşmalı boşanma davası

*Anlaşmalı boşanma protokolünün hazırlanması

*Eşya tespiti(Değişik iş başvurusu)

*Ziynet alacağı davaları

*Velayet davaları

*Nafaka alacaklarının dava ve icra takiplerinin yapılması

*Soybağının tespitine ilişkin davalar

*Evlilik dışı doğan çocuğun tanınması

*Çocuk malları

*Hısımlık

*Nişanın bozulmasından doğan maddi ve manevi zararların tazmini

*Evlilik öncesi eşler arasında yapılacak mal rejimi sözleşmesinin imzalanması

*Maddi ve manevi tazminat talepleri

*Mal rejiminin tasfiyesi

*Çocuk malları davalarının takip edilmesi

*Yabancı ülkede yaşayan Türk vatandaşlarının bu ülke mahkemelerinden aldıkları boşanma kararlarının tanıma ve tenfizi

*Miras davaları

*Aile konutu şerhinin tapu kütüğüne işlenmesi

Aile hukukunun kapsamı nedir?

Aile hukukunun temelini Türk Medeni Kanunu oluşturmaktadır.

Aile hukuku, evliliklerin hukukudur. Ancak sadece evlenme değil nişanlanma da bu kapsama girmektedir. Çünkü bu da aile içerisinde oluşabilecek sorunlardan biridir.

Aile hukuku neden bu kadar önemlidir?

Aile toplumun temel yapıtaşıdır. Aile hukukunun temeli ve yapılanması büyük önem arz etmektedir.

Aile hukuku, insanların hayatlarına tesir etmektedir.

Boşanma sebepleri nelerdir?

Boşanma sebepleri genel ve özel boşanma sebepleri olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Genel boşanma sebebi, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasıdır.

Özel boşanma sebebi ise zina, hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığıdır.

Boşanma davasında delillerin önemi nedir?

Taraflar iddia ettiği hususları deliller ile ispatlamalıdır. Bu yüzden deliller oldukça önem arz etmektedir.

Boşanma sebebi ispatlanır ise hakim boşanmaya karar verir. Hakim, delilleri serbestçe takdir eder.

Av. Gizem Gül Uzun

Boşanma davaları ne kadar sürer?

Çekişmeli boşanma davaları ortalama 2 yıl sürmektedir. Anlaşmalı boşanma davaları ise genellikle 2-3 ay sürmektedir.

Özel olarak belirlenen gibi konular aile hukukunun kapsama alanı içine girmektedir?

Uluslararası sözleşmelerde ve iç hukukta özel olarak belirlenen, aile içi şiddet, taşıyıcı annelik, çocuk kaçırma ve çocuk istismarı, yapay döllenme gibi konular da aile hukukunun kapsama alanı içine girmektedir.

Evlilik içinde doğan çocuk ile evlilik dışı doğan çocuk eşit haklara sahip midir?

Evlilik içinde doğan çocuk ile evlilik dışında doğan çocuk eşit haklara sahiptir. Bu tür davalara Aile Mahkemesi bakar. Aile Mahkemesinin olmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.

Velayet davası nedir?

Velayet hakkı nedir?

Reşit olmayan çocuk üzerinde anne ve babanın hakkına velayet hakkı denir.

Velayet hakkı, reşit olmayanlar için söz konusudur. Velayet hakkı yalnızca ana ya da babaya aittir.

Ana ya da baba dışındaki kimselerin velayet hakkı bulunmamaktadır. Anneannenin, dedenin, babaannenin dahi velayet hakkı yoktur.

Ergin çocukların velayet altında kaldığı istisnai bir durum var mıdır?

Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe, KISITLANAN ERGİN çocuklar da ana ya da babanın velayeti altında kalırlar.

Normal şartlarda erginler için velayet hakkı olmaz ama ergin bir kişi kısıtlanmış ise velayet hakkı söz konusu olur.

Velayet davası hangi mahkemede açılır?

Velayet davası, Aile Mahkemesinde açılır.

Velayet davası nasıl bir dava türüdür?

Velayet hakkı kendisinde olmayan eşin diğer eşe karşı açtığı dava türüdür.

Velayet hangi  görevleri  kapsar?

Velayet, çocuğun bakımı, eğitimi, öğretimi ve korunması ile ilgili temsil görevlerini kapsar.

Velayet yalnızca çocukların kişiliklerine ilişkin değerlerin korunması değildir. Aynı zamanda çocukların mallarının da korunmasıdır.

Velayet hakkı kapsamında hangi yükümlülükler bulunur?

Çocuklara bakmak, çocukları gözetmek, çocukların yetiştirilmesini ve eğitimlerini gerçekleştirmektir.

Çocuğa iyi bir eğitim vermek, çocuğu düzgün yetiştirmek, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak velayet hakkının gereğidir.

Velayete ilişkin hükümler kural olarak kamu düzenine ilişkindir.

Velayete ilişkin davalarda re’sen araştırma ilkesi uygulanır mı?

Velayete ilişkin hükümler kamu düzenine ilişkindir. Hakim tarafların isteği ile bağlı değildir. Hakim kendisi araştırma yaparak çocuğun menfaatine en uygun olanı seçer. Çocuğun anne ve babasının isteğinden ziyade ÇOCUĞUN MENFAATİ önemlidir.

Ortak velayet konusunda iç hukukumuzda henüz bir düzenleme mevcut değildir. Ancak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ek protokolünde bu konuya ilişkin düzenleme bulunmaktadır.

Ancak ortak velayet çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyebilir. Zaten boşanma aşamasında anne ve babasının çatışmasına maruz kalabilen çocuk bir de ortak velayet söz konusu olduğu zaman boşanmış çiftlerin arasında kalabilir. Herhangi bir karar alınacağı zaman sıkıntı meydana gelebilir. Çocukla ilgili önemli konularda çatışmalar yaşanabilir. Çocuk de tüm bunlara tanık olabilir.

Anne ve baba evli değilse velayet hakkı kime aittir?

Anne ve baba evli ise velayet hakkı anne ve babaya aittir. Evlilik birliği devam ettiği müddetçe anne ve baba velayet hakkını birlikte kullanırlar. Ancak anne ve baba evli değilse velayet verilirken anneye öncelik verilir.

Çocuk 8 yaşına kadar anne sevgisine muhtaç kabul edilir. 8 yaşından sonra çocuk yargılama içerisinde kendisini ifade edebilecek konumda kabul edilir. Dolayısıyla hakim 8 yaşından büyük olan çocuklara velayet konusunda fikrini sorabilir.

Ancak her ne kadar hakim çocuğa fikrini sormuş ise de tek başına çocuğun fikri ile bağlı değildir. Çocuğun fikrini de göz önüne alarak çocuğun menfaatine en uygun olan kararı verir.

Anne ağır surette akıl hastası değilse ya da ahlaki açıdan kötü bir yaşam sürmüyorsa velayet anneye verilir. Annenin sürekli olarak intihara teşebbüs etmesi velayeti almasına engel teşkil eder. Yani annenin psikolojik rahatsızlığının boyutu önem arz eder. Bipolar bozukluğu olan annenin dahi velayeti alabildiği görülmektedir.

Anne ölmüş ise hakim velayeti babaya verir. Babaya da velayet verilemez ise çocuğa vasi atanabilir.

Anne ya da babadan birinin ölümü halinde velayet sağ kalan eşe verilir.

Üvey çocukların velayeti nasıl olur?

Eşler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen göstermekle yükümlüdür.

Velayeti kendi çocuğu üzerinde kullanan eşe diğer eş de durum ve koşullar elverdiği müddetçe kendi imkanları ölçüsünde yardımcı olur.

Anne ya da babanın yeniden evlenmesi halinde velayet kaldırılır mı?

Velayet hakkı kendisinde olan tarafın yeniden evlenmesi velayetin alınmasına sebebiyet vermez. Mantıklı olan da budur. Çocuk yeniden bir aile ortamına kavuşabilir. Biyolojik babasından ya da biyolojik annesinden daha iyi annelik ya da babalık yapabilen kişileri uygulamada da görmekteyiz.

Velayetin değiştirilmesi davası nedir?

Velayet hakkı kendisinde olmayan tarafın velayeti talep ettiği dava türüdür.

Ancak velayetin değiştirilebilmesi için çocuğun üstün menfaatlerinin zarar görmüş olması gerekir. Velayet keyfi olarak sürekli değiştirilmez. Bu durum çocuğun da psikolojisini olumsuz etkiler. Çocuk alıştığı düzeni sürekli bozmak zorunda kalır. Bu yüzden de velayet ancak ve ancak çocuğun üstün menfaatlerinin zarar görmüş olması halinde değiştirilir.

Taraflardan birinin ölümü velayet değişikliğine sebebiyet verir. Velayet hakkı kendisinde olan taraf ölmüşse velayet sağ kalan eşe verilir. Velayet hakkı sadece anneye ya da babaya verilir. Anneanne ya da babaannenin çocuk üzerinde velayet hakkı yoktur.

Velayet hakkı kötüye kullanıyorsa velayet değişikliği söz konusu olabilir. Velayet hakkı kendisinde olan taraf çocuğun bakımı, gözetimini ağır surette ihmal ediyorsa velayet değiştirilebilir. Çocuğun fiziksel, ruhsal ve sosyal gelişimi olumsuz ise velayet değiştirilir.

Velayetin değiştirilmesi geniş yorumlanmalıdır. Sadece anne ya da babadan birinin ölmesi, anne ya da babanın yeniden evlenmesi, anne ya da babanın şehir değiştirmesi durumları ile sınırlı değildir. Velayet hakkını kötüye kullanan taraftan velayet alınır. Velayet sahibi, diğer ebeveynin çocukla kişisel ilişki kurmasına engel oluyorsa velayet kendisinden alınır.

Velayet hakkı kendisinde olan tarafın yeniden evlenmesi çocuğa verilen nafakayı etkiler mi?

HAYIR.

Diyelim ki velayet hakkı anneye verildi. Anne yeniden evlendi. Babanın çocuğa ödemiş olduğu iştirak nafakası anne yeniden evlenmiş olsa dahi devam eder. Baba kendi imkanları ölçüsünde çocuğun giderlerine katılır.

