TTB'nin İstanbul'dan başlattığı Beyaz Yürüyüş, bugün Ankara’da son buldu.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), “Emek Bizim, Söz Bizim” başlıklı mücadele programı kapsamındaki “Beyaz Yürüyüş” beşinci gününde Ankara'da.

Beyaz Yürüyüş Polis Engeliyle Karşılaştı

TTB önünde buluşulmasının ardından bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

TTB Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı "Beyaz Yürüyüş" ile ilgili taleplerini açıkladı;

MEVCUT SAĞLIK SİSTEMİ ÇÖKTÜ. GEÇMİŞİMİZDEN ALDIĞIMIZ GÜÇ, GELECEĞİMİZE OLAN İNANCIMIZLA TOPLUMSAL SAĞLIK MÜCADELESİNE

Sağlık Bakanından ilk randevuyu talep ettiğimizden bu yana tam 390 günün geçtiği bugün, Türkiye tarihinin en büyük ekonomik ve siyasal krizlerinden birisi yaşanmaktadır. Bu krizin en görünür biçimde yansıdığı alan sağlık alanıdır. Sağlık Bakanı ise sağlıkla ilgili sorunları sağlık emekçilerinin, hekimlerin temsilcileriyle konuşmaktan sürekli kaçmaktadır. Sağlıkla ilgili sorunları yalnızca tweet atarak, sayılarla oynayarak çözeceğini zannedenler; bilim insanlarını, sağlık emekçilerini, hekimleri dinlemeyenler, bugün sağlık sistemindeki bu kötü gidiş nedeniyle kaybettiğimiz her canımızın da sorumlusudurlar.

Sağlığı alınıp satılan bir metaya; hastaneleri işletmeye; hastaları müşteriye ve sağlık emekçilerini köleye çeviren ‘sağlıkta dönüşüm programı’, gelinen aşamada sağlık sistemini tamamen çökertmiştir. 5 dakikada bir verilen randevuyla sağlık ve hekimliği 5 dakikaya sığdırmaya çalışan; bir hekimin günde 100 hastaya bakmasını öngören bu sağlık sistemi, sağlık değil sağlıksızlık üretmektedir.  

Tedavi edici sağlık hizmetlerine terk edilmiş, koruyucu sağlık hizmetlerini yok sayan; sevk zincirini tamamen ortadan kaldıran ve kışkırtılmış sağlık talebi yaratan bu sistem, toplumun nitelikli sağlık hizmeti alma hakkını elinden almaktadır. Sağlığa erişim giderek zorlaşmakta, ekonomik krizin derinleştiği koşullarda katkı-katılım payları ile yurttaşın cebinden giderek daha fazla para çıkmaktadır. 

COVID-19 pandemisi boyunca iktidarın tercihini toplumdan yana kullanmadığı, salgının aklın ve bilimin gereklerine göre değil ekonominin ihtiyaçlarına göre yönetildiği bir sürece hepimiz tanıklık ediyoruz. COVID-19 salgını siyasal iktidar tarafından kötü yönetiliyor: Temaslı takibi yapılmamaya, etkisi olmadığı bilinen ve milyonlarca dolar verilen ilaçlar dağıtılmaya devam ediliyor. Bunun üzerine bir de her gün 200 civarında insanımızın yaşamını yitirmesine rağmen toplumda duyarsızlaşma ve kanıksanma hali yaratılıyor.

İnsanların en temel hakkı olan yaşam hakkı, yönetil(e)meyen pandemi sonucunda yurttaşların elinden alındı.  Uyarılarımıza rağmen yanlış sağlık politikalarında ısrar, pandemi sürecinde sosyal cinayetlere neden oldu. Yurttaşların, sağlık emekçilerinin ölümleri durdurulamamış; Türkiye, COVID-19’a bağlı en çok vaka ve ölümün görüldüğü ülkelerden biri olmuştur. Pandeminin halk sağlığı önemsenerek yönetilmemesi ve sağlık sisteminin iflası ile ertelenmiş sağlık hizmetlerine bağlı pek çok hastalık sonucu çok sayıda insanımızı yitirdiğimiz fazladan ölümlerin acısı da buna eklenmiştir. Toplumu, yerel yönetimleri, emek-meslek örgütlerini, bilim insanlarını, uzmanlık derneklerini, demokratik kitle örgütlerini salgınla mücadele sürecine dahil etmeyerek pandeminin yıkıcı sonuçlarının önüne geçmemiş iktidar, fazladan ölümlerin sorumlusudur. Haziran ayında açıklanması gereken TÜİK 2020 Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistikleri 5 aydır açıklanmazken tüm bu ölümlerin sorumlularından biri olan Sağlık Bakanı ölümlerin, resmi sayıların 3 katı olduğunu söyleyerek salgını yönet(e)memeyi/ sosyal cinayeti itiraf etmiştir.

Pandeminin katmerleştirdiği sağlık çalışanların çalışma koşullarında artan zorluklar ve ekonomik kriz özlük hakları ile ilgili büyük kayıplara neden olmuştur. Siyasal iktidar sağlık hizmetlerini üreten hekimleri ve sağlık çalışanlarını yok saymakta, tercihini sermayeden yana kullanmaktadır. Tüm toplumsal kesimler gibi biz de geçinemiyoruz. Bugün bir uzman hekimin yalın maaşı 5500 lira, pratisyen hekimin ise 4500 lira civarındadır. Aldığımız maaşlar emekliliğe de yansımamakta; Bağ-Kur’a bağlı bir hekim, emekliliğinde asgari ücretin dahi altında maaş almaktadır.

