DP’li İlay Aksoy ve Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz Suriye ile 11 yıl sonra gerçekleşen görüşmeyi değerlendirdi: AKP seçim yatırımı mı yapıyor, samimi mi?


Demokrat Parti Göç ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkanı Yardımcısı İlay Aksoy'un konuğu olan emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, Hulusi Akar'ın Moskova’da Suriye Savunma Bakanı yaptığı görüşmeyi değerlendirdi. Türkiye'nin Suriye politikasının sürdürebilir olmadığını vurgulayan Ahmet Yavuz, Bu görüşmeler çok geç kalınmış görüşmeler. Bu konuda iktidarı cesaretlendirmemiz lazım. Bizim ulusal çıkar merkezli bir devlet yönetimine ihtiyacımız var. AKP'nin politikası ümmet çıkarlı bir devlet politikasıydı ve iflas etti." dedi

Demokrat Parti Göç ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkanı Yardımcısı İlay Aksoy, Youtube kanalında hazırlayıp sunduğu Kervan Yolda Dizilmez programında Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz'u ağırladı. Aksoy ile Yavuz, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın Moskova’da Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas'la yaptığı görüşmeyi masaya yatırdı. Suriye ile 11 yıl sonra gerçekleşen ilk siyasi görüşmenin detaylarının konuşulduğu programda görüşmenin önemine dikkat çekilirken aslında geç kalınmış bir hamle olduğu da vurgulandı.

"SURİYE POLİTİKASI SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİLDİ"

Aksoy'un 'Bu görüşmeyi nasıl yorumluyorsunuz?' sorusunu yönelttiği Yavuz şunları dile getirdi;

"Bu görüşmeler çok geç kalmış ama 'buna da şükür' diyebileceğim bir modda değerlendiriyorum. (Türkiye'nin Suriye politikası) Bu sürdürülebilecek hiçbir yanı olmayan, hiçbir ulusal çıkara dayanmayan bir politikaydı. İşte geldi dayandı ve çok pahalıya mal oldu ülkeye. Bir taraftan içeride sığınmacılara karşı biriken baskı, diğer tarafta bir jeopolitik oyuna, bu tarz bir politikayla alet olmanın getirdiği tepki.

Bu ikisi bir de sürdürülebilir değil. Bunun ekonomik, siyasi boyutu var. Suriye’deki istikrarsız yapı devam eder ve bölünmeye kadar giderse, bunun Türkiye'ye öyle veya böyle yansımaları var. Bunların muhtemelen artık net bir şekilde görülmesi sonucu böyle bir karara varıldı.

Biraz da Rusya ile yürütülen ilişkilerin sonucu. Tabi onların da bir takım talepleri var. Çünkü onların da ihtiyaçları var. Ukrayna krizi nedeniyle, Rusya Suriye’de eskisi kadar var olmak istemiyor ama asli fonksiyonu olan Suriye’de bulunmasını kalıcı kılacak olan bir yapının da sürmesini istiyor. Bu mevcut iktidarla kolay olacak çünkü kendi emekleri de var. İşte bunu Türkiye’yi orada devreye sokmak suretiyle bir yeni durum yaratmaya çalışıyorlar."

TÜRKİYE'NİN MASADA KONUŞMASI GEREKEN ÇOK KONU VAR

Suriye'de 11 yıldır çok farklı senaryoların yazıldığını ve birçok senaryonun da çöktüğünü hatırlatan ve Türkiye’nin masada konuşması gereken çok farklı konular olduğunu hatırlatan Aksoy ise şunları kaydetti: "Suriye ile anlaşması mesela. İdlib konusu. Sığınmacıların geri dönmesi bence çok çok daha alt sıralarda olan bir konu.

Çünkü, sığınmacıların geri dönmesi için önce bölgenin Suriye’ye teslim edilmesi lazım, Suriye’ye teslim edilmesiyle birlikte de Suriye'nin oradaki kolluk kuvvetlerini düzenini kurması lazım ki buradaki Suriyeliler tekrar kendi bölgelerine yerleşsin.

Güvenli bölgenin akıbeti var. ÖSO’nun akıbeti var. ÖSO ne olacak? ÖSO, Suriye ordusuna mı teslim edilecek, lağv mı edilecek?

