Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, tüm siyasi parti, sivil toplum kuruluşları ve millet ile beraber yeni sivil anayasayı yapma çabalarının devam ettiğini belirterek, “Cumhuriyetimizin yeni yüzyılına eski anayasa ile giremeyiz. 2023 ve yeni yüzyıla gidecek, daha özgürlükçü, daha sivil, insanımızın ekmeğini, özgürlüğünü arttıracak yeni ve sivil anayasaya ihtiyaç vardır. Bu bir tercih değil zarurettir” dedi.

Ankara’daki Ulucanlar Cezaevi Müzesinde, Anadolu Yayıncılar Derneği tarafından hazırlanan ve 25 televizyon kanalında canlı olarak ortak yayınlanan “Anadolu Soruyor’ programına katılan Adalet Bakanı Gül, Anadolu Yayıncılar Derneği Genel Başkanı Sinan Burhan, KON TV Genel Yayın Yönetmeni Yaşar Toy, Çay TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Yavuz Bakır ve Kanal Fırat Genel Yayın Yönetmeni Zeki Akbıyık’ın sorularını yanıtladı. Darbenin yıldönümünde 12 Eylül’ün sembolü olan Ulucanlar Cezaevi Müzesinde yapılan yayının anlamlı olduğunu belirten Bakan Gül, 12 Eylül’ün, ömrünün baharındaki gençlerin hayatların kopartılmış nice anıları, nice hatıraları barındırdığını söyledi. Darbeci zihniyetin bu ülkede çok büyük haksızlık ve hukuksuzluklar yaptığını belirten Bakan Gül, “27 Mayıs’tan 15 Temmuz’a kadar Türkiye’de vesayet, darbeci zihniyet daima milletimizin, gençlerimizin geleceğini çaldı, ülkemizin ekonomisini tahrip etti, ülkemizin huzuruna kast etti. 12 Eylül de bunların hem yine tarihi olarak acılarla dolu günlerinden birisi. 12 Eylül’de de bir sağdan bir soldan diyerek yine hukukun olmadığı, zulümlerin yaşandığı bir tarihi hep beraber yaşadık ülke olarak, toplum olarak. İşte burada da, bulunduğumuz cezaevinde de baktığımızda bir tarafta Necip Fazıl, bir tarafta Nazım Hikmet. Düşüncemiz ne olursa olsun vesayetçiler için, darbeciler için düşünen bir kişi daima tehlike ve tehdit olmuştur. ‘Bu ülke için benim bir düşüncem var, hayalim var’ diyen Nazım Hikmet de, Necip Fazıl da hep tehdit olmuştur, suçlu olmuştur” dedi.

BU ÜLKEDE DARBECİ ZİHNİYET ÇOK BÜYÜK HAKSIZLIK VE HUKUKSUZLUK YAPTI

Bakan Gül, “12 Eylül’de bir bu görüşten, bir de karşı taraftan mahkum edelim” şeklinde bir hukuk anlayışının bulunduğunu belirterek, böyle bir sistemin Türkiye’ye ve topluma açtığı yaranın çok derin olduğunu belirtti.. Bakan Gül, “Bir sağdan, bir soldan yani sen teraziyi adaletle tartman gerekirken, terazinin bir tarafında sol, bir tarafında sağı koyarak bu ülkede darbeci zihniyet çok büyük haksızlık, hukuksuzluk yaptı. Ben tüm gençlerimizin, ki bunlar yaşları 15-20 arasında gençler. Bir Türkiye geleceği, ömürlerinin baharlarında haksız hukuksuz bir şekilde zulme uğramış, hayatını kaybetmiş, işkenceye maruz kalmış tüm mağdurları da buradan yad ediyorum. Rabbim böyle hukuksuzlukları yaşatmasın.” diye konuştu.