Her ne kadar kadının yeniden evlenmesi nafakanın kesilmesine sebebiyet verse de bu durum çocuk yönünden böyle değildir.

Biyolojik baba, anne yeniden evlense dahi çocuğun giderlerine katılmaya devam eder.

Türk Medeni Kanunu md.182/2 gereği velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve giderlerine kendi imkanları ve ekonomik gücü oranında katılmak zorundadır.

Velayetin değiştirilmesi talebi ile kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi talebi terditli dava şeklinde açılabilir mi?

HMK’nın 111.maddesi gereğince ‘’Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferilik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için talepler arasında ekonomik ya da hukuki bir bağlantının olması şarttır. Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’i talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.’’

Velayet hakkı kendisinde olmayan taraf velayeti istedi ancak bu talebi reddedildi diyelim. Bu durumda velayet hakkını isteyen ancak talebi reddedilen taraf, kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesini isteyebilir. En azından çocukla kendisi arasında daha fazla kişisel ilişki kurulmasını isteyebilir.

Velayet davalarında yetkili ve görevli mahkeme neresidir?

 

Velayete ilişkin tüm davalarda Aile Mahkemesi görevlidir. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.

Yetkili mahkeme ise davacının ya da davalının yerleşim yeri mahkemesidir.

Velayet ile ilgili davalar çekişmesiz yargı işidir. Çekişmesiz yargı işlerinde de yetkili mahkeme talepte bulunan kişinin ya da ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesidir.

Velayetle ilgili davalar da çekişmesiz yargı işi olduğu için yetkili mahkeme konusunda Hukuk Muhakemeleri Kanununun düzenlemesi böyledir.

Boşanma davasında kusurlu bulunan eşe velayet verilebilir mi?

Çocuğun üstün menfaati gerektiriyorsa boşanma davasında kusurlu bulunan eşe de velayet verilebilir.

BOŞANMA DAVASI SONRASI BEKLEME SÜRESİ(İDDET MÜDDETİ)

İddet müddeti kadınlar için söz konusu olur. Boşanma davası gerçekleştikten sonra kadının başka birisiyle evlenmek için beklemesi gereken bir süre bulunmaktadır. Kadının iddet müddetinin bulunmasının sebebi hamileliğin bulunması ihtimalidir. Amaç ise soybağı karışıklıklarının önlenmesidir.

İddet süresine uymama kesin OLMAYAN evlenme engellerinden bir tanesidir. Kadının önceki evliliğinden hamile olup olmadığı kesin olarak anlaşılmalıdır. Aksi takdirde soybağı karışıklıkları meydana gelecektir.

Peki iddet müddeti ne kadardır?

Kadın evlilik bittikten sonra 300 gün geçmeden yeniden evlenemez.

Çocuğun ölü doğması ve düşük dahi doğum kabul edilir.

İddet müddeti yalnızca kadına verilen bir kısıtlama mıdır?

İddet müddeti yalnızca kadına getirilen bir kısıtlamadır. Çünkü doğurgan olan kadındır. Soybağı karışıklığı olmasının engellenmesi amaçlanmıştır.

Erkekler boşandığı zaman istedikleri zaman evlenebilmektedirler.

İddet müddetinin kaldırılabilmesinin herhangi bir yolu var mıdır?

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere iddet müddetinin getirilmesi amaç soybağı karışıklığının önlenmesidir. Soybağı karışıklığı meydana gelmeyeceği net olarak anlaşılırsa iddet müddeti kaldırılır.

Kadın boşandığı eşi ile yeniden evlenmeye karar verirse iddet müddeti kaldırılır.

Kadın başka biri ile evlenmeye karar vermiş ise hamile olmadığı kesin olarak anlaşılır ise iddet müddeti kaldırılır.

Hamile olan kadının doğum yapması halinde de bu süre kaldırılacaktır.

Kadına getirilen bu kısıtlama yalnızca Türkiye’de mi bulunmaktadır?

Bu durum yalnızca Türkiye’de değil birçok Avrupa ülkesinde de bulunmaktadır. Hiçbir ülke soybağı karışıklığı meydana gelsin istememektedir.

İddet süresi dolmadan evlenmek mümkün müdür?

Her ne kadar iddet süresi dolmadan ya da iddet müddeti mahkeme kararı ile kaldırılmadan evlenmek mümkün olmasa da kadının bekleme süresi uymadan yeniden evlenmesi, evliliğin mutlak ya da nisbi butlanını gerektirecek bir hal değildir.

Böyle bir durumda evlilik geçerli bir evlilik kabul edilir. Yok hükmünde sayılmaz.

Evlendirme Yönetmeliği’nin 15. maddesinin c bendi, iddet müddetini evlendirme engeli olarak saymıştır. Yine bu yönetmeliğin 23. maddesine göre; evlendirme memuru, evlenmek isteyen tarafların dosyasında evliliğe engel bir durum tespit ederse, tarafların bu evlenme talebini reddetmek zorundadır. Bu engelin yokluğu ispatlanmadıkça taraflar evlenemeyecektir. Fakat her nasılsa bu durumun varlığına rağmen nikah memuru tarafların evlenme talebini reddetmez ve nikahı gerçekleştirirse; yine bu durumda evlilik geçerli olacaktır. Kanuni bekleme süresini beklemeden evlenen kadının bu şekildeki son evliliği geçerlidir.

İddet müddetini kaldırma noktasında mahkemenin takdir yetkisi var mıdır?

Doktor raporu ile kadının hamile olmadığı belgelenmiş ise hakime takdir yetkisi tanınmamaktadır. Hakim bu durumda iddet müddetini kaldırmak zorundadır.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte gebeliğin erken dönemlerinde dahi çocuğun nesebi anlaşılabilmektedir. Bu durumda iddet müddetinin kaldırılması eskisi kadar zor değildir.

İddet süresini kaldırmada yetkili ve görevli mahkeme neresidir?

Yetkili mahkeme kadının yerleşim yeri mahkemesidir.

Görevli mahkeme ise Aile mahkemesidir. Aile Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Yabancı kadınlarda iddet müddeti nasıl uygulanır?

Yabancı kadınlar bakımından iddet müddetinin uygulanmasında kadının kendi milli hukukundaki hüküm uygulanır.

İddet müddeti genellikle kaç günde kalkar?

Kişiler yeniden evlenmek için 300 günlük bekleme müddetini kaldırmak isterler. Bekleme süresinin kaldırılması talebiyle açılan davalar çok kısa sürmektedir. Bu süre 15 gün ila 30 gün arasında olacak şekildedir.

İddet müddetinin başlangıç tarihi nasıl belirlenir?

İddet müddeti boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren başlar. Boşanma kararı taraflara tebliğ edilecek. Tebliğden sonra her iki taraf da itiraz etmezse karar kesinleşir. Bu durumda süre başlar.

Kararın kesinleşmesinden itibaren 300 günlük süre bekleme süresidir.

İddet müddetinin kaldırılması davası nasıl bir davadır?

Hasımsız bir davadır. Kadının sağlık kontrolü ile hamile olmadığını ispatlaması yeterlidir.

Mahkemede sadece davacı taraf vardır. Bu davada davalı taraf bulunmamaktadır. Bu dava Aile mahkemesinde açılır. Yetkili mahkeme ise kadının yerleşim yeri mahkemesidir.

Eski eşiyle yeniden evlenen kadının iddet müddetinin kaldırılması için dava açmasına gerek var mıdır?

Kadın eski eşiyle yeniden evlenecek olsa dahi iddet müddetinin kaldırılması için dava açmak zorundadır.

İddet müddetinin kaldırılması davasında karar tebliğ edilmeden taraflar sadece ilama dayanarak evlenebilirler mi?

İddet müddetinin kaldırılması davası ile bu süre kaldırılmışsa taraflar kararın tebliğine gerek olmaksızın sadece ilama dayanarak evlenebilirler.

İddet müddeti içerisinde kadın hamile kalmış ise ya da doğum yapmış ise ne olur?

Kadın iddet müddeti içerisinde hamile kalmış ise ya da doğum yapmış ise aksi ispat edilinceye kadar çocuk boşanılan kocaya ait kabul edilir. Aksi ispat edilinceye kadar çocuğun babası boşanılan kocadır.

Aksi kadın tarafından rapor ile ispat edilebilir. Boşanılan koca da soybağının reddi davası açabilir.

Sonuç olarak; kadının hamile olmadığının belirlenmesi durumunda ya da kadının eski eşiyle evlenmesi durumunda iddet müddeti kaldırılır. İddet müddetinin kaldırılmasında hakimin takdir yetkisi yoktur. Çekişmesiz yargı türüdür. Erkek için iddet müddeti olamaz. İddet müddeti yalnızca kadına getirilmiş bir kısıtlamadır. İddet müddetinin amacı soybağı karışıklığına sebebiyet vermemektir.

BOŞANAN KADININ HAKLARI NELERDİR?

Yargı sisteminde iki tür boşanma davası bulunmaktadır. Anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma olmak üzeredir.

Tarafların evliliği en az bir yıl sürmüş ise anlaşmalı olarak boşanabilirler. Ancak bir yıldan kısa sürmüş ise anlaşmalı olarak boşanamazlar. 

Boşanma davası, anlaşmalı boşanma olmaması halinde boşanmak isteyen eşin açtığı davadır. 

Ancak hepimizin bildiği üzere boşanma davası oldukça yıpratıcıdır. Taraflar geleceğe yönelik kaygı duyarlar. Özellikle ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlarda bu kaygı hat safhadadır. Zira kadın hem kendisi hem çocuğu veya çocukları için endişe duyar. Kadınlar bu kaygıyı duymakta elbette haklıdırlar. Zira hiçbir geliri olmayan bir kadın için ev kirası, mutfak masrafları, faturalar, çocuklarının giderleri vb. masrafları karşılamak imkansızdır. Kadın böyle bir durumda asgari ücretle işe girse dahi günümüz şartlarında kendisini ve çocuklarını asgari ücret ile geçindiremez. Üstelik çocuğu küçük ise ve baktıracak kimsesi yok ise buna bir de bakıcı masrafı eklenecektir. 

