BİR KAMUSAL ALAN OLARAK KENT MEYDANLARI ve ADANA Antik Çağ’dan günümüze kadar kentsel yaşamın en sık kullanım alanları...

BİR KAMUSAL ALAN OLARAK KENT MEYDANLARI ve ADANA

Antik Çağ’dan günümüze kadar kentsel yaşamın en sık kullanım alanları kentsel açık alanlar, diğer bir ifade ile kent meydanları olmuştur. Antik Çağ’da kentsel açık alanlar Agora olarak adlandırılırdı. Grekçe bir kelime olan Agora, “toplanılan yer, kent meydanı, çarşı, pazar yeri” gibi anlamlara gelmektedir. Antik Çağ’da agoraların ticari, siyasi ve dini fonksiyonlarının yanı sıra sanatın yoğunlaştığı ve birçok sosyal olayların geçtiği veya gerçekleştirildiği kentin odak noktası olduğu bilinmektedir. Agoralar eski Yunan kentlerinde insanların yaşamlarının temel özelliği olarak gördükleri günlük dinsel, siyasal, hukuki, toplumsal ve ticari etkinliklerini anlatmak için yaşamlarının merkezi olarak kullanılırdı. Agoralar genellikle kentin ortasında veya liman olan kentlerde limanın yakınında olurdu. İçlerinde dükkanlarında olduğu bu yerler kolonadlarla ya da stoalarla çevrilir, heykeller, sunaklar, ağaçlar ve çeşmelerle donatılırdı. Agoralar klasik olarak sadece halkın toplanma yeri olarak kalmaz her zanaat ya da meslek için ayrı bir yer ayrılırdı.

Agora veya kent meydanları Antik dönemden Cumhuriyetin ilk dönemlerine kadar kentin temel öğesi olarak kent kültürünün önemli bir parçası olmuştur. Ancak özellikle ülkemizin 1950’li yıllardan başlayarak hızlanan gelişme sürecinde kentler çarpık büyüme sonucu nitelik değiştirmiştir. Kentsel mekanlar; geçmişteki Anadolu kentlerinin kent imgesinin ve kent kültürünün (kentlilik, kentli olma bilinci ve kentte yaşanılan değerler, gelenek, görenek) unutulmasıyla kimliksiz, niteliksiz ve benzer karakterde yerler olmuştur. Yüzyıllardan beri halkın toplanma yerinin kent meydanları olması nedeniyle giderek bundan korkulmuş ve kent meydanları daraltılmış, çoğu taşıt meydanları veya otopark olarak kullanılarak özgün değerlerini yitirmişlerdir. Oysaki kent meydanları, tarih boyunca kentlerimizin kimliğini ve kişiliğini ortaya koyan önemli bir kentsel yaşam odağı olmuş olmalarına rağmen günümüzde bu özelliklerini çoktan yitirmişlerdir.

Avrupa kentlerinde meydanlar, kent yaşamının odağı olan dış mekanlardır. Cumhuriyetin ilk

dönemlerinde çağdaş bir sosyal yaşamın uzantısı olarak tasarlanan meydanlar bugün daha çok park ve tören alanı olarak kullanılmaktadır. Günümüzde ise kentlerde artan nüfusun kentsel alan ihtiyacını karşılamak üzere noktasal yükselmeler (gökdelenler) yoğunlaşmış ve yeni kent meydanları daha çok bu yapıların içerisinde yeralan büyük kapalı mekanlar olmaya başlamıştır. Mimar Doğan Kuban “Eski Türk kentlerinde, genellikle meydan bulunmadığı, Avrupa’daki gibi belirgin bir meydan anlayışı olmadığını, bu meydanların işlevini yerine getiren camiler ve cami avlularının bulunduğunu ve toplumsal yaşantının merkezi zaten cami olduğu için ayrıca kent meydanın gelişmesini teşvik edecek bir toplumsal isteğinde oluşmadığını” belirtmektedir. Kentlerimizde meydan kültürünün gelişmemiş olması meydansızlığın da temel nedeni olarak düşünülebilir.

Meydanlar insanların kullandıkları ilk kamusal alanlardan biri olması nedeniyle süreç içerisinde üstlendikleri rol itibariyle kentsel yaşamın en önemli parçalarından biri olmuştur. Meydanların kentin en önemli mekanlarından biri olması nedeniyle kentte sürekli yaşayan ve kenti ziyarete gelenlerin birbirleri ve kent ile ilişki kurmasını sağlar. Ayrıca meydanlar insanlar arasındaki ilişkiyi güçlendirmek ve yeni kent kültürü bağlamında ilişki kurmak adına kentin kendine özgü bir iletişim alanıdır.

Bir kenti veya kentin içinde yer alan meydanı, kentte yaşayan insanların düşünce biçimleri, kentin yer aldığı coğrafi şartlar, kentin bilimi, sanatı, insanların inandığı değerler, politik yönlendirmeler vb. olgulardan etkilenerek şekillendirir. Meydanlar şehrin aynası olduğu kadar belleğidir de. Meydanlar teknolojik gelişmelerden çok hızlı etkilenmeyen ve kentin diğer mekanları kadar hızlı değişime uğramayan yerler olması itibari ile de kendine has özellikler gösterir.

Konuya Adana için bakarsak ne yazık ki yukarıda yazdığımız gerekçelere Adana’da uymakta ve doğru dürüst bir kent meydanımız bulunmamaktadır. Eski Adana’nın kent merkezi sayılabilecek Büyük Saat ve Küçük Saat meydanları ortadan kalkmış, şu an için kent meydanı Uğur Mumcu veya İstasyon alanı olarak gözükmektedir. Ancak burası da trafiğin çok yoğun olduğu, daha çok otopark olarak kullanılan bir yer haline dönüşmüştür. Kent meydanlarını sadece konserlerin verileceği, mitinglerin veya eylemlerin düzenleneceği yerler olarak görülmemesi gerekir. Kent meydanları içinde kenti simgeleyen, sanatsal değeri olan heykellerin olduğu, insanların buluştuğu, içinde birçok sanatsal etkinliklerin yapıldığı, kısaca şehrin nabzının attığı yerler olmalıdır. Şu an Adana’da böyle bir meydana çok ihtiyacımız vardır.

Ali İhsan ÖKTEN