Eğitim Sen tarafından hazırlanan raporda; "Nüfusun en dinamik kesimlerini oluşturan gençler, tıpkı geçmişte olduğu gibi, bugün de egemen sınıflar için dönem dönem tehlikeli, sistem karşısında potansiyel bir tehdit olarak görülmektedir" ifadeleri kullanıldı.

Raporda özet olarak şu konulara dikkat çekildi;

Bu potansiyel tehdidi ortadan kaldıracak ya da en azından egemen sisteme yönelik tepkilerini engelleyecek çeşitli araçlar ve kurumlar aracılığıyla, bu kesimin sistem karşıtı davranışları kontrol altına alınmak istenmektedir.

Her düzeydeki eğitim kurumları, tıpkı kışla sisteminde olduğu gibi gençliğin belirli bir disiplin içinde sisteme bağlanması, egemen sistemin kuralları ve yasaklarıyla eğitilmesi için düzenlenmiş temel örgütlenmeler olarak ortaya çıkmıştır.

Bu anlamıyla gençlik, bir taraftan düzen için tehdit olarak değerlendirilirken, diğer taraftan toplumun geleceği açısından büyük önem taşıyan bu kesimin sisteme kazanılması, mevcut düzenin devamının sağlanması için egemenlerin çıkarları doğrultusunda ‘eğitilmesi’ ve ‘terbiye edilmesi’ ihtiyacı ön plana çıkmaktadır.

Buradaki temel amaç, gençliğin enerjisinden, yaratıcılık ve yeteneklerinden sonuna kadar yararlanmaktır.

Gençlik kesimleri bir taraftan okullarda ‘terbiye edilerek’ egemen sisteme kazandırılmaya çalışılırken, diğer taraftan eğitim dışına itilerek, kimi zaman Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) gibi projeler aracılığıyla çalıştırılmakta, kimi zaman da fabrika ve atölyelerde ucuz iş gücü kaynağı olarak ağır çalışma koşulları altında sömürülmektedir.

Gençliğin geleceğe bakışında ortaya çıkan sorunlardan söz ederken, sermaye güçlerinin gençliğin geleceğini karartan, onların enerjisini, yaratıcılığını sömüren, gençliğin dinamizmini denetimi altına alan ve onu düzenin temel parçası haline getiren politikaları görmemek mümkün değildir. Çünkü bu politikalar, gençlik düzene karşı örgütlü bir karşı koyuş gerçekleştirmediği sürece, onu oyalayacak, kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirecek yol ve yöntemlerin sonuna kadar kullanılmasını sağlamaktadır.

Egemen sınıfların kontrolü elinden kaçırdığı; gençliğin sömürüye, baskılara, karşı mücadelesinin yükseldiği dönemlerde, 1980 öncesinde olduğu gibi, zor ve şiddet araçlarıyla sindirme politikaları uygulanmakta ve sayısız araçlarla gençliğe saldırılmaktadır.

Gençlik, ilkokuldan başlayarak idealist, gerici bir temelde örgütlenmiş olan, dünyayı gerçekte olduğu gibi değil, sermaye güçlerinin onlara göstermek istediği gibi görmelerini sağlayan bir okul eğitimi ile dünyayı tanıyarak işsizler ordusuna katılmaktadır.

Bu durum, gençliğin eğitimsiz bırakıldığı, daha çocuk yaşta okuldan dışlandığı, üniversite kapılarının emekçi, yoksul aile çocuklarına kapatıldığı gerçeğinin bir sonucudur. Dolayısıyla Türkiye gençliği, her tür ekonomik-toplumsal destekten soyutlanarak işsizlik ve gelecek güvencesizliği kıskacına alınmış bir konuma sürüklenmiştir. Özellikle kentlerin yoksul kesimlerinde, eğitimsiz, yoksulluk içinde hayata atılan ve iş bulma olanakları son derece kısıtlanmış olan emekçi gençlik yığınları, her tür gerici, ırkçı, şoven propagandaya maruz kalmaktadır. Bunun yanında uyuşturucunun, adi suçların en açık hedefi yine gençlik olmaktadır.

Türkiye’de Gençliğin Durumu Raporu’nun tamamı için tıklayınız.

Editör: TE Bilisim