Aile Hukuku her alanda çocuğu ve kadını korumaktadır. Ancak boşanan kadının haklarını bilmesi de bir o kadar önemlidir.

1.AYRI YAŞAMA HAKKI

Boşanma davası sürecinde taraflar genellikle birbirlerini düşman gibi görmektedirler. Bu yüzden boşanma davasının açılması halinde taraflar ayrı yaşama hakkına sahiptir. 

Zira bu süreçte kadının can güvenliği tehlike altında ise ya da kadın şiddet mağduru ise bu kadın için en sağlıklı karar olacaktır.

2.NAFAKA TALEP ETME HAKKI

Boşanma davası denilince ilk akla gelen kadının nafaka hakkıdır. 

Boşanma davasında dava devam ederken verilen nafakaya tedbir nafakası, boşanma kararının kesinleşmesinden sonraki nafakaya yoksulluk nafakası denir. Tedbir nafakası boşanma davasının açıldığı tarihten, boşanma davasının kesinleştiği tarihe kadar devam eder. Tedbir nafakasına hem kadın için hem çocuk için hükmedilir. Kadın boşanma sonrasında yoksulluğa düşecek ise yoksulluk nafakasına hak kazanır. 

Ancak boşanma davasında kadın erkekten daha ağır kusurluysa yoksulluk nafakası talebi reddedilir. Daha az veya eşit kusurlu olması gerekmektedir. Mesela kadın eşini aldattı diyelim ve eşinin hiçbir kabahati yok. Böyle bir durumda kadın yoksulluk nafakasına hak kazanamaz.

İştirak nafakası ise çocuk için verilen nafakadır. Müşterek çocuğun velayeti kadına verilmiş ise erkek tarafından kadına çocuk için ödenen nafakanın adıdır.

Boşanma davasında nafaka taraflar sosyoekonomik durumuna ve gelirine göre belirlenir. 

3-ORTAK KONUTUN ÖZGÜLENMESİNİ TALEP HAKKI

Boşanan ya da boşanmak üzere olan kadın genellikle evi terk edip, babasının evine gidiyor. Oysaki kadın evi terk etmeden çocukları ile birlikte ortak konutta kalmaya devam edebilir ve eski eşi için uzaklaştırma talep edebilir. 

Şayet eşlerden biri kötüniyetli olarak sırf mal kaçırmak amacıyla evi başkasına devrediyor ise diğer eş aile konutu şerhi konulmasını isteme hakkına sahiptir.

Kadın eşin ve çocukların boşanma nedeniyle düzenlerinin değişeceği, konutta kalmaya ihtiyacı olduğu tespiti sonrasında hakim, müşterek konutun dava devamı süresince kadın eşe tahsis edilmesi yönünde karar verebilecektir. 

4-ÜCRETSİZ AVUKAT TALEP EDEBİLME HAKKI

Kadın ekonomik olarak zor durumda ise bulunduğu ilin Barosuna müracaat ederek Adli Yardımdan kendisine avukat görevlendirilmesi talebinde bulunabilir.

5-ÇOCUĞUN TESLİM EDİLMESİNİ TALEP HAKKI

Çocuk hayatının her döneminde anne sevgisine muhtaç kabul edilir lakin özellikle yedi yaşına kadar çocuğun anne yanında kalması çocuğun üstün menfaatinedir. Ancak boşanmaya dair hususlardaki kinini çocuklara yansıtan bazı babalar çocuğu anneden alıkoymaya çalışmaktadırlar. Özellikle bebeklik döneminde çocuk emziriliyor ise mutlaka annenin yanında kalmalıdır. Böyle bir durumda kadın çocuğun kendisine teslim edilmesini talep edebilir.

6-ÇOCUK İLE KİŞİSEL İLİŞKİ KURMA HAKKI

Çocuğun velayeti tedbiren veya sürekli olarak anneye verilmiş ise anne çocuğun babayla görüşmesini sağlamakla yükümlüdür. Velayet hakkı kendisinde olmayan eş, çocuk ile kişisel ilişki kurma hakkına sahiptir.

Velayet hakkı kendisinde olmayan taraf, çocuğuyla vakit geçirmek hakkına sahiptir.

Burada ne annenin ne de babanın çocuğu diğer taraftan mahrum bırakma hakkı yoktur. Zira her ne kadar ortak velayet söz konusu olmasa da çocuk velayet hakkı kendisinde olmayan tarafla da bağını devam ettirmelidir.

7-KADININ MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEP HAKKI

Boşanma davasında tazminat maddi tazminat ve manevi tazminat olmak üzere iki tanedir. Boşanma davasında daha az kusurlu olan taraf tazminat talep edebilmektedir. Boşanmada kusurlu olan da tazminat alabilir ancak kusurlu olanın tazminat alabilmesi için diğer eşten daha az kusurlu olmalıdır. Boşanma davasında manevi tazminat talep eden tarafın kişilik haklarının ihlal edilmiş olması gerekmektedir. Evlilikte diğer eş tarafından sürekli aşağılanan, hor görülen, hakarete uğrayan, şiddet gören eş manevi tazminat talep edebilecektir. Zira manevi tazminat alabilmenin başlıca şartı kişilik hakkının saldırıya uğramış olmasıdır.

Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kadın daha az kusurlu veya kusursuz ise maddi tazminat alabilecektir.

Kadının kişilik haklarına bir saldırı olmuş ise kadın manevi tazminat da alabilecektir. Örneğin kadın evliliği boyunca aşağılanmışsa, hor görülmüşse manevi tazminat alabilir.

Pekala kadın aldatılmış ise manevi tazminat alabilir.

Ancak bu tazminatın bedeli, karşı tarafın ödeyeceği miktarlarda olmalıdır. Manevi tazminat kadınları daha çok ilgilendirmektedir. Çünkü evliliğin bitmesi sonucunda kadının uğrayacağı elem üzüntü ve toplumsal baskı, manevi tazminatın talebi için yeterli sebeplerdir.

8-ZİYNET EŞYASI ALACAĞI HAKKI

Düğün sırasında hangi eşe takılırsa takılsın tüm kadınlar KADINA aittir.

Boşanan kadın tüm bunlara rağmen muhtaçlık yaşayabilir. Böyle bir durumda ne olur?

Böyle bir durumda devlet desteği gündeme gelir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kadınlara destek vermektedir.

Önemli olan kadının muhtaçlık durumunu kanıtlamasıdır. Boşanmış olmak tek başına mali destek almak için YETERLİ DEĞİLDİR.

Devlet bu yardımlarını Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları ile yapar. 

Kadın, bağlı bulunduğu belediyeye başvurarak gerekli şartları taşıdığı takdirde her ay belediyeden yardım alır.

Kadınlar dul maaşı alabilirler. Eşleri vefat ettiği takdirde SGK tarafından kendilerine ölüm aylığı bağlanır.

Kadınlar bu noktada yardımda bulunan Sivil Toplum Kuruluşlarına başvuru yapmalıdır.

Boşanan kadınlar anne ve babalarının sosyal güvenlik haklarından yararlanarak kendilerine aylık bağlatabilirler. Bu noktada kadının yoksulluk nafakası alması, kadının yetim aylığı almasına engel olmaz.

ZİYNET EŞYASI DAVASINDA İSPAT YÜKÜ

1-Hangi eşyalar ziynet eşyası sayılır?

Bir eşyanın ziynet eşyası sayılabilmesi için altın, gümüş gibi değerli madenlerden yapılmış olması gerekir. Ayrıca bahsi geçen eşyaların süs eşyası olarak kullanılıyor olması gerekmektedir. Diğer koşul ise bu eşyaların nikah akdinden dolayı kişilere takılmış olmasıdır. Bu üç şart sağlandığı takdirde o eşya ziynet eşyası kabul edilir.

2-Ziynet eşyaları kime aittir?

Yargıtay bu konudaki kararını değiştirmiştir. Önceleri düğünde takılan bütün ziynet eşyaların kadına ait olduğu kabul edilirken Yargıtay bu konudaki fikrini değiştirmiş ve düğünde takılan takılardan erkeğin üzerine takılanlar erkeğin, kadının üzerine takılanlar kadının kabul edilir.

Bu durum düğün videosu ya da düğün fotoğrafları ile ispat edilebilir. Düğün videosu işe kimin üzerine ne takıldığı rahatlıkla anlaşılabilir. Ancak takının kime takıldığı ispatlanamıyorsa tarafların paylı mülkiyetinde varsayılır.

Sonuç olarak Yargıtay düğündeki takılar kim tarafından takılmış olursa olsun kadına takılmış sayılır fikrini değiştirerek düğünde hangi tarafın taktığı bir önemi olmaksızın kadının üzerine takılan takılar kadının, erkeğin üzerine takılan takılar erkeğin sayılır.

Önemli olan takıların kimin üzerine takıldığıdır. Mesela damat tarafından biri gelinin üzerinde bulunan kuşağa takı takmış ise o takı geline ait kabul edilir. Önemli olan takıyı kimin taktığı değil takının kimin üzerine takıldığıdır.

3-Kadın ziynet eşyalarının kendisinde olmadığını iddia ediyorsa ispat külfeti kime ait olur?

Kadın ziynet eşyalarının kendisinde olmadığını iddia ediyorsa bunu şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlamakla yükümlüdür. İddia eden iddiasını ispatla mükelleftir karinesi gereğince bu durumu iddia eden kadın olduğundan ispat etmek zorunda olan da kadın olur.

Kadın ziynet eşyalarının kendisinde olmadığını tanıkla da ispat edebilir. İspat yükü hayatın olağan akışında kadına düşer zira iddia eden de kadındır. Hayatın olağan akışında ziynet eşyalarının kadının himayesinde olduğu kabul edilir.

Yargıtay güncel kararları der ki; evi terk eden kadının ya da evden ayrılan kadının ziynet eşyalarını da yanında götürdüğü kabul edilir. Aksini kadın ispatlamak zorundadır.

