Biliyor musunuz sarılınca geçer sandıklarımız daha çok canımızı acıtıyor bazen. Çünkü tamda o an kalbiniz tüm saflığı ile kendini bir bilinmezliğin kollarına bırakıyor nedense.

Acınızı gösterdiğiniz her an emin olun biraz daha büyüyor. Bazı şeyler paylaştıkça azalmaz. Her cümlenin tek doğrusu olmadığını yaşayarak öğreniyor insan. Belki diye başlayan, doğru olduğunu sanarak başladığınız her ne varsa, bilmediklerimiz oluyor bazen.

Yaşadıklarımız eğer akıllıysak tecrübeye, hala o yetiye varmadıysak acıya dönüşüyor.

Hayattaki her günümüz öğretecek bize bir şeyleri, hani çokta acele etmeye gerek yok. Bu sebep ile oturup mutsuzluğumuza da dert yanmayalım. Her mutsuzluğun altında, sonradan gelecek olan mutluluklarda olacaktır. Karların ortasında açan kardelene şaşırmayı bırakıp en karanlık gecemizin sabahında güneşe merhaba dediğimizi yeniden hatırlayalım.

Gülay Morgül

Kim ayrılık acısından sonra mutlu olmadı ki?
Ya da kim çokça ağladıktan sonra gülmedi?
Kendine bir kahve yap otur düşün! Yoksa canın kahve mi istemiyor?

Bir kadeh şarap doldur kendine, kimse sabah sabah bir kadehi pencereden bakarken içtin diye seni suçlamayacak.

Ama eğer kendini mutlu etmeyi başaramazsan ruhun bir gün bedenine dar gelecek. Ve ayağını sıkan ayakkabıyı açtırdığın gibi bir köşker bulmayacak kimse sana.

Dünya bu kadar yaşanılası değil biliyorum; hayat sana sunulmuş bir armağan diyor bir yazar, bunu bozan bir insanlık var kimse görmüyor! Harcanılan zaman korkunç kıymetli ve onu tutamamak yoruyor insanı. Etrafımızda yaşanan aptalca olayları düşündükçe üzülüyor insan ama hepsi geçecek. Artık olanlara üzülmeyi bırakıp ne yapabileceğimize bakma zamanı. Kimseyi suçlama, en başta kendini.

Önemli olan ne istediğini ve başına gelenlerle nasıl baş edeceğini bilmek, işte bütün mesele bu! İnsanlar hep kaybedince anlıyor. Fütursuzca harcanan zamanlara yazık! Birbirimizin yaralarını saracakken birbirimize nasıl zarar verebiliyoruz diye düşündürüyor bu yaşananlar. Hayatın içindeki yaşayabileceğin zaman kısayken, ne istediğini bilmemek ne kötü. Sanmak ile geçiyor kıymetli zaman. Sanmak, sonrası koca bir boşluk. İşte o zaman insanoğlunun övündüğü zekiliğin, aslında koca bir aptallık, yaptıklarının ise ahmaklık olduğunu görüyor insan. Aslında herkes her şeyin farkında ama kimse dur demiyor. Çünkü buda bir çaba gerektiriyor.

Bakmak, baktığını görebilmek arasındaki fark bu aslında!

Söylesenize ne kadar ömrümüz var?
Kaç zaman daha sağlıklı kalacağız?
Peki, gözlerine gülerken bakabileceğimiz kaç kişi hayatımızda olacak?
Ya da kiminle kahkaha atacağız?
Sorarım size; kocaman içten sarılacağımız kim kaldı?
Ömrünün sadece bir gün olduğunu bilseydi kelebek, sabaha uyanır mıydı?

Elbette uyanırdı ve uyanıyor da. En iyi şekilde gününü geçirmek için kanatlarını çiçeklerin üzerine konmak için kullanıp hakkını veriyor.

Peki ya siz, sizin kanatlarınız yok mu ruhunuzda?

Editör: TE Bilisim