Kaleydoskopun içinden hiç baktınız mı?

Çocuklar için genellikle daha eğlenceli olarak sayılabilecek, ucu buzlucamla kapatılmış metal boru içerisine yerleştirilmiş aynalar aracılığı ile içerisinde renkli küçük cisimler yaratan ve onları gösteren araçtır kaleydoskop. Çiçek dürbünü olarak da bilinen bir araçtır.

Çağımızın robotlaşan sistem ve insanlarına, faşistlerin ve sistemlerinin fazlalığına rağmen bir kaleydoskop bulup içine bakın derim. Farklı renkler, cisimler, biçimler size belki de baş ağrısı verecektir, versin de. Rahatsız olun biraz, yaşadığınız tek düze hayatın dürbününün dışından farklı şeyler görün. Dürbününüz tek bir şeye odaklı zaten; “en fazlasına”.
Bu bir tüketici politikası olsa da faşizmi bence aşırı destekleyen bir düşünce yapısıdır.

Kim en fazla sevene sahip?
Kim en fazla beğeniyi toplamış?
Kim en fazla kişi tarafından takdir görüyor?
Kimin en fazla parası var?
Kim en fazla eşyaya sahip?
Kim en fazla …

Bence hepimiz yeteri kadarız hatta belki eksik. En fazla hiç değiliz, olamayız da. Her gün yeni icatlar, bilgiler doğuran hayatta kimse en fazla olamazdır. O yola girdik mi o sistem bizi yutar belki de. En'ler kadar bağımlı bir şey var mı bilemem.

Öyle bir bağımlılık ki bu en'ler, siyasi hayatta, politikada, ekonomide, teknolojide her yerde insanları elinde tutuyor. Yavaş yavaş robotik bir şekilde en'ler kargaşasına katılıyoruz, hep birlikte. Hiç renklere, cisimlere, farklı herhangi bir şeye odaklanmıyor onları fark etmiyoruz bile. Tek hedef “en”; en tepe, en çok para, en zengin, en iyi, en güzel, en iyi okul, en iyi not..

Belki de bu yüzdendir kaleydoskopun çocuklar tarafından daha çok ilgi görmesi. Henüz en'lerle tanışmamışlardır. O faşist kargaşanın içine girmemişlerdir. Hani dilek dilerken falan ya da birini kutlarken “her şeyin en iyisine layıksın” gibi cümleler kurarlar ya bence artık bundan vazgeçelim. Son bir buçuk senede yaşamadığımız olay kalmadı, halen daha en'lerin peşindeyiz. Dedim ya bağımlılık.

Bir kere gecenin karanlığına bakın, gündüzün aydınlığına sonra da o renkli kaleydoskopa. Ne kadar farklı cisim, şekil, hayat, renk, canlı var. Hepimiz en olamayız fakat hepimiz eşit olabiliriz. Bu kadar mücadele hatta savaş verip en'e henüz ulaştım diyeni, ülkeyi falan görmedim. Doymuyoruz.

Fakat bu harcanan ve sarf edilen eforu herkesin eşitliğine harcasanız belki de bugün açlar tok, fakirler zengin, okumamışlar okumuş olacaktı, o katiller dışarıda gezinmeyecekti. Bir sistemin, bir düşüncenin, toplumsal olarak en diye kabul edilenin dışındakini görmek bile istemezken, nasıl en olasınız? Onlarca canlı, düşünce, fikir, insan ne olacak?

Önce herkes eşit olmalı, adil olunmalı, eşit şartlar hatta daha doğrusu şartlar doğrultusunda eşit haklar verilmeli. Hani internette gezen bir fotoğraf var ya eşitliği anlatan, bir çitin arkasından 3 kişi bakıyordur ve birinci kısmında herkese eşit miktarda yükseklik sağlanmışken ikinci kısımda kısa olana daha fazla yükseklik verilmiştir ve boyu uzun olana daha az yükseklik sağlanmıştır. Aslında mevzu herkese eşit dağıtmakta değil eşit şartlar ve haktadır. Çitin arkasından bakan herkes çitin diğer tarafını görmelidir.

En'ci değil de eşitlikçi olmaktan bahsediyorum. Öyleyseniz azınlıksınız sanmayın fakat haklısınız en'cilerde azınlık değil. Üstüne üstlük bizden fazla sesleri çıkıyor, sonuçta en'ciler. Bizim onların sesini, düşüncesini bastırmak gibi bir mücadelemiz yok; biz eşit miktarda hepimizin sesi, düşüncesi duyulsun istiyoruz.

Bir daha düşünün, hatta önce düşünebildiğinizi hatırlayın, bir sistemin içinde kaybolup en'cilerden olmayın. Hayat, çevre, insanlar sizi oraya yöneltiyorsa da bu sizin hayatınız biraz durun, gökyüzüne bakın, sonra bir kaleydoskopun içinden bakın biraz da. Ve rahatsız olduğunuz şeyleri dile getirin harekete geçin. Onlardan kaçıp sistemin içine girmeyin.

Editör: TE Bilisim