Bu haftaki konuğum, Mersin Makine İkmal Bakım ve Onarım Dairesi Başkanı Sn. Sabahat Aslan.

Mersin yaşamsal olarak çok ciddi tehlikededir. Akkuyu Nükleer Santralin yapılmaması için çok ciddi emek verdik. Şuanda devam eden 15 davamız var. Seralardan dolayı bugüne kadar toprak ve yeraltı suları kirletilmiştir.

Sn. Aslan, ülkemizde kadınların yapabileceği bir meslek olduğu kabul edilmeyen Makine Mühendisliğini, daha önce ilçe belediyesinde şimdi de Daire Başkanı olarak Mersin Büyükşehir belediyesinde, yürütmektedir. Aynı zamanda, uzun yıllardır Mersin Halkıyla yan yana çevre ve çocuk hakları alanında da verdiği mücadele ile tanınmaktadır.

Leyla SERİN KIRIK: Ülkemizde maalesef mühendislikler hala kadınların meslek olarak yapabileceği ve başarılı olabileceği alanlar olarak görülmüyor. Kaç yıldır aktif mühendislik yapmaktasınız ve lise öğrencisi kız evlatlarımıza tavsiye eder misiniz?

Sabahat ASLAN: 1989 yılından beri aktif mühendislik yapıyorum. Kadınlar, kendilerine dayatılan bir takım meslek gruplarına ilişkin baskıcı davranış karşısında bugüne kadar ciddi bir mücadele vermiştir. Bazı mesleklerin sadece erkek mesleği olmadığını ispat ettik. Kız öğrencilerimize tabi ki mühendislik alanlarında okumalarını tavsiye ederim.

Leyla SERİN KIRIK: Daha önce Mühendis olarak ilçe belediyesinde, şimdi Daire Başkanı olarak büyükşehir belediyesinde çalışırken de; kamuoyunda, hem alanınızda yaptığınız işler hem de çevre ve çocuk hakları konusunda verdiğiniz mücadelenin takdir topladığını görüyoruz. Öncelikle, Daire Başkanlığı iş hayatınızda ne gibi değişikliklere yol açtı? Başkanı olduğunuz demokratik kitle örgütlerinin çalışmalarında salgının nasıl bir olumsuz etkisi oldu?

Sabahat ASLAN: İlçe belediyesinde işler normal düzeyde iken Büyükşehir'de tabi ki iş hacmi ve yoğunluğu çok daha fazla. Biz de bunun için 8 saatlik standart süre yerine çok daha uzun saatler çalışarak daire başkanlığımızın alanındaki tüm işlerin düzenli ve kaliteli bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlıyoruz. Yanı sıra; bugüne kadar olduğu gibi derneklerimizin çatısı altında, çevre ve çocuk konusunda yürüttüğümüz önemli çalışmaları kesintisiz devam ettiriyoruz. Salgından dolayı, alanlarda yaptığımız etkinlikler mecburen azaldı. Ancak, aksatmadan hukuki anlamda itirazlarımızı ve süreçlerin takibini yapıyoruz. Bu alanlarda gündemdeki sorunlara dair kamuoyunu bilgilendiriyoruz, ayrıca düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz basın açıklamalarımızla hukuken ne aşamada olunduğuna dair halkımızı aydınlatıyoruz. Dolayısıyla, insanlarımızın bilgilenmesi, bilinçlenmesi ve sorunların çözülmesinde birlikte mücadelesi için gerekli tüm çalışmalarımız gerçekleştiriyoruz.

Leyla SERİN KIRIK: Çocuk Hakları derneği olarak da birçok önemli çalışmanız var. Bu söyleşimizde, Mersin son dönemde giderek ciddiyeti büyüyen sorunlarıyla karşı karşıya olduğundan bunları konuşalım istiyorum. Akkuyu Nükleer Santrali ve Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü'nün yerine ilişkin mevcut durumu ve dernek olarak nedenleriyle talebinizi okuyucularımızla paylaşır mısınız?

