Ne mutlu ki ben 23.Nisan'ların muhteşem geçtiği, resmi bayramların coşkuyla kutlandığı günleri yaşadım. Haftalar önce okulda telaş başlar, şiirler, piyesler paylaştırılır, stadyum törenindeki gösteri için günlerce stada gidilip saatlerce prova yapılırdı.

İlkokulda, 23.Nisan'larda yurtdışından birer haftalığına yabancı çocuklar gelip, okulca seçilen kardeş aileler tarafından misafir edilirdi. Yakın arkadaşıma İsviçre'den bir kız çocuk gelmişti, bizim mahalle çocukları arasında bir heyecan var ki sormayın! Toplaşıp 'İsviçre'li kız çocuğu' görmeye gittik; farklı bir dünyadan gelen farklı bir canlı mı bekliyoduk bilmem ama bu sarı kıvır kıvır saçlı, masmaviş gözlü, kalkık minnak burunlu, fırfırlı elbiseli kızı görünce biz sokakta oynamaktan dizleri yara bereli, güneşten yanmış bi grup kavruk çocuk, içimizde beliren o zaman anlam veremediğimiz o hissi şu an net biliyorum ki: kıskançlıktan çaat çatlama!!

Yanından ayrıldıktan sonra erkek çocukları suskun, belki çocukluk hayallerine katmışlardı onu bilmem, biz kızlar kendi aramızda 'amaaann bizim gibi insan o da, noolcak, biraz salak mı ne Türkçe bile bilmiyo!!' gibi yorumlarla içimizi ferahlatmaya çalıştığımızı net hatırlıyorum.

İşin sosyolojik başka bir yanı da; o yıllarda insanların evlatlarını, dünyanın bir ucundan hiç bilmedikleri bir ülkedeki tanımadıkları bir ailenin yanına gönderebilmeleriydi.

Nasıl göndermesinler, yüzyılın lideri büyük Atatürk çağırmıştı çocuklarını, Ata'nın ülkesi de tabi ki güvenilirdi. Şu an komşuya bile gönderemediğimiz; bakkala ekmek almaya giderken 'kaçırılır mı, başına bişey gelir mi?' endişesi yaşadığımız zavallı çocuklarımızın hâline üzülmemek elde değil.

Sokak aralarında gece yarılarına kadar özgürce oynayabildiğimiz, her gün başka birinin evinin kapısından soğuk su dilenip, yanında varsa poğaça, kurabiye, börek verilince mutlulukla mideye indirdiğimiz, annelerimizin bizi zorla eve soktuğu günlerden; annelerin çocuklarına bilgisayarın başından kalkıp dışarı çıkması için yalvardığı bu günler arasında ne de çok fark var!

23 Nisan'da ailecek televizyonun başında Halit Kıvanç'ın sunduğu şenliği izlemek de ayrı keyifti. O çocukların rengarenk elbiseleri hayal dünyama öyle güzel renkler kattı ki, düşününce bile içim ısınır hâlâ.

Ah be Ata'm,

sen bugünü tüm dünya çocuklarına armağan ettin, biz emanetlerini iletemedik, bizi affet. Virüs okulları kapattı, cehalet gönülleri, çıkarları uğruna önce geçmişimizi silmeye çalıştılar şimdi memleketin geleceği bile kiralık… Ama sana söz yine baharlar gelecek, sana söz ışık sönmeyecek…

Editör: TE Bilisim