VESAYETÇİLER HİÇBİR ZAMAN KAZANAMAYACAK, DEMOKRASİMİZİN ÖNÜNE GEÇEMEYECEK

Özgürlükleri, ekonomiyi, siyasete hiçbir vesayetçinin müdahale edemeyecek anlayışıyla çalışmalar yaptıklarını belirten Bakan Gül, “Anayasa değişikliği yaparak 12 Eylül darbecilerini yargılayan bir anayasa düzenlemesi yaptık ve Kenan Evren döneminin tüm yetkilileri de yargı önüne çıkartıldı. Bu anlamda da Ulucanlar’da canlarımız yitti ama biz bunların hukukunu, hakkını nasıl en azından savunuruz, yargı önüne çıkarırız diye çaba ortaya koyduk. Netice itibariyle vesayetçiler hiçbir zaman kazanamayacak; acılar, hatıralar elbette hep var ama milletimizin, demokrasimizin önüne hiçbir şekilde geçemeyecekler.” ifadelerini kullandı.

ŞİMDİ MİLLET ADINA KARAR VEREN, MİLLETİN ÖZLEDİĞİ HUKUKU EGEMEN KILMAYA ÇALIŞAN BİR YARGI VAR

Türkiye’de daha önce hukuk sistemine FETÖ’cülerin egemen olduğu, brifing alan, milletin değerleriyle oynayan, ‘Sizi buraya tıkan güç sizin ceza almanızı istiyor’ diyen bir sistem olduğunun altını çizen Gül, şöyle devam etti:

“‘12 Eylül’de bir sağdan, bir soldan suçsuz olduğunu bile bile yapılan yargılamalar oldu ama 15 Temmuz’da bu milletin hukukunu, anayasasını ortadan kaldırmak isteyenlere karşı yargı derhal yakalama tutuklama kararı verdi, darbecilerden hesap sordu. Bu anlamda millet adına karar veren bir hukuk sistemi için çalışmalarımızı yapıyoruz. FETÖ’cülerin de yargıdan tasfiyesi anlamındaki süreç yine devam ediyor titiz bir şekilde. Şimdi eksiklikleriyle birlikte millet adına karar veren, milletin bu anlamda özlediği hukuku egemen kılmaya çalışan bir yargı var. Eskiden darbecileri meşru gören bir yargı varken, şimdi o darbecileri ve o vesayeti yargılayan bir yargıya dönüşmüş oldu.”

ÜLKEMİZİN DEMOKRASİ İHTİYACINA, ÖZGÜRLÜK İHTİYACINA 82 MODEL DAR GELMEKTE, 2023 MODELE İHTİYAÇ VAR

Bakan gül, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili şöyle konuştu:

“27 Mayıs’ın ülkemize yapmış olduğu tahribat, Adnan Menderes ve arkadaşlarının darağacına götürülerek idam edilmesi milletimizin hala kalbinde bir yaradır. Yine 12 Eylül’de hayatın baharından kopartılan gençlerin uğradığı haksızlıklar milletimizin hatırasındadır. 27 Mayıs darbesi sonrası bir 1961 Anayasa’sı getirilmiş, 12 Eylül darbesi olmuş, bir anayasa getirilmiş. Şu anda uygulanan bizim anayasamız 12 Eylül darbesinden sonra hazırlanan bir anayasadır. Dolayısıyla darbe ürünü bir zihniyete, bir ruha sahiptir. Tabi 19 kez değişikliğe uğradı. 184 değişiklik yapıldı. Esas itibariyle anayasada lafzen çok değişiklikler yapıldı. Bunlar, tüm bu çalışmalar anayasanın sivilleşmesine katkı yapmış olabilir. Ama anayasayı sivil anayasa yapmaz. Bunlar, anayasayı sivilleştirme çalışmalarıdır. Yeni bir anayasa, sivil bir anayasa değildir. Son tahlilde darbe ürünü darbecilerin darbe sonrasında yapmış olduğu ‘Ey millet biz sana Türkiye’ye bu anayasayı layık görüyoruz bu elbiseyi layık görüyoruz’ diyerek diktiği, biçtiği bir anayasadır. Bugün, 12 Eylül’ün sene-i devriyesindeyiz. Bu 12 Eylül zihniyetinin sinmiş olduğu bu anayasadan tamamıyla kurtulmamız lazım. Bunun için de siviller oturup, bu anayasayı, kendi anayasasını kendi yapabilir. Hala darbe sonrası bir anayasanın yürürlükte olması kabul edilebilir bir şey değil. İçeriğinden diğer konulardan bağımsız olarak siviller kendi gündemiyle oturup bir anayasa yapabilir. Siyasetin topluma bu anlamda bir ödevi var. Milletimiz ile beraber tüm siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları ile beraber bu anayasayı yeni sivil anayasayı yapma çabamız devam ediyor. Umarız bunda başarılı oluruz. Topluma böyle bir ödevimiz var. Yeni yüzyıla Cumhuriyetimizin yeni yüzyılına eski anayasa ile giremeyiz. Yani bir araba var arabanın her tarafını değiştirmişsiniz. Ama bu araba 82 model. 2023 model bir arabaya ihtiyaç var. Çünkü yollar değişti. Ülkemizin demokrasi ihtiyacına, özgürlük ihtiyacına 82 model dar gelmekte. 2023 ve yeni yüzyıla gidecek, daha özgürlükçü, daha sivil, insanımızın ekmeğini, özgürlüğünü arttıracak yeni ve sivil anayasaya ihtiyaç vardır. Bu bir tercih değil zarurettir. Siyasetin bu anlamda da, bu önümüzdeki dönemde bunu başaracağına inanıyoruz.”