Tüm bu olumsuz tabloya karşı “Karanlığa Karşı; Önlüğümüzün Beyazına, Özlük Haklarımıza, Halkın Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz- Emek Bizim-Söz Bizim” diyerek 23 Kasım’da İstanbul’da başlattığımız yürüyüş ile Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyeleri, Tabip Odaları yöneticileri ve üyelerinden oluşan temsili heyet Kocaeli, Bursa ve Eskişehir’de meslektaşlarımızla, sağlık çalışanlarıyla, toplumla buluştuktan sonra bugün burada, Ankara’da, yedi bölgemizden ve tüm illerimizden gelen hekimler ve sağlık emekçileri ile BEYAZ FORUM gerçekleştireceğiz. Hep birlikte önümüzdeki dönemde daha iyi bir sağlık ortamı ve daha güzel bir gelecek için birlikte mücadelenin yolunu açacağız. Sağlıkta özelleştirmeci, piyasacı politikaların durdurulması, sağlık hizmetlerinin toplumsal bir anlayışla yeniden inşa edilmesi, sermayeye değil sağlığa bütçe ayrılması için önerilerimizi, taleplerimizi ve mücadele yöntemlerimizi hep beraber konuşacağız.

Yaşama adanmış bir mesleğin onurlu üyeleri olarak mesleğimizi değersizleştiren, hakkımızı gasp eden bu bozuk düzene karşı alternatifsiz değiliz. Bize dayatılan bu koşullar kader değildir.

Beyaz yürüyüş boyunca ifade ettiğimiz taleplerimizi bir kez daha yineliyoruz:

1) Sadece hekimler için değil tüm sağlık emekçileri için insanca yaşayacağımız emekliliğe yansıyan temel ücret istiyoruz.

2) Performans sisteminin kaldırılmasını, döner sermaye uygulamasına son verilmesini, sabit maaşımızın bunlara muhtaç etmeyecek, emekliliğe yansıyacak şekilde düzenlenmesi istiyoruz.

3) Çalışma koşullarımızın iyileştirilmesi, insanca çalışma süreleri istiyoruz.

4) 7200 ek gösterge ve tüm sağlık emekçilerine pandemide çalışılan her yıl için 120 gün yıpranma payı istiyoruz.

5) Sağlıkta şiddete karşı caydırıcı, içi boşaltılmamış, uygulanan bir yasa istiyoruz.

6) KHK ve güvenlik soruşturmaları ile işinden alı konulmuş tüm sağlık çalışanlarının derhal işlerine başlatılmasını istiyoruz.

7) Şehir hastanelerinin kamulaştırılmasını istiyoruz.

8) Herkese eşit, parasız, nitelikli, ulaşılabilir, anadilinde sağlık hizmetinin sunulduğu basamaklandırılmış bir sağlık sisteminde çalışmak istiyoruz.

9) Sağlık Bakanlığı, yabancı uyruklu, YÖK kadrosu ayrımı yapılmaksızın tüm asistanların emeklerinin karşılığını aldığı; çekirdek eğitim müfredatına uygun, asistan hekimlerin tüm süreçlerde söz sahibi olduğu bir uzmanlık eğitimi istiyoruz.

10) Özgür, özerk, eşitlikçi, demokratik üniversite ve tıp fakülteleri; nitelikli tıp eğitimi istiyoruz. İntörn hekimlerin en az asgari ücret ve sigorta ile çalıştırılmasını istiyoruz.  

11) Sağlık alanındaki yöneticilerden kaynaklı mobbingin son bulmasını, liyakata dayalı atamaların yapılmasını istiyoruz.

12) Özel hastanelere değil kamu hastanelerine bütçe ayrılmasını istiyoruz.

13) Hiçbir insani ve bilimsel temeli olmayan 5 dakikada bir muayene dayatmasına son verilmesini; hastalarımıza en az 20 dakika ayırabildiğimiz bir sağlık sistemi istiyoruz.

14) Aile hekimliği ceza yönetmeliğinin geri çekilmesini, 1. Basamak sağlık sisteminin bölge tabanlı olacak şekilde yeniden düzenlenmesini istiyoruz.

15) Özel hastanelerde hekim ve sağlık emekçilerin fazla çalıştırılmasına ve ciro baskısına son verilmesini istiyoruz.

16) COVID-19’un illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı sayılmasını istiyoruz.

17) Sağlığın olmazsa olmazı barışcıl ve demokratik bir ortamdır. Adaletsizliğin, antidemoktratik uygulamaların son bulduğu, toplum sağlığının önemsendiği demokratik bir ortamda çalışmak istiyoruz.

Bizler binlerce yıl bu topraklarda hekimlik değerlerine bağlı olarak iyi hekimlik yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Toplumsal bir sağlık sistemi mümkün diyoruz. Mesleğimizin itibarsızlaştırılmasına, emeğimizin ucuzlatılmasına ve düşük ücretlere, kötü-çalışma koşullarına, ticarileşmiş sağlık hizmetlerine karşı geçmişimizden aldığımız güç ve geleceğe olan inancımızla mücadele etmeye devam edeceğiz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ

Editör: TE Bilisim