Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü

Bugün, Birleşmiş Milletlerin 25 Kasım gününü “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” ilan edeli 28 yıl oldu. 25 Kasım, 1960 yılında ayni günde Dominik Cumhuriyeti’nde vahşi ve canice şiddet görülen üç kız kardeşin yaşadıklarından sonra bir sembol oldu. Cinsel şiddete, fiziksel şiddete ve tecavüze uğrayan bu üç kız kardeşin hikayesi maalesef halen daha günümüzde yaşanmaktadır.

1960 yılında hakkını aradıkları için, siyasal özgürlük istedikleri ve bu sebepler uğruna mücadele ettikleri için şiddet gören ve öldürülen kardeşler ne ilk ne de son oldu.

Kadına yönelik şiddet halen daha günümüzde uluslararası ve evrensel bir sorundur. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, kadına yönelik şiddeti “fiziksel, cinsel ve/veya ister kamusal ister özel hayatta meydana gelen, bu tür eylemlerle kadını tehdit etme, zorlama ve/veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma da dahil olmak üzere kadınlara psikolojik zarar verme ve/veya ıstırap çektirme” olarak tanımlamıştır.

Kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddet, halen daha eğitime erişimi kısıtlayarak, iş alanlarında kadınlara az oranda yer vererek, hayatlarına belirli kurallar çizilerek, kendi rızaları dışında bedenlerine dokunarak, söz hakkı vermeyerek, zorlanarak, kısıtlanarak ve birçok varyasyonuyla günümüzde var olmaktadır.

Her ne kadar sosyal medya platformları, haber ajansları, radyolar, gönüllü kişiler, kar gütmeyen dernekler, toplumlar, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri tarafından konu ele alınmış olsa da ve bu durumun düzeltilmesi için birçok çalışma yapılsa da henüz 0 seviyesine inmemiştir. Çabalamaya devam etmek, bu uğurda mücadele etmek her insanın görevidir. Kız kardeşlerine, ablalarına, annelerine, akrabalarına, arkadaşlarına, kız çocuklarına uygulanan her şiddet insanın kendisine uygulanmışçasına bu mücadele içselleştirilmeli ve şiddetin hiçbir hali meşrulaştırılmamalıdır. Şiddet en kalıcı ve en yıkıcı insan hakları ihlallerinden biridir.

Halen daha utanç, dışlanma ve/veya korku sebepleriyle gün yüzüne çıkmayan ve yargılanmamış davalar mevcuttur. Sırf güçlü diye, parası var diye, toplumda yer sahibi diye ceza almayan insanlar var. Bunun yakın örneğini Jeffrey Epstein’da ve Ghislaine Maxwell’de gördük ve görmeye de devam ediyoruz. Yargılanmasını beklediğimiz, “kadının sözü hastır” denmesini beklediğimiz bir davadır bu.

Kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddeti sadece erkekler uygulamıyor, kadının kadına yaptığı uyguladığı şiddette mevcut, örneğin Ghislaine Maxwell – araştırın derim.

Şiddet sadece bir tokattan ibaret değildir.

Kadına ya da kız çocuklarına bağırmak, hakaret etmek, onları aşağılamak, başka kadınlarla kıyaslamak, kısıtlamak, özgürlüklerine mani olmak, susturmak, onları aşırı kıskanmak, nasıl giyeceğine karışmak, kimlerle görüştüğüne karışmak, gelişimine ve eğitimine engel olmak, istemediği yerde zamanda ve biçimde cinsel ilişkiye zorlanmak, kürtaja zorlamak, çocuk doğurmaya zorlamak, işlemesine izin vermemek, istemediği işte zorla çalıştırmak, para harcamasını kısıtlamak, itip kakmak, tekmelemek, sağlıksız koşullarda yaşamaya mecbur bırakmak ve bunun benzeri birçok şey kadınlara ve/veya kız çocuklarına yönelik yapılan şiddet örneklerinden birkaçıdır.

Kişinin cinsiyetinden ötürü, kadını toplumda ikincil konuma yerleştirmek ve ataerkil toplum inancını besleyerek, ittifak kuruluyor ve şiddet uygulanıyor.

Her okumayan, okutulmayan kız çocuğunda devletin sorumluluğu vardır.

Her öldürülen kadın ve/veya kız çocuğunda devletin sorumluluğu vardır.

Her şiddet gören kadın ve/veya kız çocuğunda devletin sorumluluğu vardır.

Yeterince ceza verilmemesi, katillerin, tecavüzcülerin, şiddet uygulayan kişilerin, sadece para cezası, kısa bir süre hapis cezası veya en kötüsü elini kolunu sallayarak topluma karışması kabul edilemez! Nasıl ki pandemi dönemi sokağa çıkma yasağını ihlal eden “toplum sağlığını riske atmaktan” yargılanıyordu, bu kişilerde “kadınların ve kız çocukların hayatını riske atıyor” diye yargılanmalı ve cezalarını çekmelidirler.

Şiddet uygulayan biri bir ülkeye bakan, başbakan ya da başkan olmamalıdır. Şiddet uygulayan biri toplumda hoş görülmemelidir. Şiddet meşrulaştırılmamalıdır.

Evde, işte, sokakta, okulda, dünyada bir kişi daha eksilmeye, bir kişinin daha hayatının zorla değiştirilmesine karşı olmalıyız, yüksek sesle mücadele vererek.

Kadın’ın hayatına yapılan hiç bir müdahaleye #rızam yok.
Kazanılan haklarımıza yapılan müdahaleye #rızamyok.
Özgürlüğüme karışılmasına #rızamyok.
İznim ve isteğim dışında bedenime dokunulmasına #rızamyok.
Ataerkil topluma, otoriterleşmeye, “tek adam” siyasetine #rızamyok.
Evde oturup işlememeye çalışmamaya #rızamyok.
Söz hakkım olmamasına #rızamyok.

Editör: TE Bilisim