ANAYASALAR TOPLUMSAL SÖZLEŞMELERDİR, HERKES KENDİSİNİ ORADA BULMALI

Adalet Bakanı Gül, anayasaların bir toplumsal sözleşme olduğunu, toplumsal sözleşmede de toplumun her kesiminin, kendisini, geleceğini görmesi gerektiğini söyledi. Anayasaya her kesimin sahip çıkması gerektiğini kaydeden Bakan Gül, “Edirne’den Kars'a kadar vatandaşlarımız ‘Bu toplumsal sözleşmeye ben imza atıyorum. Bu benim anayasamdır. Bu benim ortak, bir arada yaşama taahhüdümdür. 2023’te 2050’de benim oğlum, kızım, torunlarım da geleceğe emin adımlarla gidebilir diye altına imza atabileceğim metindir.’ der. Anayasalar insanların ‘Ben şöyle düşünüyorum, ben şu şekilde farklı inanıyorum, farklı yaşıyorum, farklı giyiniyorum, farklı bir inanca, görüşe, mezhebe, meşrebe sahibim’ denildiğinde ‘Bu senin toplumsal sözleşmen olarak güvencendir’ diyen anayasadır. Bu anayasa benim farklı düşüncemi, farklı inanışımı, farklı giyinişimi, farklı düşünüşümü güvence altına alır düşüncesi olursa toplumsal sözleşme gerçekleşmiş olur. İşte onu hedefliyoruz. Sadece toplumun bir kesimini değil toplumun her kesiminin ‘Evet bu benim anayasamdır’ diyeceği bir duyguya ve hukuki güvenceye sahip olması temel amacımızdır” dedi.

Bakan Gül, yeni anayasa konusunda çalışmaların devam ettiğini, yetkili kurullar nihai halini verdikten sonra takvimin netleşeceğini bildirdi.

YARGININ TEK İDEOLOJİSİ ADALETTİR

Yargının tek ideolojisinin adalet olmasının ne kadar önemli olduğu geçmiş dönemdeki acı hatıralardan görüldüğünü belirten Bakan Gül, şunları söyledi:

“Bizim ve milletimizin temel beklentisi, yargının tek ideolojisi olsun, adaleti sağlasın, adil bir karar olsun, makul bir sürede olsun. Yani iş işten geçtikten sonra 3 yıl, 5 yıl, 10 yıl geçtikten sonra da gelen adil kararın bir anlamı yok. Makul sürede olması da başlı başına yetmiyor. Adil karar olması lazım, milletimizin bu beklentisi var. Biz de tabi ki yargı mensubu değiliz. Hükümet olarak ne Cumhurbaşkanımız ne hükümet, kabine üyeleri ne idarenin tüm tarafları bir yargı mensubu değil. Yani elimizde bir mahkeme yetkisi yok. Hakim savcı yetkisi yok, olmamalı da zaten. Yürütme ayrı, yargı ayrı ancak yasalarda bir konuda eksiklik varsa milletimizin adalete ulaşmasında ya kanun eksik varsa düzenleme yapmak gerekir. Yasama devreye girer. İşte binası, ihtiyacı var personel olacak hakim, savcı olacak bu anlamda yürütme devreye giriyor sonrasında iş yargıya kalıyor.”