Amerika devreye girip PYD ile iş birliği yapma tekliflerinde bulunuyor, görüşmelerde bulunuyor, temaslar başladı. Bu da çok sıkıntılı bir sürece giriyor. Çok sayıda ÖSO'cuyu da Türkiye içinde aktif halde görüyoruz. Yerleşmiş, ev almış, vatandaşlık almış vaziyette görüyoruz. Adana Mutabıkatı'na geri dönülecek mi? Dönülecekse Adana Mutabakatı'nın koşullarına bugüne göre ilaveler mi yapılması gerekiyor? Yani masada çok konu var."


 

"TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDE YANITLAMASI GEREKEN KRİTİK BİR SORU VAR"


 

Aksoy'un Türkiye ve Suriye arasındaki süreçleri değerlendirdikten sonra "Nasıl bir süreç ilerleyecek sizce?" sorusunu yönelttiği Yavuz da şunları dile getirdi:

"Çok haklı ve doğru şeyler söylediniz, fotoğrafı herkesin kavraması açısından. Çok zorlu bir süreç ancak buradan çıkış stratejisini oluşturabilmek için öncelikle çok samimi olarak bir şeyin kararını vermek gerekiyor. O da biz gerçekten Suriye Devleti'nin eski haline yakın bir hale gelmesini benimsiyor muyuz benimsemiyor muyuz? Kritik konu bu! Yani bu adımlar atılıyor ama bu adımlarda biz ne ölçüde samimiyiz. Bu konuda hala benim şüphelerim var. Benim için tek kriter Suriyelilere yapılan 'devlet yardımını kaldırdım' derse Türkiye, bu gerçekten seçim yatırımının ötesinde Suriye Devletini ayağa kaldırmanın bir yolu olarak görürüm."

Aksoy'un "Sadece sosyal yardımlar da değil. Türkiye samimi olacaksa, gerçekten şunu görmek istiyorum; Suriye muhaliflerinin kullandığı üç yıldızlı bayrağın, Türkiye’de kullanılmasının derhal yasaklanması lazım" demesi üzerine Yavuz, "Şunun altını çizmemiz lazım; bir defa biz samimiysek yüzde yüz bunu değiştirmek ve dönüştürmek istiyorsak, Türkiye bir defa bunu yapabilecek güçte bir ülke, onun altını çizeyim. Türkiye isterse, Suriye'yi dış dinamikleri de doğru kullanmak suretiyle ayağa kaldırır ve bizim için çok uzun vadede önemli bir dayanak haline gelir. Çok avantajlı bir konum elde edebiliriz. Bir defa burada samimi olacağız. Neyin samimiyeti içerisinde olacağız? Bir; Suriye'nin toprak bütünlüğü, iki Suriye Devleti'nin egemenliği, Üç Suriye'nin siyasi birliği...Bu üç kavramı sağlayacağız, tabi kolay değil. Burada bizi en çok zorlayacağı şey PYD’nin ABD tarafından destekleniyor olması." dedi.

AKP'NÜN ÜMMET ÇIKARI POLİTİKASI ÇÖKTÜ

Türkiye'nin Suriye yönetimiyle doğrudan görüşmesine yönelik eleştirilere de değinen Yavuz şunları kaydetti:

Bu konuda iktidarı cesaretlendirmemiz lazım. Şimdi bakıyorum 'döndü' diye eleştiriliyor hükümet. Bırakın dönsün, zaten her konuda dönüyorlar. Bizim ulusal çıkar merkezli bir devlet yönetimine ihtiyacımız var. AKP'nin politikası ümmet çıkarlı bir devlet politikasıydı ve iflas etti.

Bu coğrafyanın bu jeopolitiği ile, kendi iç dinamikleriyle oynamamak lazım, oynadığın zaman başı belaya giriyor işte.

Atatürk boşuna söylememiş 'yurtta sulh cihanda sulh' diye. Bunu duygusal, hümanist bir şeyden ibaret zannediyor insanlar ama hayır onun ötesinde bu toprakların jeopolitiğini kabul etmiş denemiş oralarda yıllarca harp etmiş, o insanlarla iç içe yaşamış, bu coğrafya nasıl yürütülürse halkına refah, ülkeye güvenlik, insanına özgürlük getireceğini kavramış bir zihnin ürünüdür. Yani yurtta sulh cihanda sulh öyle anlatıyorlar ya hiçbir şeye bulaşma öyle bir şey değil. Bir şeylerin sana bulaşmaması için atılması gereken adımları özetlemiş adam."

Editör: Haber Merkezi