CHP YDK Üyesi Avukat Bülent Maraklı; "Türkiye, dünyanın en etkin deprem kuşakları üzerinde yer alıyor. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesi Başkanlığı’nın verilerine göre Türkiye'de son 119 yılda meydana gelen depremlerde, 86 bin 456 kişi hayatını kaybetti. Deprem uzmanlarına göre Türkiye ‘de 535 canlı fay hattı mevcut. Aslında bu veriler bize ‘’kaybedecek bir gününüz’’ yok diye bağırıyor" dedi.

Maraklı, yaşanılan son deprem faciası ile ilgili yazılı bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Açıklama şu şekilde;

Bunca acı ve ölüm aklımızı başımıza getirdi mi? Her gün titreyen, öfke ile basınç kusan fay hatları bizi korkutuyor mu, bizler tedbir almak için titriyormuyuz? Hayır! Çağdaş ve bilimsel akılla meselelerini çözen ve planlayan ülkelerde 6.8 büyüklüğündeki depremler ölüm ve yıkım nedeni olmamaktadır. 14 Haziran 2008’de, Japonya’da, 7.2 büyüklüğünde deprem oldu, yalnızca 3 kişi öldü. 17 Ağustos 1999’daki 7.4’lük Gölcük depreminde ise 20 bin kişi hayatını kaybetti.

Deprem olduktan sonraki yardım, seferlik ve bilinçli yaklaşım elbette önemli ama asıl çalışma alanımız ve hedefimiz bu olmamalı. Ülkemizde siyasi, hukuki ve ekonomik yaklaşım deprem gerçeğini henüz tam kavramamıştır. Bu tehlike ve afet karşısında henüz akılcı bir irade ve güçlü kurumlarımız maalesef yok. Bunca hatalı imalat ve özensiz binalara rağmen parmakla gösterebileceğimiz bir yargılama ve örnek hukuk davası mevcut değildir. Ne mühendis, ne de müteahhit hukukun ağırlığını ve gücünü hissetmemiştir.

SORUN DEPREM DEĞİL SORUN YOKSULLUK VE İMKANSIZLIK.

Ekonomik olarak geldiğimiz durum ortada. Ülkemiz de hali hazırda 12 milyon kişi yoksul ve 17 milyon kişi de yoksulluk sınırında yaşamaktadır. Deprem yoksulu sever ve yalnızca yoksulu vurur. Aydınlanma çağının düşünürlerinden Rousseau(1712-1778):" Yaşadığımız acıların nedeni sadece jeolojik değildir, insanları deprem değil, yoksulluk öldürüyor." O günden bugüne deprem felaketine maruz kalan yoksul ülkeler ve halklar için pek bir şey değişmemiştir.

Fay hatlarını bitiremeyiz ama yoksulluğu bitirebiliriz. Yoksulluğu kaldırmak mümkün bunu dünya da birçok ülke başarmıştır. 2020 Türkiye’ sinde bir haber ‘’ Merkez üssü İran’ın Hoy kenti olan 5.9 büyüklüğündeki deprem Van’ın Başkale ilçesinin Özpınar köyünde taş üstünde taş bırakmadı. 8 kişinin yaşamını yitirdiği Özpınar köyünün muhtarı Cezmi Arslan, İran’da yaşanan depremin Van’ı vurmasının nedeninin yoksulluk ve tedbirsizlik olduğunu vurguladı. Arslan, “Ekonomik durumumuz olmadığı için taşla, toprakla evler yaptık. Ve yıkıldılar. İmkânımız olsaydı, demirle, betonla evler yapardık” dedi. Ne zaman dedi 23 Şubat 2020 depreminden sonra. SORUN DEPREM DEĞİL SORUN YOKSULLUK VE İMKANSIZLIK. Sanırım bu haber ve beyandan sonra ÜLKEMİZ İÇİN başka bir söze ve büyük lafa gerek kalmadı.

Siyasi irade deprem gerçeğini tam kavramamıştır. Çıkarılan kanunlar ve alınan tedbirlerin yetersizliği ve özensizliği her depremden sonra gün yüzüne çıkıyor. İmar ve iskan yönetimi siyasete konu edilmemeli. Bu konuda siyasi rant ve kazanç sağlanmamalı. Bu konuda kayırmacılık ve gölgeleme olmamalı. Kapalı ve otoriter yönetim anlayışı şeffaflığı bitirmiştir.

Mersin Milletvekili Alpay Antmen, Gölcük depreminden sonra getirilen özel iletişim vergisi sonucu toplanan deprem paralarının hangi amaçla harcandığı konusunda önce Maliye Bakanlığı'nın, ardından da İçişleri Bakanlığı'nın cevaplaması için soru önergesi verdi. Aylardır cevap veren olmadı. Paranın nereye gittiği meçhul…

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan deprem vergileriyle ilgili’’ Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok’’ diyerek bugün bu sorunun yanıtını verdi.

Güçlü ve çağdaş parlamenter yönetimin olmadığı ülkede ne demokrasi olur, ne özgürlük olur ne de aklın ve bilimin değeri olur.

Bizim ülkemiz yıkılacak, bizim halkımız ölecek..

Deprem sonuçları da maalesef hep felaket olur. İnsanların kurumlara güvenini yok ederseniz, dayanışma ruhunu ve aklını da öldürürsünüz. 2018 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın uygulamaya koyduğu ve 31 Aralık 2017 tarihinden önce yapılan ruhsatsız yapıları yasal hale getiren “İmar Barışı”nda nüfusa oranlandığında en çok başvuru İzmir'de gerçekleşmişti. Türkiye genelinde 10 milyon 79 bin vatandaş imar barışından yararlandı. Bir başka deyişle 10 milyondan fazla kaçak yapı yasal hale geldi. İstanbul 1 milyon 747 binle birinci sırada yer alırken ikinci sırayı 811 bin 452 başvuruyla İzmir izledi. İşte siyasi iradenin gücü ve aklı.

Bunca canlı fay hattına rağmen ruhsatsız ve kaçak yapılar ayakta kalsın diye ruhsat hakkı tanındı. Yani depreme dayanaklı olamayan evleriniz artık kaçak değil!  Ruhsatlı ve izinli olarak felaketi bekleyin! Ülke halkı bilinçlenip, bilimsel aklı ve çözümü tercih etmediği sürece deprem sonrası görüntüler hep aynı olacaktır.

Bizim ülkemiz yıkılacak, bizim halkımız ölecek.. Bizim gözyaşlarımız dinmeyecek. Üzgünüm… İzmir depremi son deprem olmayacak ama ülkemiz için son felaket olabilir. Bunu başarabiliriz. Sabır ve başsağlığı dilerim.

Editör: TE Bilisim