Sabahat ASLAN: Uzun yıllardır, hem şahsen hem de benimle birlikte mücadele eden arkadaşlarımla, Akkuyu Nükleer Santralin yapılmaması için çok ciddi emek verdik. Şuanda devam eden 15 davamız var. Bunlardan bazıları; ÇED raporu iptali için, bölge tamamen doğal sit alanı olası nedeniyle doğal sit alanı ilan edilmesi için, 1/100000'lik çevre düzenleme planında Akkuyu'nun işaretlenmesinin bilimsel bir yeri olmadığını ortaya koyarak plandan düşürülmesi için, yine bölge birinci derecede tarımsal özelliğe sahip olduğundan yapılacak inşaatların Toprak Koruma Kurulu kararlarına uymadığına dair, güncellenen yer lisansının iptali konusunda ve santrale ilişkin 2002 yılında başlayan süreçte Rusya ile imzalanan sözleşmeye dair hukuki bir itirazımız olamadığından Bakanlar Kurulu tarafından onayına karşı açılan davalardır. Şuanda da yapılan işleri takip ettiğimizde, ne yazık ki zemin çatlak olmasına rağmen santralin yapımı sürmektedir. Teknik olarak zeminin güçlendirilmesi mümkün görülse bile, bu konuda uzman insanlar tarafından hazırlanan bilimsel raporlar çerçevesinde yaptığımız açıklamalar zeminin uygun olmadığını ortaya koyduğu halde inşaat devam etmektedir. Düşünün, 4 tane reaktörün inşası yapılacak ve bu toplam 56 ton ağırlık demek ve zemin bunu kaldırabilecek uygunlukta değil. İnşaat çalışmaları sırasında zeminde oluşan çatlağa ilişkin alanda uzmanların içinde bulunduğu meslek örgütü olan TMMOB ile ortak çalışma yürütmek üzere görüşmeler yapıyoruz. Dernek olarak talebimiz de, mahkeme kararıyla teknik bir heyetin çalışmaların yürütüldüğü alana girip bir tespitin yapılmasıdır. Öte yandan, bu konuda maalesef kapılar tamamen kapalı. Ben bir birey olarak bile alana girebilmeli, aklıma takılan soruları sorabilmeli ve cevap alabilmeliyim. Sanayi Bakanı santral sahasında inceleme yaptı ancak konuya ilişkin bilgilendirme gerçekleşmedi. Ne kadar üstü örtülmeye çalışılırsa çalışılsın sonunda ne olacak, reaktör çalışılmaya başladığında gerçekleşecek bir sarsıntı ile bölge yerle bir olacak. O nedenle, en başından yapılmasının uygun olmadığını gerekçeleriyle anlattığımız Akkuyu Nükleer Santralin yapımı bir an önce iptal edilmelidir.

Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü'ne gelince; Alata, bu ülkenin tarımsal alanda bir laboratuvarı, bir üniversitesi sayılır. Yıllardır uygulamalı çalışma yapılıyor. Alata'nın tamamı koruma alanı iken sadece 83 dekarlık kısmı doğal sit alanı olarak ilan ediliyor. Ancak geri kalan kısmın ne olacağını kimse bilmiyor. Türkiye'de son dönemlerde tarım alanları dahil olmak üzere yaşam alanlarımız hep ranta kurban edildiği için bu alanın da ranta kurban edileceğini tahmin ediyoruz. Konut veya sanayi ya da turizm alanına dönüştürülebilir. Oysa orası bir bütünseldir, yoğunlukla Caretta'lar olmak üzere birçok canlının bir arada yaşadığını görüyoruz. Alanda yapılacak ayrıştırma ekosisteminin dağılmasına yol açacaktır. Endemik canlıların, bitkilerin yaşamı tehlikeye girecektir. Bu bölge yeşil alan olarak kentin akciğerleridir; yağmur ve kar yağmıyor artık kuraklığı yaşıyoruz. Bu kadar önemli bir konuda, ilgililerden açıklama istememize rağmen bir bilgilendirme yapılmamıştır.

