Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında istediğini alamayan, bu kuruluşları kontrol edemeyen, istediği yöne çekemeyen siyasi iktidar, yandaşlarının seçimle elde edemediğini, yasa değişikliğiyle yandaşlarına sağlamaya çalışmıştır.

Avukatlık Yasasında bir değişikliğin gündemde olmadığını açıklayan Adalet Bakanına ve TBB Başkanına golü, AKP genel başkanı atacak, 2020 yılı Mayıs ayında çoklu baro, baroların delege sayısı ve çeşitli değişikliklere yönelik yasa değişikliği TBMM gündemine gelecekti. Getirilmek istenen değişikliklere karşı barolarımız seslerini yükseltmiş, meslektaşlar ile birlikte basın açıklanmaları ve eylemler yaparak, değişikliğe yönelik teklifin gündemden çekilmesi için mücadele ettiler. Baro başkanlarımızın mücadelesi, bununla sınırlı kalmadı.

Ülkemizin dört bir yanından harekete geçen baro başkanlarımız, Ankara’da bir araya gelerek, Anıtkabir’i ziyaret etmeyi planlamışlarsa da Ankara girişinde durdurulup, yollarına devam etmeleri engellenmiş, yürümelerine izin verilmemiş, polis şiddetinin her türlüsü baro başkanlarına uygulanmıştır.

Baro başkanlarının hürriyetleri kısıtlanmıştır. Avukatlık Yasasına göre meslektaşlara yönelik her türlü hak ihlaline karşı, mesleği ve meslektaşı korumak, gerekli yasal ve idari başvuruları yapmak TBB Yönetim Kurulu’nun görevleri arasında sayılmışsa da inandırıcılığını, meşruluğunu yitirmiş TBB Başkanı Feyzioğlu, meslektaşlarına, çalışma arkadaşlarına yönelik polis şiddetini, hukuksuzluğu sadece izlemekle yetinmiş, baro başkanlarının bulunduğu yere saatler sonra uğramıştır. Bu uğramaya da hak ettiği yanıtı almıştır. “ Gölge etme! Başka ihsan etmez”.

Tüm okurlarıma güzel bir pazar günü diliyorum. 28 Kasım, sevmediğim bir gündür. İçimdeki üzüntünün tazelendiği, öfkemin arttığı, çaresiz kaldığım bir gündür 28 Kasım. 28 Kasım 2015’de yaşamını hukuk devleti, insan hakları ve demokrasi mücadelesine adamış, güzel bir insanı, birlikte çalışmaktan onur duyduğum saygın bir baro başkanını, herkesin ve kameraların gözleri önünde katlettiler. Tahir Elçi’yi unutmadık ve unutturmayacağız! Tüm engellemelere karşın sanıkların, hak ettikleri cezaları alması için emek verenlere, mücadele edenlere yürekten teşekkürlerimi sunuyorum.

Barolar, sendikalar, dernekler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, demokrasinin işlediği ülkelerde vazgeçilmez baskı araçlarındandır. Siyasi iktidarın üzerinde denge, denetleme mekanizması olarak görev yaparlar. Ülkede gündemin belirlenmesinde, yaşanan sorunlarda yaptıkları açıklamalar ve eylemlerle siyasi iktidarı etkilemede önemli rol üstlenirler. Ancak ülkemizde otoriter bir rejim hakim olduğundan, farklılıkların kendilerini ifade etmesinden ve örgütlenmesinden rahatsızlık duymakta, bu örgütlenmelerin görüşlerinden yararlanmamakta, polis şiddetiyle de eylemlerini baskılamaktadır.

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları içerisinde hiçbir örgütlemeye verilmeyen görev, barolara ve TBB’ye verilmiştir.

Bu görev, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak ve bu kavramlara işlevsellik kazandırmaktır. Bu yönüyle baroların ve TBB’nin farklı bir yeri vardır. Siyasi iktidar, uygulamalarını eleştiren, hak ihlallerini dile getiren, adalet, eğitim, sağlık, asgari ücret, tarım, ekonomide yaşanan olumsuzluklarda tepkisini ortaya koyan yurttaş, siyasi parti, sendika, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu istememektedir.

2010 Anayasa değişikliğine kadar gerek seçim bildirge ve programlarında gerekse de hazırlattığı anayasa taslaklarında güçlendirilmiş parlamenter demokratik rejimi ve Kopenhag Kriterlerini ( demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını saygılı, azınlık haklarını koruyan ve güvence altına alan rejim) savunan, dile getiren siyasi iktidar, seçimleri alınan oy oranına ve parmak üstünlüğüne indirgemiş, sandıktaki çoğunluğu milli irade olarak kabul etmiş ancak sandıkta azınlıkta kalanların da örgütlenebileceği, kendini ifade edebileceği, eleştiri ve protesto hakkını kullanabileceğini görmezden gelmiş, çoğulcu değil, çoğunlukçu anlayışı esas almıştır.