4-Ziynet eşyaları ile ev ya da araba alınmış ise ne olur?

Kişiler evlendikten sonra ziynet eşyaları ile ev ya da araba almış olabilirler. Ziynet eşyaları ortak konutun ihtiyaçları için harcanmış olabilir. Ziynet eşyaları bir hastalık nedeniyle de harcanmış olabilir.

Böyle bir durumda ispat külfeti erkeğe aittir. Erkek, ziynet eşyalarını kadının iade almamak üzere verdiğini ispat etmek zorundadır.

Sonuç olarak erkek, kadının ziynet eşyalarını iade almamak üzere verdiğini ispat edemediği takdirde her ne kadar ziynet eşyaları ortak harcamalar için harcanmış olsa da geri verilmek zorunda olur. Erkek böyle bir durumda ziynet eşyalarını kadına iade etmelidir.

Erkeğin sorumluluktan kurtulmasının şartları; kadın ziynetleri rızasıyla vermiş olmalıdır, kadın ziynetleri iade almamak üzere vermiş olmalıdır ve ziynetler ortak harcamalar için harcanmış olmalıdır.

Şayet erkek evlilik birliği devam ederken ziynetleri geri verdiğini iddia ediyorsa bu durumu ispatla yükümlüdür.

Düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça ispatlandığı takdirde, koca bunları iadeden kurtulur.

5-Ziynet eşyası davasında görevli mahkeme neresidir?

Ziynet eşyası davasında genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli mahkeme ise Aile Mahkemesidir.

Ancak Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.

6-Ziynet eşyası davası açabilmek için tarafların boşanması zorunlu mudur?

Ziynet eşyası davası açabilmek için tarafların boşanma zorunluluğu yoktur. Ziynetler üzerinde eşler her zaman tasarruf hakkına sahiptir. Evlilik birliği devam ederken dahi dava açılabilir.

7-Düğünde takılan altınların ispatı nasıl olur?

Düğünde takılan altınların ispatında bilirkişi raporları, düğün videosu, tanıkların ifadeleri, makbuzlar, faturalar, yazılı belgeler kullanılabilir.

8-Ziynetlerin evlilikteki niteliği nasıldır?

Ziynetlerin evlilikte kadın tarafından kullanıldığı kabul edilir. Özellikle de bilezik koşulsuz kadına ait kabul edilir. Bileziğin kime ait olduğu tartışması dahi söz konusu olamaz.

Ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğu kabul edilir. Ziynet eşyaları kadın tarafından saklanabilir. Kadın tarafından götürülebilir.

9-Ziynet eşyası davasının nasıl açılmasını önerirsiniz?

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere ziynet eşyası davası, ayrı bir davaya konu olsa da boşanma davasıyla birlikte açılabilir. Ancak boşanma davası ile birlikte talep edilecekse TERDİTLİ(DERECELİ) olarak talep edilmelidir.

Aynen ödeme mümkün değilse fiili ödeme günündeki karşılığının ödenmesi gerekmektedir.

10-Ziynet eşyaları, mal paylaşımı davası ile birlikte talep edilebilir mi?

Ziynet eşyaları niteliği gereği kişisel mal kabul edildiği için mal paylaşımı davası ile birlikte talep edilemez.

11-Ziynet davalarında ispat yükünün kanuni dayanağı nedir?

HMK md 190: İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

12-Ziynetler düğün, balayı, kına için harcanmış ise bu durumda ne olur?

Diyelim ki ziynetler düğün, balayı için vs harcanmış ise kadın ziynetleri rızası ile vermiş olsa dahi eğer erkek tarafından iade almamak üzere bağışlandığı ispat edilemezse erkek ziynetleri vermek zorundadır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi         2019/597 E.  ,  2019/2876 K. 02.04.2019 tarihli kararında;

Dava konusu kadına ait olan altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarının iadesinden kurtulur.Somut olayda; davalı her ne kadar altınların rızasıyla verildiğini ifade etmekte ise de, geri verilmemek üzere alındığını ispat yükü davalı tarafa aittir. Ancak davalı taraf bu hususu ispat edememiştir. Bu nedenle mehir senedindeki altınlar yönünden de davanın kabulüne karar vermek gerekirken davanın reddine karar vermek doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.”

13-Tüp bebek tedavisi için harcanan ziynetin kadına iadesi gerekir mi?

Ziynetlerin bedeli tüp bebek tedavisi için harcanmış ise ziynetlerin kadına iadesi gerekir. Aynen iadesi mümkün değilse fiili ödeme günündeki bedeli ödenmelidir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  2017/1769 E. ,  2018/13037 K. 19.11.2018 tarihli kararında;

Toplanan delillerden dava konusu edilen ziynet eşyalarının tarafların tüp bebek tedavisi için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Davalı-karşı davacı erkekte; ön inceleme duruşmasında tüm takıları aldığını ve tedavi amacı ile kullandığını kabul etmiştir. Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu durumda ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkeğe verildiğinin ispatlanması halinde erkek almış olduğu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Somut olayda, ziynet eşyalarının bozdurulduğu anlaşılmış ise de; tekrar iade edilmemek üzere davalı-karşı davacı erkeğe verildiği hususu kanıtlanmamıştır. Bozdurulan ziynet eşyalarının rıza ile ve iade şartı olmaksızın verildiğini davalı erkek ispatlamak zorunda olup, davalı erkek bu durumu ispat edemediğinden dava konusu ziynet eşyalarını davacı kadına iade ile mükelleftir. Gerçekleşen bu durum karşısında davacı-karşı davalı kadının ziynet alacağı davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.”

SONUÇ:

Ziynet eşyaları ve eşlere takılan diğer takılar Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre kime takılmış olursa olsun ve niteliğine bakılmaksızın kadına ait kabul ediliyordu. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu görüş değişikliğine gitmiş ve kim tarafından takıldığının bir önemi olmaksızın kadının üzerine takılanlar kadının, erkeğin üzerine takılanlar erkeğin kabul edilmiştir.

BOŞANMADA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

Boşanma davalarında iki türlü tazminat talep edilebilir. Bunlardan ilki. Boşanma yüzünden mevcut veya beklenen zararların tazmin edildiği maddi tazminat, diğeri ise boşanma yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın zararlarının tazmin edildiği manevi zarardır.

1-BOŞANMADA MADDİ TAZMİNAT NEDİR?

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 174/1.maddesine göre boşanmada maddi tazminat, evlilik birliğinin mahkeme kararı ile sona ermesi neticesinde, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan talep ettiği tazminattır.

Dikkat edecek olursak madde bendinde, kusursuz ya da daha az kusurlu olan tarafın maddi tazminat alabileceği ifade edilmiştir. Demek ki boşanma davasında daha ağır kusurlu bulunan ya da tamamen kusurlu bulunan taraf MADDİ TAZMİNAT alamaz.

Ancak kusur tespiti anlaşmalı boşanma davalarında yapılmadığından bahsettiğimiz bu husus çekişmeli boşanma davaları için söz konusu olur. Kusur tespiti yalnızca çekişmeli boşanma davaları için söz konusu olur.

Tazminat alabilmenin şartı tamamen kusursuz olmak değildir sadece diğer eşe nazaran daha az kusurlu taraf olmak yeterlidir.

Boşanma davalarında talep edilen maddi tazminatın niteliği tartışılmış olup, konu ile ilgili iki fikir ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre tazminatın niteliği konusunda sözleşmeye aykırılık ileri sürülürken, diğer görüş ise haksız fiil tazminatı olduğunu kabul etmiştir. Yargıtay’a göre de kabul edilen HAKSIZ FİİL tazminatı olduğudur.

Boşanma davasındaki maddi tazminat, haksız fiil tazminatının özel bir türüdür.

2-BOŞANMA DAVASINDA MADDİ TAZMİNATA HÜKMEDİLEBİLMESİ İÇİN ARANAN ŞARTLAR NELERDİR?

Maddi tazminatın talep edilebilmesi için evlilik birliği, mahkemenin boşanma kararı ile sonlanmış olmalıdır.

Taraflardan biri, maddi tazminat talebinde bulunmuş olmalıdır. Talepte bulunulmadan mahkeme re’sen maddi tazminat verilmesine hükmetmez.

Maddi tazminat talep eden taraf, diğer eşe göre daha az kusurlu taraf olmalıdır.

Evlilik birliğinin sona ermesi dolayısıyla, tazminat talep eden tarafın menfaatleri zarara uğramış olmalıdır. Yani mevcut ya da beklenen maddi kaybı olmalıdır.

Tazminat ödeyecek olan tarafın ise ödeme gücü olmalıdır.

Yargıtay birçok kararında diğer eşin maddi desteğinin yitirilmiş olmasını dahi maddi menfaat kaybı olarak saymaktadır.

3-MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI, ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI İLE BİRLİKTE Mİ AÇILIR YOKSA AYRI BİR DAVA OLARAK MI AÇILMALIDIR?

Boşanmada maddi ve manevi tazminat davası, boşanmanın feri talebi niteliğindedir. Bu yüzden boşanma davası dilekçesinde de cevap dilekçesinde de talep edilebilir. Yani ayrı bir dava masrafı ve harcına gerek yoktur. Ancak boşanma dava dilekçesinde talep edilmemiş olsa dahi boşanma davası kesinleştikten sonra 1 yıl içinde de açılabilir. Uygulamada genellikle taraflardan biri, ayrıyeten masraf etmemek adına dava dilekçesinde talep etmektedir.

Maddi ve manevi tazminattan dava ya da cevap dilekçesinde bahsedilmemiş ise boşanma davası devam ederken maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Böyle bir durumda yine davalar birleştirilebilir ya da boşanma davası, tazminat davası için bekletici mesele yapılabilir.

4-BU DAVALARDA GÖREVLİ MAHKEME VE YETKİLİ MAHKEME HANGİSİDİR?

Görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise davalının ikametgahı mahkemesidir.

5-TARAFLAR EŞİT KUSURLU İSE TAZMİNAT HAKKINA SAHİP OLAN TARAF KİMDİR?