Leyla SERİN KIRIK: Ekim ya da konut vs. alanları açmak için orman bölgelerinde yaşanan ağaç katliamlarının ne yazık ki alışılagelen bir konuya dönüştüğü Mersin'de; nükleer santral yapımı, maden arama, polipropilen tesisi gibi zamanla halkın sağlıklı yaşamasını daha da imkansız hale getirecek birçok antiçevreci yatırımlara ve Mersin'e vereceği zararlara ilişkin okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Sabahat ASLAN:Mersin yaşamsal olarak çok ciddi tehlikededir. Seralardan dolayı bugüne kadar toprak ve yeraltı suları kirletilmiştir. Ayrıca; Akkuyu ile radyasyon ve orada kullanılacak birçok kimyasal madde, suyun, havanın ve toprağın kirlenmesine yol açacaktır. Gelelim, Anamur'dan Silifke sahillerinin sonuna kadar olan bölge için 60 tane balık çiftliği şirketinin girişimde bulunması konusuna; 20 tanesine karşı davalar açtık ama haklılığımıza rağmen davalar kaybettiriliyor. Öte yandan, kıyı şeridini turizm alanı ilan ediliyor ama Taşucu tersanesi ile bölge kirlenmeye mahkum ediliyor. Mersin'de de ciddi boyutta kuraklığın kapıya dayandığı bir dönemde, yine ikinci bölgede maden arama için çok sayıda iznin verilmesiyle, yapılacak sondaj işlemleri yeraltı sularının akışının değişmesine, zamanla kaynakların kurumasına neden olacaktır. Maden aramada, mermer ocaklarının daha çok olduğunu görüyoruz ve bu sadece ihracat odaklı gerçekleşiyor. Bölgeden çıkacak mermerin tamamı Çin'in binde biri bir oran olabiliyor. Elde edilecek kazanım bu kirliliğin yaşanmasına değer mi! Bu bölgeye doğru gelirsek, kromsan, soda sanayi, ak gübre, dolum tesisi, irili ufaklı sanayi alanları, trafik yoğunluğu ile buradaki yaşam alanlarımız da çok ciddi kirletilmiş durumda. Kent bütünseldir ve ne kadar kirli yatırım varsa Mersin'e doğru ve bölgemize kaydırılıyor. Adana'ya çok sayıda termik santral yapılıyor ve İskenderun körfezinde artık nefes alınamıyor, Payas'da çok ciddi kanser vakaları görüyoruz. İnsan sağlığı odaklı yatırım yapılmalı. Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri ile Hatay, Adana ve Mersin'de yapılması planlanan 30 tane termik santral konusunda davalarla ve toplumsal muhalefetle bunların bir kısmını engelledik. Ancak, sadece bizlerin mücadelesiyle bu alanda yapılan/yapılacak yanlış yatırımların hepsinin önlenebilme imkanı yoktur. Bu nedenle; bir çağrı yapmak istiyorum, demokratik kitle örgütleri, yerel yönetimler ve bölge halkı, çocuklarımızın geleceği için kirli teknolojilere karşı topyekün birlikte mücadele etmek zorundayız. Hep birlikte yapılan mücadelelerden bugüne kadar çok sayıda olumlu sonuç aldık. Örneğin; Yeşilovacık ve Akdere'de 5 tane termik santral kurulum planı vardı. Bölge halkına bilgilendirme yaptık ve Afşin Elbistan termik santraline götürdük. Bizimle birlikte bölge halkı da mücadele etti ve engellendi. Yaptığımız bir yaşam hakkı mücadelesidir.

Leyla SERİN KIRIK: Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ediyorum. Ayrıca, hem bir kadın olarak hem de çevre ve çocuk hakları konusunda yol arkadaşlığı yapmaya çalışan birisi olarak sizinle gurur duyduğumu ifade etmek isterim. İyi çalışmalar diliyorum.

Sabahat ASLAN: Konuk ettiğiniz için ben de teşekkür ederim.

Editör: TE Bilisim