Sonrasında ise kurumların içini boşaltmış, yapılan yasal değişikliklerle kendisine bağımlı, görevini yapamaz hale getirilen ve içi boşaltılan kurumlarda, liyakat, yetkinlik, ehliyet niteliklerini aramaksızın bizden olsun da ne olursa olsun anlayışını hakim kılmıştır.

Baro başkanlarımızın mücadelesi

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında istediğini alamayan, bu kuruluşları kontrol edemeyen, istediği yöne çekemeyen siyasi iktidar, yandaşlarının seçimle elde edemediğini, yasa değişikliğiyle yandaşlarına sağlamaya çalışmıştır. Avukatlık Yasasında bir değişikliğin gündemde olmadığını açıklayan Adalet Bakanına ve TBB Başkanına golü, AKP genel başkanı atacak, 2020 yılı Mayıs ayında çoklu baro, baroların delege sayısı ve çeşitli değişikliklere yönelik yasa değişikliği TBMM gündemine gelecekti. Getirilmek istenen değişikliklere karşı barolarımız seslerini yükseltmiş, meslektaşlar ile birlikte basın açıklanmaları ve eylemler yaparak, değişikliğe yönelik teklifin gündemden çekilmesi için mücadele ettiler. Baro başkanlarımızın mücadelesi, bununla sınırlı kalmadı.

Ülkemizin dört bir yanından harekete geçen baro başkanlarımız, Ankara’da bir araya gelerek, Anıtkabir’i ziyaret etmeyi planlamışlarsa da Ankara girişinde durdurulup, yollarına devam etmeleri engellenmiş, yürümelerine izin verilmemiş, polis şiddetinin her türlüsü baro başkanlarına uygulanmıştır. Baro başkanlarının hürriyetleri kısıtlanmıştır.

Avukatlık Yasasına göre meslektaşlara yönelik her türlü hak ihlaline karşı, mesleği ve meslektaşı korumak, gerekli yasal ve idari başvuruları yapmak TBB Yönetim Kurulu’nun görevleri arasında sayılmışsa da inandırıcılığını, meşruluğunu yitirmiş TBB Başkanı Feyzioğlu, meslektaşlarına, çalışma arkadaşlarına yönelik polis şiddetini, hukuksuzluğu sadece izlemekle yetinmiş, baro başkanlarının bulunduğu yere saatler sonra uğramıştır. Bu uğramaya da hak ettiği yanıtı almıştır. “ Gölge etme! Başka ihsan etmez”.

Avukatlık mesleği binlerce yıllık mücadelenin kazanımları sonucunda, bugünlere gelmiştir.

Tarih boyunca diktatörleri, otoriter yöneticileri, güç odaklarını hep rahatsız etmiştir avukatlar ve barolar. Bu yön, avukatların ve baroların muhalifliğinde belirleyici unsur olmuştur.

Ülkemizdeki hak ihlallerinin, hukuk devleti, demokrasi mücadelesini avukatlar ve barolar verdiler ve vermeye devam ediyorlar. Kadına yönelik şiddetin, iş cinayetlerinin, çocuklarımıza yönelik istismarın, doğaya, çevreye verilen her türlü zararın karşısında hep avukatlar ve barolar oldu. Olmaya da devam ediyorlar.

TBB Başkanı ve yönetimi izlemekle yetindiler.

Avukatlık Yasası’nda ikinci baronun kurulma koşulları ve baroların TBB delege sayısını belirleyen düzenlemelerde yapılan değişiklikleri, mevcut TBB Başkanı ve yönetimi izlemekle yetindiler.

Bir ilin çıkardığı milletvekilini, ilin nüfusuna göre YSK belirlemektedir. Nüfus arttıkça, ilin çıkardığı milletvekili sayısının artması normal bir sonuçtur. Ancak durum,  barolara gelince değişmiş, bünyesinde kayıtlı olan avukat sayısı arttıkça, TBB delegesi sayısı artması gerekirken, yasal düzenleme ile bunun tersi bir durum gelişmiştir.

Bir ilde kurulabilecek ikinci baro uygulaması ve TBB delege sayısının belirlemesine ilişkin düzenlemeler ile siyasi iktidar, yandaşlarının imdadına yetişmiştir.

