Geçenlerde hastaneye giderken sokaktaki markete uğradım, aradığımı bulamayıp 'tüh, başka markete gidecek vaktim de yok' deyince, kasiyer arkadaş bana döndü, 'boşverin hocam yaaa, hayat size güzel!' dedi. Adamın yüzüne boş boş bakakaldım, 'size derken?' diye gayri ihtiyârî sorunca, 'siz doktorlara güzel be hocam!' dedi, yüzünde koca bi gülüş ve inançla! Daha önce böyle bir cümlenin beni bu kadar etkileyeceğini düşünmemiştim doğrusu.

Marketten çıktım kafamda braveheart müziği çalıyor, 'vay anasına!' dedim, tabi yaaa, 'hayat bize güzel!!'. Araba sürerken ne sinyalsiz dönen, ne de tüm vücut dili ve İstanbul efendisi asaletindeki trafik dillerini!! kullanan kibar Adana halkı umrumda oldu, hayat güzeldi yaa ne de olsa!!

Hastanede arabadan inip daha dik, daha havalı yürürken, bi anda hastane bahçesinde bir aile, yakınlarının ölüm haberini almış olacak ki, bastı feryâdı, teyzeler hemen ağıda oturdu, kendini yerden yere atanlar, bankları tekmeleyerek isyan edenler… Sıklıkla karşılaştığımız bu can yakıcı görüntüyü kim işyerinin bahçesinde yaşar, gününe böyle başlar ki?? Neyse dedim Figen boşveeer, hayat bize güzel!

Koridordaki hasta kalabalığını; '5 dakikaya 1 hasta' randevusu veren sisteme değil, 'hastaları yetiştiremedi' diye her zamanki, doktora edilen küfürleri duyarak aşıp, ameliyathane kapısına geldim. Kapıda cerrah arkadaşla karşılaştım, ilk ameliyatı bitmiş polikliniğe koşarken, dönüp bana hastasını bir saat sonra uyutmamı söyledi. Ben arkasından 'olur olur, hayat bize güzel zaten' diye bağırdığım anda, koşan adam birden durup döndü, öylece yüzüme baktıııı, baktı, bi anlam veremedi, kafası karışık, yoluna devam etti.

Soyunma odasında formamı giyerken nöbet çıkışı olan arkadaşımla karşılaştım, nasıldı nöbet diyemeden; sabaha kadar trafik kazası, açık kalp ameliyatı dahil aralıksız vaka aldığını anlatan arkadaşa gülerek 'boşver be, hayat bize güzel!' dedim. Evet yine aynı tepki (bızzzt mavi ekran!), anlamsızca konuşmadan öööyle birbirimizle bakıştık kaldık.

Ameliyat listeme baktım, 12 ameliyatım var listede, hayydi bismillah başladım. Her zamanki gibi uyut, uyandır, tansiyon mu düştü, zor entubasyon mu, spinal istemeyen tok gebeye riski anlat, ağlayan bebeği annesinin kucağından al, uyut, çocuğun kalp ritmi 'bir' bozulsa seninki 'bin' bozulsun, öyle bir sorumluluk… O sırada acil bir motosiklet kazası geldi, gencecik parçalanmış bir bedeni azrailin elinden almaya çalışıp tüm ameliyat ekibi her yanımız kan revan içinde çocuğun yaşaması için uğraştık. Odaya haber geldi diğer anestezist arkadaşım covid pozitif çıkmış, onun nöbetini akşam ben tutucam. 'Çocukları sen bakıcıdan al' diye eşimi aradım, onun da beyin tümörü ameliyatı uzamış, çocuklar yine yalnız kalacak anlaşılan diye düşünürken, başım döndü.

Hiçbişey yemediğimi hatırlayıp odama geçtim, karton kutuda bırakılıp buz gibi olmuş garip şeylerden atıştırırken içeri kadın doğumcu arkadaşım girdi, canı çok sıkkın. Takip edip hayatını kurtardığı bir gebe hastasının, kendine dava açtığı haberini almış, 'boşver yaa dedim, hayat bize güzel'! Adamceyiz boş boş suratıma bakıp, alnıma elini koyup, 'iyi misin, ateşin mi var senin?' diye sordu, endişeyle yanımdan ayrılıp ameliyata gitti.

O sırada odadaki televizyondan genç bir ortopedist arkadaşımızın hastası tarafından bıçaklandığı haberiyle yine içim acıdı. Nasıl bir canavar kendine şifa vermek için uğraşan hatta daha önce canını kurtaran, birinin canını almak isteyebilir? Bu kaçıncı olay, devletin hekimleri duyup şiddet yasasını çıkarması için daha kaçımızın bıçaklanması, kaçımızın ölmesi gerek? Pandemide yüzlerce şehit verdik, devlet baba bizi bağrına basacağına, 'coronayı, gece-gündüz hasta baktığınız hastanede mi kaptınız, nerden belli?' diye bir de azarladı bizi, ooof ki ne of!!

O sırada odaya giren personelin 'acil epidural hematom geliyo hocam nereye alalım' sorusuyla kendime geldim, 'al be Hasan dedim, hangi oda boşsa'. Bu kez Hasan'la da uzun uzun bakışmak istemediğimden o müthiş cümlemi kendime sakladım.

Doktor arkadaşlarımı sosyal bir deneye davet ediyorum: Gün içinde diğer doktorlara siz de 'hayat bize güzel' deyin görün, yeminle aynı uzuun uzun bakışı, suratında aynı 'kafayı mı yedi ki, dalga mı geçiyo ki, hasta mı oldu ki' endişesini göreceksiniz!

Ah be kasiyer ağbi, nasıl da umutlanmıştım oysa ki, hani 'hayat doktorlara güzeldi?!!' Ne dersiniz, güzel miymiş?

Editör: TE Bilisim