10. YILINDA, 6331 SAYILI YASA KAMUSAL BİR ANLAYIŞLA YENİDEN DÜZENLENMELİ, OSGB’LER KAPATILMALIDIR!

Ülkemizde 24 Ocak 1980 kararlarıyla ilan edilen, 12 Eylül askeri-faşist darbesiyle de zemini oluşturulmaya çalışılan Neoliberal politikalar, 80’lerin sonundan itibaren, toplumsal muhalefetin yükselmesiyle bir ölçüde dengelenebilse de, 2002’de AKP’nin iktidara gelmesiyle hız kazanmıştı.

2011-2012 yılları Neoliberal politikaların uygulanabilmesinin hukuksal zemininin de, büyük ölçüde tamamlandığı yıllar oldu. Bu dönemde, sağlık alanının büyük ölçüde özelleştiği, taşeronlaştığı, Çevre ve şehirlerin yağmalanmasının arttığı, eğitimde gerici faşist uygulamaların yaygınlaştığı, hukukun tahrip edildiği, çalışma hayatında taşeron çalışmanın çeşitli şekillerinin, hakim çalışma ilişkisi haline geldiğini gördük.

Hayatın bütün alanlarında yaşanan bu Neoliberal tahribatın en fazla hissedildiği alanlardan birisi de, işçi sağlığı ve güvenliği alanı olmuştu. AKP iktidarı, 30.06.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6331 sayılı ‘’İş Sağlığı ve Güvenliği’’ yasası ile bu alana müdahale etmişti.

6331 SAYILI YASA, EMEK VE MESLEK ÖRGÜTLERİNİN UYARILARI DİKKATE ALINMADAN SERMAYENİN ÇIKARLARI GÖZETİLEREK ÇIKARTILMIŞTIR.

6331 sayılı yasa, başta TTB ve TMMOB olmak üzere emek ve meslek örgütlerinin bütün muhalefetine karşı, sermayenin çıkarları gözetilerek çıkartılmıştı. İşçi sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sermayeye maliyeti hesaplanırken, işçinin sağlığı ve güvenliği hiç hesaba katılmamıştı. İşçinin, sağlığının ve güvenliğinin sağlanmasının, aslında kamunun bir görevi olduğu hiç düşünülmemişti. Bu hizmetlerin en ucuza, bir sağlık örgütü olarak bile tanımlanmayan, Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri (OSGB) ile verilmesi planlanmıştı.

İşletmelerin dışında kurulan ve ticari bir kuruluş olarak tanımlanan OSGB’ler, işyerlerine İşçi Sağlığı ve Güvenliği hizmeti satacaktı. Bu şekilde Neoliberal politikaların işçi sağlığı alanında uygulama birimleri, bu kurulan taşeron örgütler olacaktı.

6331 SAYILI YASA, İŞÇİLERİ KORUYAMAMAKTADIR

Bugün 10. Yılında, 6331 sayılı yasa, işçileri, iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı koruyamadığı gibi, işçi cinayetlerinin, Soma’da, Ermenek’te Zonguldak Kozlu’da ve daha birçok yerde toplu katliamlara dönüşerek artmasını da önleyememiştir. 6331 sayılı yasa, meslek hastalıklarını da önleyemediği gibi, meslek hastalıklarının teşhis edilmesinin de önünde bürokratik engeller çıkarmıştır. Covid 19 Pandemisi döneminde başta hekimler ve sağlık çalışanlarının ‘’ Covid19 bir meslek hastalığıdır’’ çığlıkları hala kulaklarımızdadır. Sağlık çalışanları, bu bürokratik engellerden dolayı, Covid 19’u meslek hastalığı olarak kabul ettirememişlerdir.

OSGB’LER BİR SAĞLIK KURULUŞU DEĞİL, TİCARİ KURULUŞLARDIR.

 Birer ticari kurum olarak tanımlanan OSGB’ler ise, işçi sağlığının ticaretini yapmaktan öteye gidememiştir. İş, ticaret olunca da, işçinin, sağlığı ve güvenliği de, işverenin daha fazla kar hırsının kurbanı olmuştur. OSGB’ler, oluşturdukları işgücü piyasası üzerinden de, İşyeri Hekimlerinin, İş Güvenliği Uzmanlarının, Sağlık Emekçilerinin, emeğini ucuzlatmanın her türlü yolunu denemişlerdir.

Oysa, sağlık hizmetleri sağlık kuruluşları tarafından verilmelidir.

6331 SAYILI YASA KAMUSAL YARAR GÖZETİLEREK YANİDEN DÜZENLENMELİDİR!

6331 sayılı yasanın 10. Yılında, TTB, TMMOB, TDB, DİSK ve KESK, bütün illerde bu yasanın kamusal bir anlayışla yeniden düzenlenmesi için çağrı yapıyor.

Geçen 10 yılda, bu yasanın, kamusal-toplumsal bir yararı olmadığı, tam tersi, toplum sağlığını olumsuz yönde etkilediği, iş kazası ve meslek hastalıkları ve işçi cinayetlerindeki artan sonuçlarıyla ortaya çıkmıştır.

Bu nedenlerle, 6331 sayılı İSG yasası, başta TTB ve TMMOB olmak üzere meslek örgütleriyle, DİSK ve KESK başta olmak üzere emek örgütleriyle, üniversitelerle, bilim insanlarıyla birlikte yeniden düzenlenmelidir. İşçinin sağlığını ve güvenliğini yok etmenin aracı haline gelmiş birer ticari işletme olan OSGB’ler de kapatılmalıdır. İşçi Sağlığı ve Güvenliği hizmetleri kamusal-toplumsal yarar gözetilerek yeniden düzenlenmelidir.

Editör: TE Bilisim