Ülkemizin içinden geçtiği ağır ekonomik, siyasi ve sosyal kriz ortamında, hak ihlallerinin, hukuksuzluğun zirve yaptığı, AİHM’in verdiği ihlal kararlarına uyulmadığı, yasama, yürütme, yargıyı, gerçek ve tüzel kişileri, idareyi bağlayan Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan, ayak direyen yerel mahkemelerin bulunduğu bir dönemde baro başkanlarımız ve TBB delegelerimiz, 4-5 Aralık’ta TBB‘nin yeni başkan ve organlarının seçimini yapacaklar. Haftaya bir değişiklik olmazsa, iki adaylı bir seçim yapılacak.

Adaylardan Sayın Feyzioğlu, 2013 Mayıs’ından bu yana TBB Başkanlığı görevini yürütüyor. Üçüncü dönem için yetki ve onay istiyor delegelerden. Dokuz yıllık karnesine bakıldığında, karnenin olumsuzluklarla, kırıklarla dolu olduğunu görüyoruz.

Avukatlık Yasasına göre Türkiye Barolar Birliği, tüm baroların katılmasıyla oluşan bir kuruluştur.

Üzülerek söylemek gerekirse Feyzioğlu kendi iktidarını devam ettirebilmek için, baroların hizmet binası ve sosyal tesis gereksinimlerindeki taşınmazların alınması konularında ayrımcılık yapan, barolar arasında kaynaşmayı sağlayamayan, birlikteliği gerçekleştiremeyen ve gerçekleşmesini istemeyen, yasanın verdiği görevleri yerine getirmekten uzak, ülkedeki tek adam rejimi ve hak ihlallerinde suskunluğa bürünen, siyasi iktidara biat eden, Ankara girişinde her türlü kötü muameleye maruz kalan baro başkanlarına sahip çıkmayan, yaşananları sadece izlemekle yetinen, mesleğin sorunlarına köklü bir çözüm getirmeksizin, pansuman çözümler ile uğraşan, iddia ve karar makamları karşısında güçlü, etkin bir savunmayı oluşturamayan, meslektaşları arasında inandırıcılığını ve meşruiyetini yitiren bir başkan olarak hatırlanacaktır.

Diğer aday Erinç Sağkan, halen Ankara Barosu Başkanı. Başkanlıkta, ikinci dönemi.

Önceki yıllarda Ankara Barosu yönetim kurullarında görev yapmış bir isim. Genç, dinamik, kendisini iyi yetiştirmiş, iletişime açık, samimi, alçakgönüllü bir kişiliğe sahip. Sorunları tespit etmiş, çözümlerini de. Görev verilirse önceliklerini, kısa ve orta vadede yapacaklarını saptamış. Başkanı ön plana anlayış yerine, birlikte yönetme kültürünü yaşama geçirmeyi, hesap verilebilir, denetlenebilir, şeffaf bir yönetim sergilemeyi taahhüt ediyor.

Hak ihlalleri nerede yaşanıyorsa, TBB’nin takipçisi olacağını, sorunun çözümünü tek başına mahal barosuna bırakmayacağını açıklıyor. TBB’nin biat eden değil, duruşunu sergileyen, saygınlığına gölge düşürtmeyen eski günlerine dönmesi için her türlü özveriyi sergileyeceğini net şekilde dile getiriyor. Geçen hafta Akdeniz Bölgesi delege ve baro başkanları ile yaptığı toplantıya katılarak dinledim. Sorular yönettim. Bende bıraktığı izlenimleri ve açıklamaları sizlerle paylaştım.

Çok uzadı biliyorum. Ancak hiçbir başlığı da atlamamaya çalışıyorum. Mesleğimiz ve ülkemiz için çok önemli bir seçimin öncesinde görüşlerimi sizlerle ve kamuoyu ile paylaşmaya çalıştım. TBB delegesi olmadığım için oy hakkım yok. Ancak bir avukat olarak söz hakkım var, sözlerimi açıklamaya hakkım var. Eski bir baro başkanı olarak, böylesi bir dönemde susmak bana yakışmaz. Şimdi değişim zamanı diyorum. Yeni bir sese fırsat verelim diyorum. Değerlendirmesi, delegelerimizin ve baro başkanlarımıza aittir. Saygılar sunuyorum, sağlık diliyorum.

Av. Mengücek Gazi Çıtırık

https://www.habereguven.com/av-mengucek-gazi-citirik-tbb-secimine-yedi-gun-kaldi-1/
Editör: TE Bilisim