Tarafların eşit kusurlu olduğu mahkemece tespit edildikten sonra tarafların birbirlerinden maddi ve manevi tazminat talep etmeleri mümkün değildir.

6-BOŞANMADA MADDİ TAZMİNAT HESAPLANIRKEN NELER DİKKATE ALINIR?

Tarafların yaşlarını, evlilik sürelerini, sosyal ve ekonomik durumlarını, sosyal güvenliklerinin olup olmadığını, yeniden iş bulma ya da yeniden evlenebilme ihtimallerini dikkate alarak bir hesaplama yapmalıdır.

Hakim maddi tazminat miktarını belirlerken şu kriterleri dikkate alır:

  • Tarafların ekonomik ve sosyal durumları,
  • Fiilin ağırlığı ve kusur dereceleri,
  • Paranın alım gücü,
  • İhlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı,
  • Hakkaniyet ilkesi.

Hakim, maddi tazminatın toplu olarak ya da irat (örneğin, aylık ödeme) şeklinde ödenmesine karar verebilir. (TMK 176) İrat şeklinde ödenmesine karar verilen maddi tazminat, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi, taraflardan birinin ölmesi ile kendiliğinden kalkar. Alacaklı tarafın resmi olarak evli olmamasına rağmen fiili olarak başkası ile karı koca hayatı sürmesi ya da haysiyetsiz bir hayat sürmesi durumunda mahkeme kararı ile kaldırılabilir. (TMK 176)

7-BOŞANMADA MANEVİ TAZMİNAT TALEP EDEBİLMENİN ŞARTLARI NELERDİR?

Manevi tazminat talep eden kişinin boşanmaya sebebiyet veren olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğramış olmalıdır. Yani talep eden kişi elem, üzüntü, keder ve acı hissetmiş olmalıdır.

Ayrıca manevi tazminat talep eden kişi, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda daha az kusurlu taraf ya da kusursuz taraf olmalıdır.

Yani daha fazla kusurlu olan manevi tazminat isteyemez.

Kanun koyucu burada aile hakimine inisiyatif tanımıştır.

BOŞANMA DAVASINDA YEMİN

Hepimizin bildiği üzere çekişmeli boşanma davası oldukça çetrefilli geçen davalardan biridir. Taraflar için oldukça yıpratıcı ve adı üzerinde gerçekten de çekişmeli olan bir davadır.

Bu yüzden de çekişmeli boşanma davaları genellikle gergin geçer. Çünkü iftiralar havada uçuşabilir, taraflar birbirlerine kinlerini kusabilir.

Boşanma davasını açan taraf iddia ettiği hususları ispatla mükelleftir. İddia ettiği hususları ispatlayamazsa karşı tarafın hiçbir kusuru olmaz ise davası reddedilir.

Boşanma davalarında genellikle taraflar birbirlerine ‘’Madem öyle söylüyorsun, hadi yemin et’’ bakalım şeklinde sözler sarf etmekteler. Peki boşanma davalarında bu mümkün müdür?

Boşanma davaları Hukuk Muhakemeleri Kanununa ve Türk Medeni Kanununa göre görülmektedir. Her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda yemin düzenlenmiş ise de Türk Medeni Kanununda boşanma davaları için yemin delil kabul edilmemiştir.

Ancak şu ayrıma dikkat etmemiz gerekir. Boşanma davalarında yemin delili kullanılmaz ancak tanıklar dinlenmeden önce doğruyu söyleyeceklerine namusları ve vicdanları üzerine yemin ederler.

Tanıkların yemin etmesi ile yemin delili tamamen farklı hususlardır.

Ayrıca uygulamada bazı şahısların yalan yere yemin ettikleri de görülmektedir. Her insandan etik değerlere, namusa, vicdana yüzde yüz bağlı olmasını maalesef bekleyemiyoruz.

Duruşma salonlarında gerçeğe aykırı olarak beyanda bulunan birçok insanla karşılaşıyoruz. Sırf davaları kendi lehine sonuçlansın diye yalan yere yemin eden birçok insan görmekteyiz. Küçücük menfaatler için bile dini değerlere bağlı kalmadan yalan yere yemin eden insanlar görmekteyiz.

Kamu düzenini ilgilendiren durumlarda ise yemin deliline zaten başvurulmaz.

Yemin deliline yalnızca re’sen araştırma ilkesinin uygulanmadığı davalarda başvurulur. Yemin, taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalarda geçerli olur.

Sonuç olarak; boşanma davalarında yemin deliline başvurulamaz. Boşanma davalarında iddia ettiğiniz hususları ispat etmek istiyorsanız somut deliller getirmelisiniz.

Kulaktan duyma bilgilerle hak kaybı yaşamamak adına uzman bir boşanma avukatından yardım alınız.

Türk Medeni Kanununun boşanmada yargılama usulünü düzenleyen 184.maddesine göre ‘’Hakim bu olgular hakkında, gerek re’sen gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.’’ Hükmü yer almaktadır.

Yani BOŞANMA VE AYRILIK DAVALARINDA YEMİN DELİLİNE BAŞVURULAMAZ. DAVACI, DAVALI VEYA HAKİM TARAFLARDAN BİRİNE YEMİN TEKLİF EDEMEZ.

Peki bilirkişiler yemin etmek zorunda mıdır?

Evet, bilirkişiler yemin etmek zorundadır.

Tarafların birbirlerine ‘Şu konuda yemin etsin’ şeklinde teklifte bulunmaları mümkün değildir.

DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR ALDATAN EŞTEN GERİ İSTENEBİLİR Mİ?

Düğünde eşlere takılan takılar ve değerli eşyalar ziynet eşyası olarak nitelendirilmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 220. maddesine göre ziynet eşyası kişisel mal niteliğindedir ve yine 226. maddeye göre boşanma sonucu ziynet eşyaları diğer tarafta kalan eş, dava açarak bu alacağını talep edebilir.

Yargıtay güncel içtihatlarına göre düğünde takılan takılar kim tarafından takılmış olursa olsun, kadının üzerine takılan takılar kadının, erkeğin üzerine takılan takılar erkeğindir. Kadına takılan takılar kadına, erkeğe takılan takılar erkeğe aittir ancak erkeğe takılan ve kadına özgü olan takılar kadına aittir. Kadına takılan ve erkeğe özgü olan takılar da erkeğe aittir. Mesela erkek kol saati erkeğe aittir.

Ziynet eşyalarının iadesi için, ziynet eşyalarının iadesine ilişkin dava açılır. Ziynet eşyalarının iadesine ilişkin davalar, boşanmanın fer’i niteliğinde değildir. Yani boşanma davasından bağımsız olarak da ziynet eşyalarının iadesine ilişkin dava açılabilir. Boşanma davasının açılmış olması şart değildir.

Ziynet eşyasının iadesi

Ziynet eşyasının aynen iadesi mümkün ise aynen iade edilir. Ancak aynen iadesi mümkün değil ise nakden iade edilir. Aynen iade durumunda zamanaşımı süresi söz konusu değildir. Ancak nakden iade durumunda 10 yıllık zamanaşımı süresi söz konusudur.

Düğün takılarının ispatında düğün videoları, düğün fotoğrafları delil olarak kullanılabilir. Tanık da dinlenebilir.

Bilirkişi tarafından bu takıların değeri hesap edilmektedir. Bu hesap dava açıldığı tarihteki değeri üzerinden yapılır.

İspat kültefi ziynet eşyasının iadesini talep eden davacı üzerindedir. Yani davacı takıların kendisinde olmadığını ispatlamak zorundadır.

Kadın konutu terk edecek ise şu hususa dikkat etmelidir.

Kadın konutu terk edecek ise şu hususa dikkat etmelidir. Yargıtay’ın güncel içtihatlarına göre evi terk eden kadının takıları da yanında götürdüğü kabul edilir.

Kadın düğün takılarını erkeğe ev ya da araba alınması için vermiş ve geri istiyor ise; bu durumda erkek takıların kadına geri iade olmamak üzere alındığını ispat etmek zorundadır.

Boşanma davası sırasında istenmemiş olan ziynet eşyaları ıslah dilekçesi aracılığıyla talep edilemez. Bunun tek yolu, boşanmanın ardından yeni bir düğün takıları davası açmaktır. Boşanma davası açılırken ziynet eşyaları istenmemişse ıslah ile istenmeyecek, yeni dava açılacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

BOŞANMA DAVALARINDA ZİNANIN İSPATI

              BOŞANNMA DAVALARINDA ALDATMANIN İSPATI

Evlilik birliği devam ederken eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmasıdır. Kocanın karısından başka, kadının da kocasından başka biriyle cinsel ilişkiye girmedir.

Zina yani aldatma, aldatılan eş için adeta bir yıkım olmakta ve derin yaralar açmaktadır.

Sadece cinsel ilişkiye girme zina olarak kabul edilir. Eşlerden birinin eşi dışında biriyle öpüşmesi, eşi dışında birine dokunması, eşi dışında birine sarılması aldatma sayılmaz. Bu gibi durumlarda haysiyetsiz hayat sürmeye dayalı olarak boşanma davası açılabilir.

Aldatılan taraf, aldatan eşine hakaret ederse bu husus kusur oranının belirlenmesinde dikkate alınmaz. Zira aldatılan birey hayatın olağan akışında hakaret edebilir.

Cinsel ilişki boyutuna varmamış yalnızca sosyal medya mesajlaşması var ise bu durumda zinanın varlığı değil güven sarsıcı davranışın varlığı kabul edilmelidir.

Eşinden gizli olarak başkasıyla mesajlaşma aldatma değil güven sarsıcı davranış kabul edilir.

Eşinden başka biriyle flört etme de aldatma değil güven sarsıcı davranış kabul edilir.

Sonuç olarak zina eyleminin sayılması için, cinsel ilişkinin gerçekleşmiş olması gerekir.

Zina eylemine rağmen taraflar çekişmeli olarak boşanma zorunda değillerdir. Zinayı öğrenen taraf dahi anlaşmalı boşanmayı tercih edebilir.

