Adana Emek ve Demokrasi Güçleri Atatürk Parkında Bir Araya Gelerek Gezi Parkı Eylemlerinin 8. Yıldönümü Nedeniyle Kitlesel Basın Açıklaması Gerçekleştirdiler.

Adana Demokrasi Güçleri adına basın açıklamasını KESK Dönem Sözcüsü Tonguç ÖZKAN okudu.

Özkan açıklamasında; “Ülkemizin toplumsal tarihinin en parlak ve onurlu sayfası olan GEZİ 8 yaşında!” dedi.

Tonguç Özkan açıklamasına şu şekilde devam etti;

Gezi Parkından yükselen “sağlıklı kentleşme ve yaşanılır kent” talebi ile başlayan gezi direnişi, ülkenin milyonlarca yurttaşının daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi talebiyle birleşerek ülkenin dört bir köşesine yayılarak yepyeni ve evrensel bir boyut kazanmıştı. 

Gezi, bu ülke tarihinin en demokratik, en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareketidir. Hep birlikte konuşup karar vermenin, fikri ve hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş halidir. Ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır. 2013 Mayıs’ının son günlerinden başlayıp Haziran boyunca devam eden bu mücadelede toplumun her kesiminden insanlar yer almıştır.

Parklarına ve meydanlarına sahip çıkmak için barışçıl bir biçimde slogan atarak, şarkı söyleyerek sokağa çıkan sıradan insanlardan, biber gazından ya da gözleri kör eden gaz fişeğinden etkilenenleri tedavi etmek için gönüllü nöbet tutan doktor, hemşire ve sağlık memurlarına.
En demokratik haklarını kullanırken hukuksuz uygulamalara maruz kalan insanları korumak için seferber olan avukatlardan, Gezinin haklılığını savunan ve bu haklılığa karşı gösterilen şiddeti protesto amacıyla ülke genelinde 2 gün boyunca grev yaparak iş bırakan kamu emekçilerine.

Şiirleri ve öyküleri ile şehirlerin meydanlarını edebiyat matinelerine çeviren öykücü ve şairlerden, Enstrümanları ile meydanları ve parkları renklendiren müzisyenlere. Ülke tarihinin en kitlesel, barışçıl ve demokratik halk tepkisini haberleştiren gazeteci, radyocu ve televizyonculardan, Yarışma programlarından magazin programlarına, tartışma programlarından belgesellere  kadar Gezi’yi ekranlara taşıyan yapımcılar, sunucular, programcılar; Ülkenin çok sesli, demokratik ve çağdaşlaşma sürecinde bir adım olan Gezi’de “ben de vardım!“ diyen oyuncu, sanatçı ve yönetmenlere.

Hukuksuz ve kent katili imar planlarına karşı teknik ve yasal çerçevede mücadele eden mühendis, mimar ve şehir plancılarından,
Sendikalı ya da sendikasız, güvenceli ya da güvencesiz, hak talep eden inşaat işçisi ve plaza çalışanından binlerce emekçiye.

Şiddete uğrayan kırmızılı kadınlar, duran adamlar ağaçlara sarılan insanlar, kararlı duran milletvekilleri, çocuklarını almak için değil yanlarında olmak için gelip zincir olan anneler; duvar yazılarıyla, yaratıcı zekâlarıyla dostu düşmanı hayran bırakan ve geleceğe umut aşılayan gençler; meydanlarda kandil kutlayan ve yeryüzü sofraları kuranlar ve bunları korumak için el ele veren herkes Gezi’nin tüm renkleridir.
 


Haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe, dayatmaya, baskıya karşı direnmenin adı, bir parktan tüm ülkeye ve dünyaya yankılanan kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızdan, bir arada söyledikleri şarkıydı Gezi.
Emekten yana, yoksuldan yana, doğadan yana, ezilmişten yana, ötekileştirilenden yana, kadından yana, barıştan yana her direnişin içinde yer alacağı, direnen herkesin dilinden düşürmeyeceği bir şarkı…

Bu şarkıyı susturmak için iktidar sahiplerinden güç alan, hukuk ve kural tanımaz polis şiddetinin yaşamlarımızı nasıl kararttığını unutmuş değiliz.

Ethem Sarısülük ile Medeni Yıldırım’ı öldüren polis ve jandarma kurşunlarının, Ali İsmail’e yönelen ölümcül tekmelerin sahiplerinin, Abdullah Cömert’i, Ahmet Atakan’ı, Berkin Elvan’ı yaşamdan koparan biber gazı fişeklerinin, Hasan Ferit’i vuran mafya bozuntularının ve Mehmet Ayvalıtaş’ı bizden alan pervasızlığın bu hukuksuzluktan güç aldığını biliyoruz.

Onlarca arkadaşımızın gözlerini kaybetmesinin, binlercesinin yaralanmasının, bunun ardından faillerin ve azmettiricilerin cezasız bırakılmasının böylesi bir kural tanımazlıktan beslendiğine şahit olduk.
Toplumun bütün bu renklerini barındıran Gezi Direnişinin, terör, darbe, dış güçlerin oyunu iddialarıyla suç kapsamına alınarak yargılanmasını asla kabul etmiyoruz.

Bugün Gezi’yi yargılamaya kalkanlar şunu bilmelidir ki;

Dava edilmesi, yargılanması gereken birileri varsa, amansızca ve kural tanımadan bu ölümlere ve yaralanmalara neden olanlardır. Kendi yurttaşları tarafından verilen ve haklılığı açık olan bu mesajın gereklerini yapmak yerine; düşman yaratma, suç icat etme, ülkenin en demokratik eyleminden darbe, terör, suç örgütü çıkarma girişimleri bu ülkeye ve demokrasiye yapılan en büyük kötülüktür.

Son zamanlarda, ülkemizin siyaset, bürokrasi ve mafya işbirliği ile nasıl yönetildiğine hep birlikte şahitlik ediyoruz. Geçmişten bu yana yaşanan faali meçhuller, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, şantaj ve tehdit iddialarının ortaya saçıldığı bugünlerde, Gezi’de hep birlikte haykırmış olduğumuz demokrasi, hukuk, insan hakları, özgürlük ve adalet taleplerimizde ne kadar haklı olduğumuzu bir kez daha görüyoruz.

Bütün bunların ışığında, ülke tarihinde bir onur sayfası olarak yer alan, demokrasi ve özgürlük taleplerimizin çığlığı olan Gezi Direnişini 8. yılında şehitlerimizi bir kez daha saygıyla anarken, bu ülkeye demokrasiyi, barışı ve özgürlüğü getirinceye dek korkmadan, yılmadan, boyun eğmeden, kararlılık ve inançla mücadele etmeye devam edeceğiz.

Editör: TE Bilisim