ANAYASADAN BAŞKA HİÇ BİR YERDEN EMİR ALMAYAN BİR YARGININ, YARGI MENSUPLARININ ADALETİ TECELLİ ETTİRMESİNİ SAĞLAMAK BİZİM GÖREVİMİZ

Yargının bağımsız ve tarafsız olduğunu, hiçbir yerden emir almadan karar verdiğini vurgulayan Bakan Gül, “Kararları, bağımsız tarafsız şekilde yasamaya karşı da bağımsız yürütmeye karşı da bağımsız, millet adına karar veriyor. Bizim görevimiz, ödevimiz yasal yönde eksiklikler varsa bunların tespitini yapmak, yasamaya bu anlamda önerilerde bulunmak. Yine yürütme olarak da teknik diğer destekleri vermek. Onun ötesinde anayasadan başka hiç bir yerden emir almayan bir yargının, yargı mensuplarının adaleti tecelli ettirmesidir. Yargı, emniyet ve askeriye gibi FETÖ terör örgütü için önemli, ele geçirilecek mevzi olarak görülen bir yerdir ve buraya kriptolar ile hep sızdılar. Yeni gelen hakim, savcı arkadaşlarımızın yapacak çalışmalarla ilgili bir hazırlık yapıldı. Yasal ihtiyaçlar, idari ihtiyaçlar konusunda düzenlemeler yapıldı. 2023’e kadar gün gün, ay ay neler yapılacağı hedef takvimi olarak belirlendi. 2023 sonrası da devam edecek. Dolayısıyla bu reformlar ne ilktir ne de son olacaktır. Devamı da gelecektir. Yani bisikletin üzerinde pedalı sürekli çevirmezseniz düşersiniz. Dolayısıyla bizde değişimci bir anlayışla sürekli o pedalı çevireceğiz. Daha önceki reformlarımızda çok değerli anlamlar katmıştır. 2023’e kadar da ihtiyaç duyulan bu konularla ilgili reformların yaklaşık yüzde 50’si hayata geçti. Elbette en yeni reform, en iyi uygulamadır. Hakim savcılarımızdan da milletimizin beklentisi bu konudaki adımların en başarılı şekilde uygulanması. Öyle bir sinerji var. Hakim savcılarımız da, yargı da bu anlamda trendin her geçen gün 2023’e kadar daha olumlu şekilde seyrettiğini söyleyebiliriz.” diye konuştu

YARGI REFORMLARIMIZ DEVAM EDECEK

Hayata geçirilen yargı paketleriyle adaletin tecellisine yönelik adımların atıldığını ve vatandaşların adalete güveninin arttırılması sağladıklarını belirten Adalet Bakan Gül, bu anlamda Meclis açıldıktan sonra çok önemli adımlar atılmasını beklediklerini bildirdi.

Bakan Gül, şöyle devam etti:

