Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Öğretmen atamalarıyla ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi. Eğitim Sen "Öğretmenler Sözleşmeli Değil, Kadrolu Olarak Atanmalıdır!" dedi

Ataması yapılmayan 500 binin üzerinde öğretmen atanmayı, bir milyona yakın kadrolu öğretmen ise çalışma koşullarının, ücretlerinin iyileşmesini ve mesleki özerkliğinin güçlendirilmesini bekliyor. On binlerce öğretmen isteğe bağlı yer değişikliği ile demir attıkları kentlerden başka bir kente gitmeyi, on binlerce öğretmen her gün yüzlerce kilometre gidip geldikleri köylerden kente dönmeyi hayal ediyor.

Öğretmenler ayrımcılıklarla karşılaşmaktan, öğretmenlik mesleğini değersizleştiren, boyun eğdiren mekanizmalardan, seçmeli dersler konusundaki baskılardan, büyük bir kısmının üye olduğu sendikalarının haklarını savunmamasından, toplumsal cinsiyet ve etnik kökene dayalı eşitsizliklerden ve karar süreçlerinden dışlanmaktan yoruldular. Eğitim emekçileri uzaktan eğitim yorgunu oldular.

Bu denli büyük sorunlar yumağı içinde umutları azıcık da olsa canlandıran 20 bin öğretmen atamasının yapılacağı haberi geliyor en yükseklerden. Bu haberle sıkışan yüreklerde bir umut parlaması olsa da öğretmen işsizliğinin geldiği düzey hatırlandığında çabuk sönüyor umutlar. Atanacaklar yine sözleşmeli olacaklar. Ayrıca 20 bin öğretmen ataması, COVID-19 salgınında öğretmen başına düşecek öğrenci sayısını tüm illerde denk biçimde düşürecek bir rakam değil! Bu rakam, eğitim sisteminin sınırları dışında bekleyen diplomalı işsiz öğretmenler denizinin beklentilerine de karşılık gelmiyor. İşsiz öğretmenler yine de mütevazılar; en az 60 bin öğretmen atamasının yapılması bekliyorlar.  Ne var ki, Sayıştay verilerine göre resmi öğretmen açığı 138 bin, COVID-19 salgını da dikkate alındığında gerçek öğretmen açığı ise Sayıştay’ın da ifade ettiğinden çok daha fazla.

Öğretmen sunumu ve arzındaki bu uyumsuzluğun, öğretmen istihdamındaki bu ayrıştırıcı ve eşitsiz politikaların, öğretmen emeğini değersizleştiren bu yönelimin sorumlusu kimler, hangi kurumlardır? Yıllardır kamu istihdamında, özellikle eğitimde güvencesiz, esnek ve performansa dayalı istihdam politikaları hayata geçiriliyor. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında, 40 binin üzerinde eğitim ve bilim emekçisi ihraç edildi. OHAL koşulları ve ihraçların yarattığı toz ve duman içinde iktidar eğitimde ‘sözleşmeli istihdam’ uygulamasını yeniden başlattı ve mülakat uygulaması ile birlikte atama süreçlerini siyaseten denetimi altına aldı.

Geçtiğimiz beş yıl içinde ataması yapılan tüm öğretmenler sözleşmeli olarak atanmış, MEB bünyesinde toplamda 110 bin ‘sözleşmeli öğretmen’ güvencesiz olarak istihdam edilmeye başlanmıştır. Sözleşmeli olarak atanan öğretmenler İktidara yakın sendikalara üye olmaya zorlanmakta, iş güvencelerinin pamuk ipliğine bağlı olduğu her fırsatta kendilerine hatırlatılmaktadır.

Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması, ücretli öğretmenlik uygulamasıyla birlikte, eğitim-öğretim ortamında ve eğitimin niteliğinde bozulmaya neden olmuş, eğitim emekçileri arasında statü farkı oluşmasını, ekonomik ve sosyal hak kayıpları yaşanmasını beraberinde getirmiştir. İktidar ve MEB’in eğitimde sözleşmeli ve güvencesiz öğretmen istihdamını adım adım kural haline getirmek istediği açıktır.

2003-2020 yılları arasında KPSS’ye giren her 100 öğretmenden ortalama sadece 16’sının ataması yapılmış, geriye kalan 84 işsiz öğretmen ya tekrar sınava girmek ya da başka alanlarda çalışmak zorunda bırakılmıştır. Ataması yapılmayan öğretmenlerin zorunlu olarak meslekleri dışında işler yapmaya zorlanması ve meslekleri ile ilgisi olmayan alanlarda çalışmak zorunda bırakılması Türkiye için utanç vericidir.

Öğretmen emeği değersizleştirilemez. Sendikamız, onurlu bir yaşam için güvenli, sağlıklı ve güvenceli koşullarda çalışma hakkının, her birey için en temel haklardan birisi olduğunu her fırsatta ifade etmektedir. Diğer sendikalardan farklı olarak bu konudaki duruşumuz nettir. Eğitim emekçilerinin ekonomik, sosyal ve kültürel bağlamda güçlü hakları olduğunda, Türkiye’nin tüm çocuklarının eğitim hakkını kullanmaları için mücadele etmeleri daha kolay olacaktır. Eğitim hakkı yoluyla kendilerini geliştiren, insani güç ve yetilerini güçlendirerek özgürleşen gençler Türkiye’de herkes için emek, demokrasi ve barış mücadelesinin ileriye doğru taşıyıcısı olacaklardır. Sosyal, demokratik, laik bir cumhuriyete giderken hepimizin yaşamları birbirine bağlıdır.

Düşler gerçeğin vekilidir; 20 bin öğretmen ataması bugünün gerçekliğinin gerektirdiği rakam değildir. COVID-19 salgını ile mücadelede çok önemli olan öğretmen açıklarının kapatılması için ataması yapılmayan öğretmenlerin bir an önce öğrencileri ile buluşmaları sağlanmalıdır.

Öğretmenler eğitimin vazgeçilmez bir bileşenidir; eğitimin niteliği, öğretmenin niteliği ile doğru orantılıdır. Eğitim hizmetlerinin sürekliliği, düzenliliği, herkese eşit, parasız ve nitelikli olarak sunulması için her türlü güvencesiz istihdam uygulamasından derhal vazgeçilmeli, kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır.

Editör: TE Bilisim