Yaklaşık 1 yıl önce bir virüs geldi dünyaya ve tüm dünya alt üst oldu. 'Hiç üzülmeyin belki de dünyanın altı, üstünden iyidir' diyemiycem, çünkü bu tepetaklak dünya küçücük! Öyle küçük ki, ne altı belli-ne üstü, bir eve sığar halde...

Öyle günler geçiriyoruz ki, mutlu olmak için beklentilerimiz, hayallerimiz küçültüldü önce: Ailemizde herkes sağlıklıysa, virüs kapıp hızla ölmediyse, gerisi boş, öyle de olmalı... 'Nefes alalım yeter; nefes alabiliyorsak eğer daha ötesi yok şükür için!' Biz hekimler aylardır bunu yaşıyoruz; akciğerin ve tüm sistemlerin bu kadar hızlı tutulduğu başka bir hastalık görmedik ve toparlansın diye emek verdiğimiz hastaların avucumuzdan kayıp gittiğini görmek ne zor, inanın bilemezsiniz. Tabi tam tersi, çok kötü durumdaki bir hastanızı iyileştirip taburcu etmenin o eşsiz mutluluğu da... Biz aslında hep biliyorduk hayatın kısalığını, anlamsızlığını da; şimdi dünya herkesin cebine sığdırılır hale gelince insanlar farkına vardı dünyada bir nefes sıhhatten öte bişey olmadığının... Keşke herkes bunu anlasa, ona göre yaşasa da kurtarabilsek hastaları...

 Evine kapan, kapat kapını bacanı konu-komşuya, dosta-akrabaya; dezenfektan sıkıp beklettiğin paketlerden çıkarıp yemek yapabildin, karnın doyduysa; dışarısı soğukken evin sıcaksa, kesintisiz internetin var çocukların uzaktan eğitime katılabiliyorsa, deymesinler keyfine! Ötesi yok, olmamalı; çünkü dünyayı yöneten kapitalizm, dünyayı düzenlerin kurduğu bu düzen, ceplerini doldurmaya çalışan gözü dönmüşler; hayalleri, umutları, tüm dünyayı küçülttü, paketledi herkesin cebine koydu... Öyle küçük, öyle yalnız, öylesine hissiz bi dünya... Sanırım insanlar vicdansızlaşıp hissizleştikçe dünya da onlara uydu. Bakalım bu dünyanın ilk 'hand-made' pandemisini kim kazanacak, para mı umutlarını yitirmeyen insanlar mı; robotlaştırılan ceplere sığan dünya mı, yüreklere sığmayan dünyaları olan vicdanlar mı?

Editör: TE Bilisim