Zina nedeniyle boşanma davası açıldığı takdirde, zina olduğunu iddia eden taraf zinanın olduğunu ispat edemezse davası reddedilir.

Boşanma davasında delil olarak kullanılabilecek belgelerden biri fotoğraflardır. Whatsup yazışmaları da delil olarak kullanılabilir. Ancak gizli olarak alınmış ses kayıtları ve gizli kamera kayıtları delil olarak kullanılamaz.

Ekran görüntüleri delil olarak kullanılabilir.

Sadece telefon kayıtlarının olması durumunda zina eyleminin olduğu varsayılmaz. Telefon kayıtları dışında başka delil yoksa zina değil güven sarsıcı davranış var kabul edilir. İlgili operatörlerden arama sıklığı vs tespit edilir.

Boşanma davalarında kişi tanık olarak bildirildi ise mahkemeye gelmek zorundadır. Tanıklık kamu görevi olduğundan kişinin herhangi bir tarafla kan bağı bulunmadığı müddetçe tanıklıktan vazgeçme hakkı yoktur.

Zina sebebiyle açılan boşanma davalarında mutlaka ve mutlaka tecrübeli bir avukattan destek alınmalıdır. Zira burada önemli olan zina sebebiyle boşanma davası açmaktan ziyade zinanın olduğunu ispat etmektir. Aksi takdirde dava reddedilir.

Ancak zina eyleminin varsayılabilmesi için aldatan tarafın cinsel ilişkiye farklı cinsten kişiyle girmiş olmasıdır. Aksi takdirde aldatmadan ziyade haysiyetsiz hayat sürme var kabul edilir.

Zina sebebiyle boşanma davası ortalama 1,5 yıl sürmektedir.

Aldatma sebebine dayanılarak açılmış olan boşanma davalarında OTEL KAYITLARI oldukça önem arz etmektedir. Zira Yargıtay aynı evde sabaha kadar kalınmasını aldatma olarak değerlendirmiştir. Otel kayıtlarını mahkeme talep eder. Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazarak dosyaya celbini talep eder.

Boşanma davaları Avrupa Birliği Adalet Komisyonuna üye ülkeler tarafından zina sebebine dayalı olarak açıldığında ortalama 449 gün süreceği şeklinde belirlenmiştir.

Aldatan taraf, katılma alacağını ya hiç alamaz ya da katılma alacağından çok az bir pay alır. Yani evlilik birliği süresince edinilen mallardan pay alamaz ya da az miktarda alır. Ayrıca aldatan taraf, tazminat ödemek zorunda kalır.

Zina eylemi kanunda suç kabul edilmemiştir. Zina eylemi yalnızca boşanma davası açma hakkı verir.

Eş, zina eyleminin öğrenilmesinden itibaren altı ay içinde boşanma davasını açmalıdır. Her halde zina eyleminin üzerinden 5 yıl geçmesiyle dava açma hakkı düşecektir.

Aldatma, aldatan tarafın velayeti almasına engel teşkil etmez. Zira annenin ya da babanın sadakatsiz davranışı dahi velayeti almasına engel teşkil etmez.

Aldatan eşin nafaka alıp alamayacağı hususuna değinecek olursak; aldatan eş daha az kusurlu taraf olduğunu ispatlayamadığı müddetçe nafaka alamaz.

Banka kayıtları, otel kayıtları, mesajlar ve tanık boşanma davalarında delil olarak kullanılabilecektir.

Aldatılma travması yaşayan eş hem aldatan tarafa hem de üçüncü kişiye tazminat davası açabilir.

Eski sevgiliyle konuşmak aldatma sayılır mı?

Burada konuşmanın içeriği oldukça önem arz eder. Konuşmanın sıklığı da önemlidir. Ancak cinsel ilişki yok ise güven sarsıcı davranışın olduğu kabul edilir.

Dedektif aracılığı ile elde edilen deliller hükme esas alınmaz. Zira özel hayatın gizliliğini ihlal suçu işlenmiş olur.

Telefonlara yüklenilen casus programları ile elde edilen deliller mahkemede hükme esas alınmaz. Zira hukuka aykırı delil kabul edilir. Hukuka aykırı deliller hükme esas alınmaz.

Sonuç olarak zinanın ispatı oldukça zordur. Zinanın ispatlanabilmesi için cinsel ilişkinin gerçekleşmiş olduğunu ispatlamak gerekir. Delil olarak ise yalnızca hukuka uygun deliller kabul edilmelidir.

ANLAŞMALI BOŞANMA TEK CELSEDE BİTER Mİ?

Tek celsede boşanma, boşanma davasının açıldıktan sonra bir duruşmada sona ermesidir. Anlaşmalı boşanma denilince akla ilk gelen tek celsede sonuçlanmasıdır. Çekişmeli boşanmanın dahi tek celse sürdüğü istisnai durumlar söz konusu olabiliyor. 

Tek celsede boşanılabilmesi için tarafların çocukların velayeti ile nafaka yükümlülüğü konularında anlaşmaya varmış olması gerekir. 

Anlaşmalı boşanmada hakim boşanma sebebinin yerindeliğini incelemez zira taraflar zaten anlaşmaya varmıştır. Bu yüzden ön incelemeden tahkikat aşamasına aynı anda geçilir.

Tek celsede boşanabilmek için tarafların boşanma protokolü hazırlaması gerekir. Hazırlanan boşanma protokolü taraflarca imzalanmalıdır. Sonrasında bu protokol ile dava açılmalıdır. Anlaşmalı boşanmanın en önemli şartı; tarafların duruşmada bizzat hazır bulunması ve iradelerini hakim önünde serbestçe açıklamasıdır. Yani anlaşmalı boşanabilmek için tarafların duruşmaya mutlaka ve mutlaka katılması gerekir. 

Anlaşmalı boşanmada eşler boşanmaya neden olan hususları dava dilekçesine yazmak zorunda olmayıp sadece boşanma iradelerini belirtmek suretiyle boşanabilmelidir.

“Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.”

Boşanma protokolünün hazırlanmasının akabinde açılan davada en yakın güne duruşma tarihi verilir. 

Tarafların hazır olmaları halinde belirlenen günde boşanmalarına karar verilir.

Anlaşmalı boşanma en kısa sürede gerçekleşen boşanma şeklidir. 

Çekişmeli boşanma davasında tanık ya da tanıklar dinlenir. Tarafların ekonomik durumları üzerinde araştırmalar yapılır. Pedagoglar gerek çocuklarla gerek taraflarla görüşerek rapor hazırlar. Tarafların telefon kayıtları, banka hesapları incelenir.  Oysa anlaşmalı boşanmada bu durumlar söz konusu olmaz. 

Anlaşmalı boşanma davasında hakim eşlerin arasındaki uyuşmazlık hakkında soru sormaz. Hakim taraflara 3 şey sorar.

1-Kendi hür iradenizle boşanmak istiyor musunuz?
2-Protokoldeki imza size mi ait?
3-Protokolde belirlenen şartlarda boşanmak istiyor musunuz?

Ancak tarafların burada dikkat etmesi gereken nokta her ne kadar anlaşmalı boşanma tarafları daha az yıpratsa da boşanma davası tek celsede sonuçlansa da ve anlaşmalı boşanma daha az maliyetli olsa da TÜM BUNLARA RAĞMEN taraflar ilerideki hayatını da düşünüp hak kaybı yaşamamak için mantıklı karar vermelidir. Sırf bu çatışmadan kurtulmak için acele davranmamalıdır. Zira anlaşmalı boşanma ile tarafların boşanmasından sonra, boşanma protokolünde kararlaştırılan konularda yeniden dava açmak mümkün olamıyor. Bunun istisnasını ise çocuklar lehine protokole madde konulmamış olması halinde iştirak nafakası oluşturuyor.

EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASINA NEDEN OLMAYAN DAVRANIŞLAR

Evlilik birliği ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Burada kıstas ortak hayatı sürdüremeyecek aşamaya gelinmiş olmasıdır. Ancak bu demek DEĞİLDİR ki her olay ve ve tutum boşanma sebebi sayılabilir.

Hepimizin bildiği üzere boşanma sebepleri, genel boşanma sebepleri ve özel boşanma sebepleri olmak üzere ikiye ayrılır. Özel boşanma sebepleri; zina, hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranıştır. Genel boşanma sebebi ise evlilik birliğinin temelinden sarsılmasıdır.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması NİSBİ boşanma sebebidir. Zina, hayata kast, pek kötü muamele, onur kırıcı davranış ise MUTLAK boşanma sebebidir. Mutlak boşanma sebebi var olduğu zaman hakimin takdir yetkisi yoktur, Taraflar iddia ettikleri hususları ispatladıkları takdirde boşanırlar. Oysaki nisbi boşanma sebebinde hakimin takdir yetkisi vardır. 

Hakim eşlerin ortak hayatı sürdürüp sürdüremeyeceğini kendisi takdir eder. Zira Türk yargı sisteminde yuva kavramı oldukça önemlidir. Hakim tarafları bir kez daha düşünmeye sevk etmek ister. Hakim tarafların ani karar vermemesini ister.

Yasa koyucunun öncesinde şu şu sebepler evlilik birliğini temelinden sarsar demesi mümkün değildir. Zira her evliliğin dinamiği, frekansı farklıdır. Bu sebepten mütevellit hakim somut olaya göre karar verir.

Günümüzde boşanma sebepleri daha ziyade eşlerin ailelerinden kaynaklanmaktadır. Türk toplumunda malesef aileler de evlenmektedir. Bununla birlikte sadakatsizlik de günümüzde bir hayli artmıştır. Ekonomik sıkıntılar da benzer şekilde boşanmaları artırmıştır.