“Tabi şu ana kadar da çok değerli adımlar atıldı. Mesela tutuklu ne kadar tutuklu olduğunu, iddianamesinin hazırlanması ile ilgili bir süre yoktu. Tüm bunlar ile ilgili tutuklulukta azami bir süre getirildi. Cezaevinde yatmış, Necip Fazıl, Nazım Hikmet içeride neyle tutuklu olduğunu bilmiyordu. Ya bunun neyle tutuklu olduğunu hazırlayacaksınız ya da bunu serbest bırakacaksınız belli bir sürede. Bu ortaya kondu ve kanunlaştı. Yine istinaflarda, işte bir istinaf başka bir karar veriyor aynı konuda diğeri farklı karar veriyor. Bu da yargıya olan güveni azaltıyor, ortadan kaldırıyordu. Bunlara Yargıtay yolu açıldı. Düşünce ifade özgürlüğüne yönelik hususlarda Yargıtay yolu açıldı. Hukuki güvence artırılmış oldu. Buna benzer vatandaşlarımızın mahkeme ifadesini almak üzere yakalama çıkarıyor, ifadesini alıp serbest bırakıyordu. Adam bir şekilde otelde ya da havalimanında denk geliyor, çoluk çocuğu ile yurt dışına gidecekler veya otelde ‘Hadi seni götürüyoruz nezarethaneye.’ İfade alıp serbest bırakacak. Şimdi ne getirdik? Vatandaş, ‘2 gün sonra ben Almanya’dan döneceğim taahhüt ediyorum ve ifademi verip ondan sonra işlemimi yaparım.’ diyebiliyor artık. Bu son 4’ncü yargı paketinde çıktı. Buna benzer saysak saatler sürecek önemli adımlar attık. Bunların elbette mevzuatın çıkmasına birçok uygulamasıyla da inanıyoruz ki yargı mensuplarımız tarafından milletimizin beklentisini getireceklerdir, getirmekteler. Bu çabayı görüyoruz.”

ÇOCUK TESLİMİNE DÜZENLEME

İcra yoluyla çocuk teslimine yönelik düzenlemenin de hayata geçirilmesini hedeflediklerini belirten Bakan Gül, “Çocuklar icra müdürlüğüne başvurularak teslim alınıyor. Şimdi karı-koca boşanmış çocuk birinde. Ama diğerinin de baba veya anne olarak görme hakkı var çocuğu boşanmış olsalar da. Götürüp gösterseler medeni şekilde zaten sorun yok, sorun nerede çıkıyor kabul etmediğimiz açıkçası hüzünlü görüntüler bir şekilde gitmek istemediğinde veya gösterilmek istenmediğinde. Anne baba vermek istemiyor veya farklı bir şey oluyor. Bu durumda gidiyor baba veya anne icraya para yatırıyor, 1000 lira civarı para yatırıyor, ‘çocuğumu görmek istiyorum’ diyor. İcra Müdürlüğü de haciz memuru gibi yani burada borçluda olduğu şu koltuğu hacze gelecek, haciz memuru giderken çocuk hadi alalım teslim edelim gibi adeta mal gibi değerlendiriyor. Bun konu üzerinde uzun zamandır, çalışıyoruz. Bu icra yolu ile olmasın dedik biz, Cumhurbaşkanımızın kararnamesi ile çok önemli bir genel müdürlük bir başka daire kuruldu. Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri.. Burada uzmanlarımız aracılığıyla çocuk teslimini yapalım istiyoruz. Bu konuda hazırlıklarımızı yaptık meclisimizde, grubumuzda, arkadaşlarımızla paylaştık. Böyle olunca bir çocuk anne ya da baba çocuğunu görmek isteyince, kendi çocuğu için yaklaşık 1000 lira para yatırıyordu icra masrafı bunu almayacağız devlet olarak. Çocuğunu görecek ama icra marifetiyle bir mal gibi değil. Sonuç itibariyle çocuk ama burada başka bir mağdur hakları birimine verilmeyi ve uzmanlar marifetiyle de çocuk teslim merkezleri gibi, kreşler, Milli Eğitim tarafından, Aile Bakanlığı yine valilik tarafından topyekûn çocuğa sahip çıkan bir anlayışla, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları ve birkaç belge ile de hedef olarak verdiğimiz, bu hedefin gerçekleşmesini bekliyoruz.” şeklinde konuştu.

