Hangi akla, vicdana, dine, imana sığar ki bir can’a kıymak?

Can almak, el kaldırmak, hak yemek, psikolojik, ekonomik, cinsel her türlü şiddetten herhangi birini ya da birden fazlasını uygulamak.

Sizin aklınız alıyor mu?

Vicdanınız?

Mideniz?

Kutsal kitabınız buna yer veriyor mu?

Ben pek inanmam da hani siz diyorsunuz ya “sırat köprüsünden geçebilecek misin?” diye birbirinize; peki ya bu yazdıklarımı yapanlar? Siz geçebilecek misiniz?

Ben bu yapılanlara “canilik” diyorum, yapanlara da “cani” ya da “canavar” diyorum; hani küçükken masallarda duyduğumuz cinsten. Fakat masallardaki gibi değildir mutlu son, hep bir yakışıklı prens ya da kral gelip kızı kurtarması değildir olay, belki de gerek bile yoktur. Belki de kendisi kendisine yetecektir izin verilse, bırakılsa, hapsedilmese, ağzını açabilse, hakkı yenmese, tecavüze uğramasa, şiddete maruz kalmasa, belki de o kendi hayatını kendisi kurtarırdı.

*Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde,

Tatlı bir kız yaşarmış Boğaziçi’nde,

Anne atlamış gitmiş, içi titreyerekten
Güzel kız yağız açmış, kapıyı gülerekten
Demiş hanım geç kaldın, bak artık evlendim ben
Bekledim de gelmedin, yaya kaldın bu işten*

Bana bu şarkı hep küçüklüğümde de söylenirdi, çok dinlerdim. Severim de fakat son kısmı bana da bir komik gelir hep, aslında ben onu küçüklüğümde nikahlandı falan diye değil de evi olmuş evdeyim gibi bir soğuk espri diye düşünürdüm. Öyle algılamak da işime geliyor ayrıca. Bu da benim yorumum.

Tatlı kızımız evlenmek zorunda değil,

Anne olmak zorunda değil,

Güçlü kendine yeten biri olmalı,

Kendine ait bir odası ve ayda belirli bir geliri olmalı ki ayakları üstünde kendisi durabilsin.

Artık tahammülümüz kalmadı bu şekilde canice hak yiyen, şiddet uygulayan, kısa giydi diye kadını tahrikçi gören, kadının kendine yetmesini egosuna yedirmeyen, öldüren, tecavüz eden, ayrımcılık yapan ve bunları bir marifetmiş gibi anlatanlara tahammülümüz kalmadı!

“Aman sen yapma, kız kardeşin yapsın/ben yapayım”

“Babam anneme evde yardım ediyor o da bulaşık yıkıyor”

“Erkeklerin yanında öyle oturulmaz”

“O erkek işidir sen ne bilin?”

“Çok konuşma evde kalırsın”

“Öyle gülme yanlış anlaşılırsın”

Evet sizin paşa gibi yetiştirdiğiniz “cani”lerin her türlü mentalitesi, davranışı yaptığı doğru biz kadınlar sırf kadın olduğumuz için yanlışız. Kadınları değil, toplumu eğitmeniz gerekiyor, kadının da insan olduğunu bilsinler. Zerre insan hakları bile verilmiyor neredeyse kadına günümüzde. Çok kötü yerlerdeyiz. Susuyoruz, ses çıkarmıyoruz, çıkaranı dışlıyoruz.

Kadında bir insan,

Senin kadar onun da özgürce davranmaya, yaşamaya hakkı var!

Senin kadar beyni var, düşünebiliyor.

Senin kadar kendine yetebilir.

Hatta belki de istese daha da fazlasını yapabilir.

Nolur bu “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar” gününde çiçek falan paylaşmayın, yollamayın kimselere, hatta kutlamayın bile. Sadece yas tutun, çünkü 165 yıl önce yaşanan olayı neredeyse bugün bile yapacak haldesiniz. Gülüp eğlenme günü değil gün, gün sesini çıkartma, doğrunun yanında olma, eşitliği savunma günüdür!

Mücadelemiz bitmiyor, bitemiyor. Erkek meslektaşlarımızın daha çok sözünün geçmesi, kadınların hiçbir yerde ciddiye ve kaale alınmaması halen daha devam ediyor. Halen daha öldürülen, tecavüze uğrayan, boşandı diye namussuz sayılan birçok kadın var maalesef. Bugün siz onları hatırlayın en iyisi.

Çocuğunuz varsa onu nasıl yetiştirmek istediğinizi düşünün.

İstedikleri olmayınca canavarlaşan bir oğlan çocuğu mu büyütmek istiyorsunuz? Büyüyünce aferin büyük adam oldun ama şiddet uygulayan bir canisin, hak yiyen bir insan mı olsunlar?

Önce evden, sonra en küçük çevreden başlar değişim.

Unutmayın 1 kişi değiştirmek, 1 kişiye bunları öğretmek farkındalığını artırmak yeterlidir. Bir bir artacağız.

Editör: TE Bilisim