Evlilik birliğini temelinden sarsan davranışlar

1-Eşe karşı fiziksel, psikolojik ya da ekonomik şiddet uygulama

2-Eşin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemesi(evde hiçbir işe yardımcı olmaması, çocuklarıyla ilgilenmemesi)

3-Eşlerden birinin alkol ya da madde bağımlılığı

4-Eşlerden birinin AİLESİNİN EVLİLİK BİRLİĞİNE MÜDAHELESİ(kayınvalide terörü:))

5-Eşe iftira atma

6-Eşe bağımsız konut açmama, eşi ailesiyle birlikte yaşamaya zorlama

7-Cinsel iktidarsızlık

8-Kumar veya at yarışı bağımlılığı(günümüzde bitcoin de artmış durumda)

9-Eşten habersiz yüksek miktarda kredi çekme

10-Eşlerden birinin arkadaşlık sitelerine girmesi

11-Eşlerden birinin taşınmazı diğer eşten habersiz olarak satması

12-Eşlerden birinin diğerine sürekli hakaret etmesi, eşlerden birinin diğer eşi tehdit etmesi, küçümsemesi

13-Eşlerden birinin diğerinin maaş kartını alması, eşe para vermemek

14-Eşlerden birinin çok savurgan olması ya da kazancını gizlemesi

Peki neler boşanma nedeni sayılmaz?

Kadının çocuğunun olmaması BOŞANMA NEDENİ SAYILMAZ. Zira bu durum kadına kusur olarak yüklenemez. 

Kadının cinsel saldırıya uğramış olması boşanma nedeni sayılmaz. Zira bu durum kadına kusur olarak yüklenemez.

Eşlerden birinin ağır hastalığa yakalanmış olması boşanma nedeni sayılmaz. ( Bu husus boşanma nedeni sayılacak olsaydı iyi günde kötü günde hastalıkta sağlıkta eş olmayı kabul ediyor musun diye sorulmazdı.)

Eşlerden birinin hiçbir hatası olmadığı halde çocuğunun ölümüne neden olması

Yaş farkı boşanma nedeni sayılmaz.

BOŞANMA DAVALARINDA TEBLİGAT KARŞI TARAFA ULAŞMAZSA NE OLUR?

Bu durumda davalı kişinin Mernis Sistemi üzerinden belirlenen adresine tebligat çıkarılır. Davalı kişi bu adreste de bulunamazsa İLANEN tebligat yapılır ve dava dilekçesi tebliğ edilmiş sayılır.

Eğer tebligat karşı tarafa ulaşmadıysa iki ihtimal mevcuttur. Davalının adresi yanlış olarak bildirilmiştir veya davalı bilerek tebligatı almak istememektedir.

Bu durumda endişelenmeye gerek bulunmamaktadır. İlgili mahkeme kaleminden davalının mernis sisteminde bulunan adresine tekrardan tebligat yapılmasını ve akabinde ise ilanen tebligat yapılmasını isteriz.

İlanen tebligatın anlamı şudur; davalı tebligatı almak istemese bile tebligat mahalle muhtarlığına bırakılır ve tebliğ edilmiş sayılır.

Boşanma davasında davalı kişi davayı geciktirmek için tebligat almamak istese de bu davranışı en fazla 10 gün gecikme yaratmaktadır.

BOŞANMA DAVALARINDA ÜCRET NE KADAR?

Boşanma davalarında ücreti belirleyen farklı hususlar bulunur. Bu yüzden kesin bir ücret belirtilmesi ancak açılmak istenilen boşanma davasının mahiyeti anlaşıldıktan sonra söylenebilir.
 
Zira boşanma davasının mahiyeti oldukça önemlidir. Bazı boşanma davaları oldukça yıpratıcı ve uğraştırıcıdır. Örnek verecek olursak anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davasına nazaran daha kolay ve çabuk sonuçlanabilen bir davadır. Çekişmeli boşanma davasında, anlaşmalı boşanma davasına nazaran hukuki prosedür daha fazladır. Ayrıca anlaşmalı boşanma davası tek celsede biterken, çekişmeli boşanma davası ortalama iki buçuk yıl sürer.
 
Anlaşmalı boşanma davasında avukat daha az mesai ve emek harcar. Avukatın dava dosyasına yazacağı dilekçelerin alacağı zaman, gideceği kurum ve kuruluşların çokluğu boşanma avukatlık ücretinin belirlenmesinde rol oynar.
 
Boşanma davalarında avukatlık ücretleri ve dava masrafları ve harçları gibi boşanma masraflarının ne kadar tutacağı, boşanma aşamasında olan bir çok kişinin aklını kurcalamaktadır. Bazı vatandaşlar bu işleri avukat olmaksızın halledebileceğini düşünmekte ve talihsiz hatalar yapmaktadırlar. Boşanma süreci uzman bir avukatla ilerlemez ise kişiler avukatlık ücretinden daha fazlasına katlanmak zorunda kalmaktadırlar.
 
Arzuhalciye dilekçe yazdırmak kadar sağlıksız bir durum yoktur. Arzuhalciler, HUKUK mezunu kişiler değildir. Boşanma dava dilekçesini yalnızca alanında uzman donanımlı bir avukat yazabilir.
 
Bu noktada kişilerin avukat ile temsil edilebilme güçleri var ise avukata vekaletname vermelidir. Zira boşanma davası için çıkacak olan avukatlık ücretinden kaçıp; alacakları nafaka, tazminat konusunda ciddi kayıplar yaşayabilirler. Kişiler hak kaybı yaşamamak adına avukat ile temsil edilmelidir. Bu noktada da hayıflanmayı bir kenara bırakmaları gerekir.
 
Kişilerin avukat tutma gücü yok ise, yani boşanmak isteyen eşlerin maddi durumlarının dava ücretlerini karşılayamaması durumunda adli yardıma başvurma hakları mevcut olmaktadır. Adli yardım yolu ile kişiler harç ve yargılama giderlerini ödemekten kurutulacaklardır. Ayrıca talep etmeleri halinde baro tarafından kendilerine ücretsiz olarak avukat hizmeti de tahsis edilebilmektedir.
 
''Avukat ne yapıyor ki alt tarafı bir dilekçe yazıyor'' cümlesi bazı cahil kesimlerce uydurulmuş kulaktan duyma bir cümledir. Elbette avukat tutmak zorunda değilsiniz ANCAK dava dilekçelerinin hazırlanması, cevaplamalar, delil dilekçelerinin hazırlanması, delillerin ne olacağının tespiti, tanıklara neler sorulacağı ve tüm bu süreçlerin takip edilmesi açısından özellikle çekişmeli boşanma davalarında avukat tutulması hak kaybının olmaması açısından önemli bir unsur olur.
 
Avukat, dilekçeleri sunar, duruşmaları takip eder, delil toplar, yol gösterir, aleyhe karar verilmiş ise istinaf ve temyiz eder. Tüm bunları avukat olmayan bir kişinin sağlıklı bir şekilde yapabilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır.
 
Hukuki sürecin işlemesi son derece önem arz eder. Zira herhangi bir eksiklik durumunda dava reddedilir. Yanlış bir işlem yapılması durumunda kişiler ciddi hak kayıpları yaşarlar. Avukat olmadan yürütülmesi davanın seyrini ve etkisini kesinlikle düşürecektir. İyi ve tecrübeli bir avukat ile çalışmanızı şiddetle tavsiye ediyoruz. Bir avukat ile çalışılması davanın hızlı etki alması ve kesin sonuçlarla bitmesi anlamına gelmektedir.
 
2021 yılı boşanma davası için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 24 Kasım 2020 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir. Her yıl Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi belirlenerek Resmi Gazete'de yayınlanmaktadır.
 
Türkiye Barolar Birliği tarafından 2021 yılı için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirtilmiş olan 4080 TL tutarında ücretin altında olmamak kaydıyla işin zorluğuna ve müvekkil ile karşı tarafın durumuna göre avukat tarafından herhangi bir ücret tayin edilebilir. Bu ücretin altında avukatlık ücreti almak bir avukat için DİSİPLİN SUÇUDUR ve yaptırımı vardır. Boşanma davaları için asgari ücret olarak belirtilen bu rakam çoğunlukla yalnızca anlaşmalı boşanma davaları için teklif edilmektedir.
 
Avukatların bağlı oldukları baro tarafından tavsiye niteliğinde yayınlamış olan tarifeye uyma zorunluluğu olmamakla birlikte bu tarifenin altında ücret alabilmesi mümkündür. Hukuk bürolarına göre ücret konusunda farklılıklar gösterebilmektedir. Yani alınan ücret avukattan avukata da değişiklik gösterebilmektedir.
 
Uygulamada çekişmeli boşanma davalarında 6.000-15.000 TL aralığında ücretler talep edildiği görülmektedir.
 
Avukat tarafından açıkça ücret belirtilmesi rekabet yasağına aykırı davranış teşkil eder. Bu yüzden avukat ile görüşme yaptıktan sonra ücretin belirtilmesi en sağlıklı durum olacaktır. Hiçbir avukat ''ben boşanma davalarına şu ücrete bakıyorum'' şeklinde bir paylaşım yapamaz.
 
İşin niteliğine göre, işin zorluğuna göre, müvekkilin durumuna göre ücret değişebilir. Şöyle ki daha çetrefilli geçecek olan davalarda avukat daha yüksek bir ücret talep edebilir. İşin özünde SOMUT OLAYA göre değerlendirme yapılmalıdır.
 
Ekonomik olarak kişi ödeme durumunda sıkıntı yaşayacaksa avukattan TAKSİTLENDİRME talep edebilir. Türk Elektronik Para ve Ödeme Sistemleri A.Ş. tarafından baroların avukatlara açtığı sanal post uygulaması ile taksit ile ödeme yapabilmek mümkündür. Hukuk bürolarında da avukatlık sözleşmesi yapılıp, yapılan sözleşmede taksitle ödeme kararlaştırılabilir.
 
Boşanma davalarında avukatlık ücreti dışında birtakım masraflar bulunmaktadır. Bunlar; keşif ve bilirkişi ücreti, tanık giderleri, tebligat masrafları, mahkeme harçları, istinaf ve temyiz harçları vb. ücretlerdir. Ortalama 500-1500 TL tutmaktadır. Boşanma davalarında ilk açılışında dava harcı alınır. Yıldan yıla değişen bu harç, dava dilekçesinin verilmesi sırasında peşin olarak alınır. Bunun yanı sıra mahkemeler, davaların sürüncemede kalmaması ve hızlı ilerlemesi açısından da Aile Mahkemesinin hesapladığı yargılama giderlerini harç ile birlikte taraflardan önceden isterler. Yargılama giderlerinin tutarı; davanın durumu, yapılacak olan masraf ve giderlerin şekline göre değişiklik gösterir.
  
