Avukatlık mesleğini, savunmayı, baroları güçlendirmek yerine, iddia ve karar makamlarından sonra, savunmayı da bağımlı ve taraflı hale getirerek, yargı sorununu tamamen çözmek, dikensiz gül bahçesi yaratmak isteyen siyasi iktidar, yasa değişikliği teklifini bugün TBMM’ye sundular ve 2.7.2020 günü Meclis Adalet Komisyonunda görüşmeler başlayacak. Bugüne kadar baro başkanlıkları yaptıkları basın açıklamaları, televizyon-radyo programları, yürüyüş, eylemler ile getirilmek istenen değişikliklerin ülke yargısına, yurttaşın hak arayışı ve adalet erişimine getireceği olumsuzlukları defalarca dile getirdiler. Geçen hafta baro başkanlarımıza uygulanan 27 saatlik hürriyet kısıtlamasını, kolluk güçlerinin şiddetini, temel gereksinimlerini karşılayamamalarını hep birlikte izledik, gördük. Tüm bu gelişmelere karşın AKP-MHP ittifakı müzakereyi, istişareyi aramak yerine, yok saymayı, dinlememeyi, kendi bildiğini okumayı devam ettiğini bizlere gösterdi. Barolarımız tüm yaşananlardan sonra, anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınan silahsız, saldırısız, barışçıl yürüyüş haklarını kullanmak istediklerinde yine polis şiddetiyle karşı karşıya bırakıldılar. Savunmanın örgütlü sesleri bu kez 3 Temmuz 2020 günü Ankara’da yapılacak “ Büyük Savunma Mitingi “ için yollara düşüp, birlikteliği, kararlılığı ve dayanışmayı bir kez daha sergileyecekler. Yine siyasi iktidar ve emrindeki kolluk güçleri otobüsleri durduracak, şehre girmemize izin vermeyecek ve şiddet kullanmaktan vazgeçmeyecekler. Avukatlar ve barolarımız bu konularda bedeli, fazlasıyla ödemişlerdir. Korku, gözdağı, yıldırma, gözaltı, tutuklamalara bu mesleğin temsilcileri pabuç bırakmazlar. Mesleğe sahip çıkma günüdür, bugünler. Sessiz kalanları, susarak onaylayanları kimse hatırlamaz ama karnından konuşmayıp, eylem koyanları, tavır alanları, kararlılık sergileyenleri ve direnenleri tarih yazar ve şerhini düşer. Yasa değişikliği kabul edilmeden önce, yeniden sesleri yükseltmek gerekmektedir. Sonrasında barolarımız bu mitingden de isteneni alamazlarsa, CMK ve Adli Yardım Hizmetlerini durdurma, duruşmalara katılmama gibi kararları alıp, uygulayarak bu konudaki duyarlılıklarının ne olduğunu bir kez daha ortaya koymaları zorunluluk halini almıştır.

Gelir dağılımı adaletsizliğinden, olanak- fırsat eşitsizliğine, yargının verdiği kararlarda adil, hakkaniyete uygun karar verilmediğine dair yaygınlaşan düşünceler, muhalif olanların, farklı olanların, ezilenlerin, yok sayılanların, ötekileştirilenlerin yargı aracılığıyla susturulduğu, yargının iktidar mücadelesinin aracı haline dönüştürüldüğü, ülkemizdeki rejim değişikliğinde yargının rolünün yadsınamaz olduğu, yargının iddia ve karar makamlarında oturanların siyasi iktidar uygulamaları karşısında omurgalı duruş sergileyemedikleri, sosyal medya paylaşımı yapan yurttaştan, gazetecinin, milletvekillerinin, belediye başkanlarının, avukatların tutuklandığı bir dönemde, barolarımızı bölmek isteyen, zamanla çoklu barodan çok hukukluluğa geçişi sağlayacak, iktidara yakın, iktidara karşıt gibi kavramların daha çok konuşulacağı, yurttaşın adalete güveninin hiç kalmayacağı günlerin yaşanmaması için Avukatlık Yasasında yapılmak istenen değişikliklerin olumsuzluktan, kaos, kargaşa ve belirsizlikten başka bir şey getirmeyecek olduğunu bir kez daha hatırlatmak, siyasi iktidarı uyarmak meslek yeminimizin bir borcudur.

Uygulamalarıyla her geçen gün daha da saldırgan bir siyasi iktidar ile karşı karşıya olduğumuz bilinen bir gerçeklik. Ancak bu korku imparatorluğuna karşı, hak / hukuk/ adalet seslerinin toplumun her kesiminden yükseldiği, ötekileştirilen, yok sayılan, hedef haline getirilen HDP’nin Adalet Yürüyüşü, barolarımızın eylem ve kararlılıkları, DİSK ve TÜRK-İŞ’in emek kesiminin en temel ve vazgeçilmez, dokunulmaz hakkı olan “ Kıdem Tazminatı” konusundaki samimiyet ve dayanışması, virüs salgını döneminde üniversite sınavına girmeye mecbur edilen, beceri, bilgi ve yeteneğin belirlenmesinden çok, belli bir süre içerisine sıkıştıran, paralı anlayışa karşı gençlerimizin, Cumhurbaşkanına sosyal medyada yaptıkları yorumlar içimizdeki umutları yeşertmeye yetmektedir. Emek ve demokrasi cephesinin daha da genişletilmesiyle, işbirliğiyle, dayanışmasıyla ülkemizin daha mutlu, daha özgür günlerine olan inancımızı yitirmeyeceğiz.

Her şeyin bir sonu olduğu gibi, yazımızı da sonlandıralım. Yazımıza, CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun 25 gün süren, 2017 Hak-Hukuk-Adalet yürüyüşünden esinlenen, büyük ozan Ataol Behramoğlu’nun Yürümek Şiiriyle noktayı koyalım. YÜRÜMEK / Yürümek; yaşamı keşfe çıkmaktır ve hep yeniden tanımak kendini. İçinde gün ışığı gibi kıpırdar, ilk adımlarını atan bebeğin sevinci. Ahmet Arif gibi kulak ver kurbanın iniltisine, sor hesabını yükselen feryadın “ yürü Üstüne üstüne, tükür yüzüne celladın”

Nazım Hikmet gibi yürümek, daima, daima ileri. Tükeniştir çünkü yerinde saymak “ Yürümek, yürümeyenleri arkanda boş sokaklar gibi bırakarak “. Shakespeare gibi zulüm önce zalimi çürütür, bunca kötülük, nefret, kin. Gün gelir, orman bile yürür, onu alaşağı etmek için. Yaşamı savunmak, on binler, yüz binler, milyonlar. Genci, yaşlısı, kadını, erkeği, yaşamı savunmak için yürüyorlar, dallara yürüyen su gibi “.

Av.Mengücek Gazi Çıtırık

Editör: TE Bilisim