30 Ağustos Zafer Bayramının 99. yıldönümünde Türk milletinin emperyalizme karşı kazandığı zaferin coşkusu ile içimiz sevinç dolu. Nasıl olmasın ki! Milli Mücadele'yi taçlandıran mutluluğun adıdır; Büyük Taarruz.

Yunan ordusu büyük taarruz öncesi devasa uzunluk ve derinlikte bir savunma cephesi oluşturmuştu. İngiliz bir komutan: "Bu hattı Türkler 6 ayda geçebilirse büyük başarı olur." demişti. Yunan ordusu teknik bakımından Türk ordusundan çok güçlüydü. Türklerin üstün olduğu yön ise; vatanlarını savunması, birlik ruhuna sahip olmaları, yetenekli komutanlarının olması ve 'bilge bir adam'ın onların haklı davasına önderlik etmesiydi. Türk ordusu büyük bir gizlilik içinde Afyon'un güneyine kaydırıldı. Bunu düşmandan gizlemek için Ankara'da Çay partisi düzenlenmiştir. Komutanlar çay partisinde izlenimi verilerek ordu güneye sevk edilmiştir. 2.ordu komutanı Yakup Şevki paşa itiraz etti: "Böyle taarruz olmaz ikmal yapamayız. Düşmana Konya-Ankara yolu açılır." demiştir. Atatürk göre baskın tarzı bir hücum ile Afyon alınırsa bol miktarda askeri malzeme ele geçirilebilir. Afyon- Uşak- İzmir demiryolu'nun kontrolü ile hem düşmanın ulaşım, hem de iletişim hatları koparılabilirdi. Ve taarruz planlandığı gibi 26 ağustos 1922 sabahı başladı. Türk ordusu büyük bir süratle ilerlemeye başladı.

27 Ağustos'ta diğer önemli noktalar alınmasına rağmen Dumlupınar'a kadar en stratejik yer olan, Çiğiltepe bir türlü alınamamıştı. Atatürk burası ne zaman alınacak diye saat 10.30'da 57.tümen komutanı Albay Reşat bey'i aradı. Albay Reşat: "Komutanım 30 dakika içinde alırız." cevabını verdi. 11.00'da Atatürk bir kez daha aradı ve Albay'ın Çiğiltepe'yi vaktinde alamadığı için intihar ettiğini öğrendi. (11.45'te Çiğiltepe alındı. Soyadı kanunu ile merhum albaya Çiğiltepe soyadı verilmiştir; Reşat Çiğiltepe)

30 ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi'ni bizzat Atatürk cephe ilerisindeki 1.ordu karargahına giderek savaşı Zafer tepe'den yönetmiştir. Yunan kuvvetleri Dumlupınar'ın güneydoğusunda kuşatıldı ve ağır bir yenilgi aldı. Bu zafer, Büyük Taarruz'un kesin başarısının ilanıdır.195 bin kisilik Yunan ordusunun yarısı imha ya da esir edildi. Büyük Taarruzdan aylar önce

Yunan başkomutanı: "Bütün cephe hattını gezdim, Mustafa Kemal diye birini göremedim" şeklinde basına bir demeç vermişti. Zafer kazanan Atatürk: "Hacı Anesti mağrur komutan, gel de ordularını kurtar." diye, Yunan başkomutana seslenmistir. O sırada Hacı Anesti cephe hattından çok uzakta Izmir'deydi. Kısa süre sonra Atina'ya kaçmıştır. 1 Eylül 1922'de Atatürk meşhur emrini vermiştir: "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!”

Hacı Anesti, Yunanistan'a dönünce yerine Trikopis atanmıştır. 2 Eylül'de Uşak'ta Trikopis esir edildi. Yunan ordusu haberleşme ağı çöktüğü için Trikopis başkomutan olduğunu esir alındıktan sonra bizzat Atatürk'ten öğrenecektir. Esir Trikopis'e askeri kurallara uygun ve nezaketle davranılmıştır. Trikopis 1 yıl önce "kahvemi Kayseri Talas'ta (Kayseri Amerikan Koleji) içeceğim" demişti. Yani Kayseri'ye kadar olan yerleri işgal edeceklerini ima etmişti. Türkler misafirperver bir milletdir. Esir Trikopis Kayseri'ye gönderildi ve kahve ikram edildi. Yunan ordusu bozgun halinde kaçıyordu.

Büyük Taarruz'da sadece yerde değil göklerde de amansız bir mücadele olmuştur. Yunanlıların 50 savaş uçağına karşılık cephede aktif olarak 17 Türk uçağı vardı. Batı cephesi komutanlığı Yunan uçağı düşüren pilotlara 1000 tl ödül verileceğini duyurmuş, bazı Türk pilotları parayı almamak için (bu işi menfaat değil, vatan savunmasına katkıda bulunmak adına yaptıklarına inandıklarından) düşürdükleri uçakları bildirmemiştir.
Büyük Taarruz sürecinde 3 Türk uçağı kaybına karşılık, 27 Yunan uçağı düşürülmüştür. Kahraman pilotlarımız Atatürk'ün İstikbal göklerdedir sözünü haklı çıkarmışlardır.

Yunan ordusu kaçarken bütün Ege'yi yakıp yıkacaktır. 9 Eylülde İzmir kurtarıldı. Yunan ordusu kaçarken Büyük İzmir yangınını çıkardı. Izmir'in en az 1/3 tamamen yandı. 11 Eylül'de Bursa kurtarıldı. 18 Eylül 1922 itibariyle Anadolu'da tek bir Yunan askeri kalmadı.

Yazar: Hüseyin Bakay

Editör: TE Bilisim