Boşanma davasının devam ettiği süreçte, yargılama giderlerinin eksik kalması durumunda davacıya eksikliğin giderilmesine yönelik tebligat da çıkarılır. Tebligatın alındığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde, eksik kalan bu giderlerin tamamlanması zorunludur.
 
Mahkeme masrafları; davacı tarafın mahkemede dinletmek istediği tanık sayısı, dosyanın bilirkişiye gidip gitmeyeceği gibi hususlara göre değişmektedir. Örneğin boşanma davası devam ederken müşterek çocuğun velayeti için Sosyal İnceleme Raporu alınması gerekebilir. Bu rapor alınırken de bir takım masraflar yapılmaktadır. Ya da boşanma davası esnasında taraflara tebligat göndermek gerekebilecektir. Tüm bunlar taraflarca yatırılan masraflardan alınmaktadır.
 
Boşanma davalarında ücreti karşı taraf mı öder?
 
Uygulamada sıkça karşılaştığımız sorulardan biridir. Boşanma davasında ücreti karşı taraf ÖDEMEZ. Karşı taraf, ancak mahkeme tarafından haksız bulunduğu takdirde yargılama giderleri ve avukatlık asgari ücret tarifesi ile sınırlı olan avukatlık ücretini öder.
 
Anlaşmalı boşanma davalarında ücret genellikle ortak şekilde ödenmektedir. Yani her iki taraftan da ücret alınır. Ancak bazı durumlarda tek tarafın ödeme yaptığı da görülmektedir.
 
Çekişmeli boşanma davalarında; haksız bulunan taraf, yargılama giderlerini ve karşı tarafın avukatlık ücretini ödemekle yükümlü olur. Ancak şu durum unutulmamalıdır ki; kusurlu olan tarafın karşı tarafın avukatlık ücretini ödeyeceği miktar, avukatlık asgari ücret tarifesi ile sınırlıdır. Çekişmeli boşanma davalarında müvekkilin avukata ödeyeceği avukatlık ücreti, müvekkil tarafından geri alınabilecek bir ücret değildir.
 
Çekişmeli boşanma davalarında ise davacı taraf, bu masrafları başta yatırmak zorundadır. Eğer ki dava kazanılırsa, yargılama giderlerinin bir kısmı karşı taraftan alınabilir. Ancak bu durumun dava dilekçesinde belirtilmiş olması gerekir. DAVA DİLEKÇESİNDE BELİRTİLMEMİŞ İSE ÜCRET ALINAMAZ.
 
2021 yılı boşanma davası ücretleri başta peşin olarak ödenmektedir. Fakat mal ayrılığı davasında avukatlık ücretinin sonda ödenmesi mümkündür.

BOŞANMADA TAZMİNAT VE NAFAKANIN ÖDENME BİÇİMİ

Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Manevî tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.

Peki hukukta irat ne demektir?

İrat, gelir; gelir getiren mülk anlamına gelir. İrat senedi ise, bir alacak nedeniyle üzerinde gayrimenkul mükellefiyeti kurulan bir taşınmazın değerinin, taşınmazdan ödenmesi gerekli bir para borcu biçiminde bağımsızlaştırılarak, sürümünü artırmak için bağlandığı kıymetli evraktır.

İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.

Yani işin özünde hakim tarafların maddi durumundaki değişikliğe bakar. 

Lakin bu husus genel hatları ile kaleme alınmış olup, her somut olay birbirinden farklı özellikler taşıyabileceğinden hak kaybına uğramamak için bir avukat ile iletişime geçmekte fayda bulunmaktadır.

EŞİM BENİ ALDATIYOR. TELEFONUNU KARIŞTIRMAM SUÇ MU?

Bu durumda eşinizin telefon hattı ile eşinizin sevgilisinin numarası arasındaki görüşme kayıtlarını talep edebilirsiniz. Tespit edilen bu numara ile olağandışı sıklıkta ve saatlerde yapılan görüşmeler güven sarsıcı davranış olarak nitelendirilir. Bu görüşmelerin mahkemece tespitini isteyebilirsiniz. Boşanma davalarında geçmişe dönük telefon konuşma ve sms kayıtları istenebilmektedir. 

Bu kayıtlar genellikle davacı eşin davalının aldattığını düşündüğü veya aldatmayı kanıtlamak istediği durumlarda talep edilmektedir.
Boşanma davasına delil oluşturabilmesi için tarafların Aile mahkemesi kanalıyla GSM operatörü şirketlerden yalnızca eşlere ait telefon kayıtlarının celbini talep etmeleri mümkündür.

Telefon görüşmeleri ve kısa mesajların boşanma davalarında delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı hususları talepte bulunan EŞ yahut VEKİLİ tarafından dikkatle irdelenmelidir. Ayrıca bu SMS’leri gören kişiler var ise onlar da mahkemede tanıklık edebilirler. 


Talep edilecek hususlar;
ARANAN NUMARA
ARAMA TARİHİ
MESAJ GÖNDERİLEN NUMARA
MESAJ GÖNDERME TARİHİ

Konu ile ilgili GÜNCEL bir Yargıtay kararından bahsetmek isterim. T.C.Yargıtay 2.Hukuk Dairesi, 2021/478 E. 2021/1604 K. 23.02.2021 T. ÖZET: Kadının, erkeğin telefonundaki SKYPE isimli uygulamadan, başka kadınlarla yapmış olduğu cinsel içerikli yazışmaların erkeğin haberi olmaksızın, onun bilgisi ve rızası dışında sırf delil oluşturmak maksatlı olarak ekran görüntülerini alması hukuka aykırı değildir. Usulüne uygun olarak elde edilen ve dosyaya sunulan bu delil, hükme esas alınmalıdır. Bu güncel Yargıtay kararı ile eşlerinizin telefonlarından alacağınız ekran görüntülerinin hukuka uygun olduğu kanısına varılmış oldu. 

ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI NASIL SONUÇLANIR?

Çekişmeli boşanma davasının sonucunda davanın reddi ya da kabulü yönünde karar verilir.

Şayet davayı açan şahıs yani davacı iddia ettiği hususları ispatlarsa davanın kabulü yönünde karar verilir. Ancak davacı iddia ettiği hususları ispatlayamazsa davanın reddi yönünde karar verilir.

Yani burada önemli olan husus sunulan iddiaların ispatlanıp ispatlanamadığıdır.

Eşlerden biri diğer eşin zina ettiğini iddia ediyorsa bunu ispat etmelidir. Aksi takdirde her ne kadar bunu ısrarla iddia etmiş olsa bile dava reddedilir.

Boşanma davasını açan eş boşanmak istiyor ancak diğer eş boşanmak istemiyorsa bu durumda boşanma davasını açan eş, karşı taraf boşanmak istemese bile davasını ispatlayarak boşanabilir.

Ancak boşanmak isteyen eş dava dilekçesindeki olayları ispat etmelidir. Dava dilekçesinde olayları ispat edemezse boşanma davası reddedilir. Dava dilekçesinde sunduğu iddiaları ispat edebilmesi için tanık dinletebilir, belge sunabilir.

Boşanmak istemeyen eş, boşanma davasına neden olan olaylarda HİÇBİR KUSURU bulunmadığı ispat ettiği takdirde boşanma davası reddedilir. Boşanma davasının reddedilmesinin koşulu boşanmak istemeyen eşin HİÇBİR kusurunun olmasını ispatlamasına bağlıdır. Şayet az da olsa kusuru var ise boşanma davası REDDEDİLMEZ.

Sonuç olarak, boşanmak istemeyen eşin kusuru kanıtlanamadığı takdirde boşanma davası REDDEDİLİR.

Boşanma sebepleri nelerdir?

Medeni Kanun’a göre, boşanma davası açma sebepleri şunlardır:

  • Zina
  • Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
  • Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
  • Terk
  • Akıl hastalığı
  • Evlilik birliğinin sarsılması

ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASI ÖNE ALINABİLİR Mİ?

Mahkemenin iş yoğunluğu ve dosya durumuna göre duruşma günleri verilmektedir. Mahkemenin duruşma sistemine göre en erken duruşma günü verildiğinden duruşma günü öne alınmamaktadır.

Taraflardan biri boşanma davası açtıysa ve dava için duruşma günü verildiyse duruşma gününü daha erken bir tarihe almak için mahkemeye bir DİLEKÇE vermek gerekir.

Bu dilekçenin adı ÖNE ALIM dilekçesidir.

Çekişmeli bir boşanma daha sonrasında anlaşmalı boşanma davasına dönüşebilir. Tam tersi bir durum da söz konusu olabilir. Anlaşmalı boşanma davası da çekişmeli boşanma davasına dönüşebilir. 

Misal çekişmeli boşanma davası açıldı diyelim. Taraflar daha sonradan anlaşmalı boşanmaya karar verdiler. Böyle bir durumda taraflar mahkemeye protokol ile dilekçe sunarak duruşma gününü daha yakın bir tarihe aldırabilirler.

Ancak bu demek değildir ki çekişmeli boşanmada her durumda taraflar dilekçe vererek duruşma gününü öne aldırabilirler. Elbette her durumda söz konusu olamaz. Çekişmeli boşanma anlaşmalı boşanmaya dönüşürse öne alım söz konusu olabilir. Ancak anlaşmalı boşanma dönüşmemişse öne alım söz konusu olamaz.

Taraflar anlaşmalı boşanma davası açtı diyelim. Duruşma uzak bir tarihe verildiyse, taraflar makul bir sebep içeren dilekçe sunarak duruşma tarihini öne aldırabilirler.

Türkiye’de sınırlı zaman dilimi olarak bulunan, genel olarak yurtdışında yaşayan kişiler öne alım dilekçesi ile duruşma gününü öne aldırabilirler.

Editör: TE Bilisim