Zor zamanlardan geçiyoruz. Yalanın, trollerin,kara propagandanın, yandaşlığın, ilkesizliğin, kaba göre şekil almanın, ikiyüzlülüğün, güce tapınmanın moda, geçer akçe olduğu dönemden geçiyoruz.

İşte böyle bir ortamda, anayasa ve uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan bir hakkın, adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle açlık grevi ve ölüm orucuna yatan bir insanı, meslektaşımızı göz göre göre ölüme gönderenler şimdi de hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan meslektaşımızı “ terör örgütü üyesi “ olarak nitelendirip, fotoğrafının mensup olduğu baro binasına nasıl asılabileceği, Ebru’nun terör örgütü üyesi olduğu, bu yapılanların asla kabul edilemeyeceği, bakanların suç duyurusunda bulunma iddialarının havada uçuştuğu, mensup olduğu baronun, bir terör örgütünün arka bahçesi olup olmadığına kadar başlıklar ile gündem yine bulandırılmak ve gerçek sorumluların, üzerine perde çekilmek istenmektedir.

Elbette aslolan, yaşam hakkıdır. Yaşam devam edecektir ki birey, temel hak ve özgürlüklerini kullanabilsin.Ebru Timtik ve arkadaşlarının yargılandığı dosyada usul ve esasa dair yüzlerce aykırılıklar yaşanmış, gizli tanık kumpasları, mahkemenin tahliye kararı, hemen yapılan itiraz ile yine tutuklama, tahliye kararını veren heyetin dağıtılması vs vs. Kim hangi suçlamayla karşı karşıya bulunursa bulunsun, hukukun evrensel ilkeleri işletilmek zorundadır. Eylem, suçlamanın ne olduğundan ziyade , yargılamayı yapanların bağımsız, tarafsız olup olmadıkları, usul hukukunu ve evrensel ilkeleri işletip işletmediklerine bakılmalıdır.

Kararı kesinleşmemiş ve cezaevinde varlığı, sağlığı devlet güvencesinde olması gereken, cezaevi koşullarında tek başına, gereksinimlerini karşılayamayacağı adli tıp raporlarıyla belirlenmişken, aylardır dosyalarının Yargıtay’da bir an önce görüşülmesi onlarca kez talep edilmişken, artık ölüme gittikleri ortadayken susanlar, gereğini yapmayanlar, Ebru ve Aytaç yaşasın sözlerine kulak tıkayanlar, vicdanları körleşmiş isimler şimdi çıkmışlar, her zamanki gibi vatan, millet, Sakarya anlayışıyla hamaset yapmaktadırlar. Konuşmaya hakkı olmayanlar, şimdi hangi yüzle konuşabilmektedirler ?

İstanbul Barosu binasına Ebru’nun afişi nasıl asılırmış ? Terör örgütü üyeliğinden yargılanan bir kişinin fotoğrafının asılması, İstanbul Barosuna yakışmamışmış, kabul edilemezmişmiş ve baromuz da açıklama yapmak zorunda bırakılmış.

Geleneksel, insanı yok sayan, devleti kutsayan anlayıştan başka bir açıklama beklemiyoruz. Hepsi gereğini yapmaktadırlar. Bir insanı,,hukukçu bir kadını açlık grevine ve ölüm orucuna yatmasının koşullarını hazırlayanlar, İstanbul Barosunu kimden yanasın, tarafını belirle şeklinde bir zorlama anlayışı dikte ediyorlar.

Elbette bir baro öncelikle demokrasi,hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler,hukukun üstünlüğü, yaşam hakkından yanadır. Hukuku katledenlerin, tarafsız ve bağımsız yargıyı, taraflı ve bağımlı hale getirenlerin, iki dudak arasına biat edenlerin karşısında ama / lakin / fakata/ devlet ağızına ve onun karşısında teslimiyete hiç gerek yok. Konuyu, özünden uzaklaştırarak sorumluluklarını unutturmak isteyenler, iki elimiz yakanızda olacak. Ebru, bedenen ölmüş olabilir fakat insan hakları mücadelesi bitmeyecek.

Ölüme giden yolda sorumlulukları olanlar, öldürdüğünüz adalet bir gün size de gerek olacak. Bir insan, hukukçu bir kadın göz göre göre öldü ey muktedirler ve onun yalakaları !!! Siz, gündemi değiştirmeyin, sorumluluklarınızı perdelemeyin, ana konuyu istikametten saptırmayın. Mensup olduğun baroda , afişin asılıp asılmamasına göre kimse, yargılanmasın, ötekileştirilip,,hedef haline getirilmesin. Vicdanları körelmiş,sağır olmuş,gereğini yapmamış olanlar, kabusunuz ; adil yargılanma için ölüme yatan Ebru , Aytaç ve niceleri olsun…..

Editör: TE Bilisim