HEDEF SÜRE İLE ADİL KARARA MAKUL SÜREDE ULAŞILMASI BEKLENİYOR

 Hedef süre uygulamasının da hayata geçirildiğini anımsatan Bakan Gül, “Vatandaşlarımıza yargı mensupları tarafından ‘senin açtığın davada 150 günde, 140 günde sonuçlanacak’ diye taahhüt veriliyor. Tabi son sınır olarak değil ortalama bir süre, fikir vermesi bakımından bundan daha erken de olabilir daha geç de olabilir. Niye bu süreyi geçtiniz diye çabuk yargılama değil, önemli olan maddi bir gerçeğin ortaya çıkması. 150 gün denmiş ama 300 gün olmuş makul bir gerekçe varsa o, ona bakılacak. Ama keyfi olarak 2 yıl sonraya duruşma atmış, 1 yıl sonraya duruşma atmış böyle bir şey mi var yoksa yeni deliller ortaya çıkmış farklı bir şeyler mi olmuş HSK da değerlendirmesini yapacak. Bu konuda vatandaşın adil karara makul sürede ulaşması bekleniyor. Hedef süreye göre o adliyede bir sorun var mı yok mu diye bunun izini vatandaş adına değerlendirecek bir süreci bu yıl da yakında değerlendirmiş olacağız” dedi.

İDARİ SULH UYGULAMASI HAYATA GEÇİRİLECEK

İdari sulh uygulamasının da yargı reformu hedeflerinden biri olduğunu kaydeden Adalet Bakanı Gül, şöyle konuştu:

“Gerek idari yargıda gerek adli yargıda vatandaşın devletten alacağı var, tazminat talebi var. Yaklaşık 2-3 milyon dava var. Vatandaş devlet ile mahkemelik olmuş. Yetmedi devlet – devlet ile mahkemelik oluyor hukuken zorunluluk gereği. Bu durumda bir yeni kanun düzenlemesiyle vatandaş devlete dava açmadan önce, başarılı bir şekilde uygulanan arabuluculuk gibi devlet vatandaş ile masada oturacak ve masada bunun değerlendirilmesi yapılacak. 3 ay içerisinde vatandaş davasına çıkacak ya da devlet vatandaşına dava açmayacak mahkemeye vermeyecek. Gelin kardeşim oturalım şu 10 lira 9 lira ilkesi bu, raporu bu, belgeler bu. Bu anlamda olunca ne vatandaş devlet ile mahkemelik olacak ne de devlet vatandaş devlet ile mahkemelik olacak.”

TÜM DELİLLER MAHKEMELER TARAFINDAN DEĞERLENDİRİLİYOR

Sosyal medyadan yargılamalarla ilişkin yapılan yorumlara değinen Bakan Gül, “Kişi avukat oluyor hakim, savcı oluyor yani klavye karşısına geçince kimseye diploma hakim, savcı avukat ruhsatı verilmiyor. Dolayısıyla bu konuda toplumsal hassasiyet  önemli ve değerli. Sosyal medyada da olsa sokakta da olsa bunların yargı tarafından elbette delil geldiğinde hassasiyetle değerlendirilir. Hakim savcı da annedir, babadır, eştir. Yani onların da, adalet anlamında bu tür toplumsal duyarlılıklar olduğu kadar bir hassasiyeti var. Ama biz sosyal medyada ‘İşte şöyle bir olay var, nasıl bunu hakim karar verir’ diyorlar. Hakim konuşamıyor ki, basın müşaviri gibi çıkamıyor. O delil yok aslında dosyada, o da oturuyor milyonlarca Tweet atılıyor. Burada tabi kararı verecek olanlar yargı merciileri. Türkiye’de bu anlamda savcılar bir konuyu değerlendirir, ciddi bulursa davaya dönüştürür, mahkemeler karar verir. İki taraf var baktığınızda. Yüzde 50’si memnun, yüze 50’si memnun değil. Ancak bir üst merci var, bunun değerlendirmesini yapıyor” dedi.

