Sağlıklı olmak, uzun yaşamak sadece günümüzde veya salgın döneminde değil, insanların her zaman en çok ilgilendikleri konulardan olmuştur.  Sağlıklı olmanın önemini, sağlığımızda herhangi bir nedenle bozulma olduğunda daha iyi anlarız. Salgın dönemi de sağlığımızı kaybetme riskinin yüksek olduğu dönemlerdir.

En küçük sağlık sorunlarımızda, basit bir soğuk algınlığında, yürürken ayağımızı burktuğumuzda veya boynumuz tutulduğunda çevremizdekiler bir şeyler önerir. Bu kendine iyi gelen bir ilaçtan, bitki karışımlarına, vücuda bazı karışımları sürmekten değişik vitaminleri kullanmaya kadar değişebilir.  Bu durum sadece basit hastalıklarda mı geçerlidir tabii ki hayır, damar tıkanıklığından kanserlere kadar her durumda bazı öneriler olabilir. Önerileri yapanlar sıradan birileri ise sorun yapmaya gerek yoktur. Asıl sorun bu önerileri yapanların isimleri başında “bilimsel, akademik” unvanları olmasıdır.     

Bu unvanları ile TV kanallarına çıkarak çok çarpıcı, şoke edici bilgileri verirler. Ancak bu bilgiler onların unvanı var diye bilimsel olmaz.  Bu kişilerin verdiği bilgileri nasıl test edebiliriz. Yaygın genellemelerin bilimde karşılığı yoktur. “Benim verdiğim bitkisel karışım her şeye iyi geliyor.” “sarımsak bütün hastalıkları iyileştirir”, “paça için bütün dertleriniz biter”, “her gün iki soda içerseniz hiç hastalanmazsınız”, “bu ilaç her derde deva”  gibi önerilerin bilimsel tarafı yoktur. Hangi hastalığa hangi durumda iyi geldiğinin bilimsel çalışmalar ile gösterilmiş olması gerekir. Bu kişiler önerdikleri şeyin çok iyi olduğunu da şu şekilde ispat etmeye çalışırlar; “Bu karışım yüzlerce yıldır kullanılmakta hiç yan etkisi olmadı” “ben yüzlerce hastamda kullandım hepsi iyileşti” bunlar kahve sohbetlerinin konuşma şekli olur, TV de söylenince veya söyleyen kişinin unvanı nedeni ile bilimsel olmaz.

Yukarıda saydığımız özellikleri taşıyan kişiler için İstanbul Tabip Odasının güzel bir tanımı vardır bunları “Medya maymunu” olarak tanımlar. Bunlar modern tıbbı daima komplo teorileri ile birlikte değerlendirerek aslında tek doğruyu kendilerinin gördüğünü söylemekten çekinmezler. İlaç tekkelerinin ve sanayinin çok masum olduğunu iddia etmek mümkün olmasa da, yine de kanıta dayalı verileri sunan modern tıp uygulamalarıdır. Modern tıp olmasa idi hala en basit enfeksiyon hastalıklarından insanlar ölüyor olurdu. Ya da bin yıldır uygulanıyor dedikleri hacamat ve kupa çekme tedavisine devam ederdik.

Bir ilacın, aşının üretilmesi için genel kurallar vardır. Bugünlerde sık duyduğunuz FAZ çalışmaları yapılmış olması gerekir. Bu çalışmaların sonuçlarının bilimsel dergilerde yayınlanması ve ülkenin sağlık otoriteleri tarafından halkın kullanımına izin verilmesi zorunludur. Bu aşamalardan geçmemiş ilaçlar en azından halk sağlığına faydası ve zararı bilinmeyen maddelerdir. Aşı nedeni ile bu tartışmalar tekrar gündeme gelmiştir. İflah olmaz aşı karşıtları aşılar ile ilgili komplo teorileri üretmektedir. Bunların çoğu deli saçması iddialardır. 30 yıllık hekim olarak, aşı uzmanlarının yazdığını okuyarak ya da dinleyerek karar vermeye çalışırken, aşı konusunda bu iddiaları ortaya atanların büyük kısmı tıp eğitimi almamış kişilerdir. Biraz önce belirttiğim gibi faz çalışmaları yapılmış, bağımsız bilim insanları tarafından incelenmiş, sağlık otoriteleri tarafından onaylanan aşıların kullanımı salgını bitirmenin en önemli yoludur.

Bilgiye günümüzde ki gibi kolay ulaşmanın bir yan etkisi hangi bilginin doğru hangisinin yanlış olduğunu ayırt etme gereksinimidir. Sağlıkla ilgili doğru bilgilere nasıl ulaşabilir? Türk Tabipleri Birliğinin, Uzmanlık derneklerinin internet sayfalarından, üniversitelerin sayfalarından, bazı durumlarda sağlık bakanlığı verilerinden ayrıca “medya maymunu” olmamış bilim insanlarının yazılarından, söyleşilerinden doğru bilgiye ulaşılabilir. Sağlıklı kalmak için bilimin ve bilimsel düşüncenin yanında olmaya devam etmeliyiz.

Editör: TE Bilisim