SOSYAL MEDYA YASASI DÜZENLEMESİ

Yeni dönemde Meclis'e sunulması beklenen sosyal medya yasası teklifine ilişkin görüşleri ve "sansür eleştirileri" sorulan Gül, şunları kaydetti:

"Sosyal medyada düşünce özgürlüğü ve bu platformların kısıtlanmasıyla ilgili bir çalışma söz konusu olamaz. AK Parti'nin eleştirinin suç oluşturmayacağına ilişkin yargı paketleri var. Eleştiri ile hakaret birbirinden farklı. Bunun değerlendirmesini yapacak olan da yargıdır. Her alanda olduğu gibi bu alanda da yasakçı bir anlayış içinde olamayız. Tüm kurumlarla bir çalışma yapılıyor. Bu çalışma sosyal mecralar üzerinde kişilerin, kurumların dezenformasyona uğramamasıdır. Klavye karşısında insan, karakter suikastı yapmaya hukuk izin veremez. Elinde belge, delil varsa adliyeler, kolluk açık. Bunun partisi, cinsiyeti, siyaseti yok. Partiler üstü. Kişilik haklarına saldırıyı önleyecek, insan onurunu koruyacak nelere ihtiyaç varsa bunlar üzerinde kafa yoruluyor. Dünya örneklerine bakılıyor. Dezenformasyon ve insan onuruna yönelik saldırılarla en etkili şekilde nasıl mücadele etmek gerekiyorsa bununla ilgili değerlendirme sürüyor. Netleşmiş bir konu yok, olduğunda partimiz bunu açıklayacaktır. Biz sansüre, eleştiri ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırma yolundaki bir şeye asla müsaade etmez."

YARGIYI, YARGIYA BIRAKALIM

Hiç kimsenin görülen bir dava hakkında tavsiye ve telkinde bulunmaması tavsiyesinde bulunan Bakan Gül, yargının bağımsız ve tarafsız olduğunu vurgulayarak, “Yargıyı güncel malzemelerden, reyting malzemesinden çıkaralım. Yargıyı kendi haline bırakalım. Yanlış varsa da kendi sistem içerisinde düzelmektedir. Yanlış var mı? Benimde sizin de kabul etmediğimiz ‘Bu nasıl karar’ dediğiniz kararlar var mı, var. Eksikler var mı var. Ama buradan yola çıkarak yargıyı linç malzemesi yapmak, haksız töhmetler altında bırakmak asla kabul edilemez. Yargıyı yargıya bırakalım. Yargısız infaz yapmayalım.” ifadelerini kullandı.

ADALET HİZMETLERİNE ERİŞİMİ KOLAYLAŞTIRACAK ADIMLAR ATIYORUZ

Adalet Bakanı Gül, yargı sisteminin omurgasını oluşturan Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) ile ilgili yeni çalışmalar yaptıklarını söyledi. ‘UYAP 2023’ adında yeni bir sürüm üzerinde çalıştıklarını belirten Bakan Gül, “Önümüzdeki günlerde buna ilişkin ayrıntıları kamuoyuyla paylaşacağız. Vatandaşımızın hayatını, adalet hizmetlerini kolaylaştıracak ne varsa bunların arayışı içerisindeyiz. Bu konuda da Yargıda Yapay Zeka Müdürlüğü kurduk. Dünyada yapay zekada en iyi şekilde vatandaşımızın işlerini kolaylaştıracak bir çalışmayı yapacağız. 2023’e kadar adım adım hizmetleri arttırıcı şekilde hayata geçireceğiz.” dedi.

Bakan Gül, programın sonunda yeni bir anayasa temennisini tekrar vurgulayarak, şöyle konuştu:

“Türkiye’de vesayetin asla ama asla yer bulamayacağı, vesayete kapalı, millete açık demokrasinin daha güçlü bir şekilde inşa edileceği bir yeni ve sivil anayasanın önümüzdeki günlerde hayata geçmesini diliyorum. 12 Eylül’de hayatını kaybetmiş, hangi düşünceden, hangi inanıştan olursa olsun işkenceye maruz kalmış, tüm vesayet ve darbe dönemlerinde ve 15 Temmuz’da hayatını kaybetmiş şehitlerimize, darbeciler tarafından şehit edilmiş tüm şehitlerimizi de rahmet ve minnetle anıyorum.”

Editör: TE Bilisim