En Temizinden Delirmek…!

Nasıl böyle delirdin diyorlar, sakin kalabilmek için fazla karışık bir dünyada yaşıyoruz öyle değil mi? Yoksa bir ben mi görüyorum gözlerim kapalıyken. Hani gönül gözü hikâyeleri!

Her şeyde yalan değildir öyle değil mi?

Sakin olmak başka bir şey, hak savunmak gerektiğinde savaşmak başka bir şey! Ben insanım nihayetinde, içimde tüm duyguları barındırıyorum. Yanlış şeyler olunca canım acıyor, karanlıktan korkuyor, depremden kaçıyor, damarıma basılınca sinirleniyorum. İnsanım yani. Bunun da içinden canavar çıktı diyenlere sesleniyorum. Evde sakin sakin yemek yerken yavaş davranabilirsiniz lakin bir hastanızı hastaneye yetiştirirken aynı yavaş hareketleri gösterirseniz hastanız ölür. Deniz kenarında oturup kitap okurken, bir arkadaşınızla barda biranızı içip sohbet ederken ve iş hayatınızda rutin bir çalışma alışkanlığınızı sürdürürken normal olan bu sakinliği, cephede de aynı rutinde sürdürseniz, ölürsünüz. Hızlı bir araba geliyor ve siz karşıdan karşıya yavaş geçiyorsanız kazaya kurban gitme ihtimaliniz oldukça yüksektir öyle değil mi? Bazı yemekler hafif, bazıları orta, bazıları harlı ateşte pişer lezzetli olabilmeleri için. Yani hayat böyle bir şeydir. Nerde ve kime nasıl davrandığınla alakalı! Sevdiğin birine özel, dışarıdakilere sıradan davranırsın. Biri sana düşmanca yaklaşıp parmağını tetikte tutuyorsa, sen onu elinde çiçeklerle beklemezsin. “ama bunu bekleyen insanlarında varlığı az değil hani, şaşıyorum” Dengeyi tutturamazsan ya ölürsün ya kaybolursun. O yüzden şimdi savaşıyorum. O yüzden içimdeki tüm cephaneliği sırtlayıp omzuma, savaş çukurları açıyorum etrafıma. Sakinliğime kanıp aldanmayın o yüzden. Gerektiğinde dünyayı yerinden sarsıp, o fitili ateşleyebilecek gücü kendimde bulabilirim, gerekirse süpürgesi olan bir cadı, gerekirse şeytandan daha tehlikeli bir varlık haline dönüşebilirim, bu benimle alakalı değil bana yapılanlarla alakalı. Ve sadece benim için geçerli değil her canlı için geçerli. Daha nasıl anlatılır bilmiyorum. Lügatımda daha fazla sarf edilecek kelime kalmadı, tüm şarjörü boşa harcamışım gibi, kovanlar dağılmış ortalık yere. Tüm haznelerim yoğun savaş altında.

Yaşanılan bu hayatta yürümek istediğiniz kişi ve kişilere, topluma, doğaya, hayvanlara davranış şekliniz acı veriyor ve bunu görüpte aldırmıyorsanız, nasıl dilersiniz kendinize cenneti! Bu hangi dalda çözülebilecek bir hastalık kestiremiyorum. Psikoloji, sosyoloji, fizyoloji, nöroloji belkide hepsinin toplamından beter bir yerde oturup kendi için yeni bir dal belirliyordur insanoğlu. Olması gereken bu mu? Yoksa yaşadığınız hayaloji de boğulmak için gün mü sayıyor parmaklarınız. Anlayamıyorum, anlatamıyorum. Hayat bazen sizi alıp öyle bir yere getiriyor ki nerde olduğunuzu bilmediğiniz bir çukurda hayallerinize kısa kalıyor merdiven. Ve aslında insan olmaya çalışmaktan başka hiç suçunuz yokken delirtenler yüzünden şiddetle deliriyorsunuz.

Bırakmak gerek bazen!

Neden mi?

Bazen olduğu yerde bırakmak daha az acıtır, bilmediğin yollarda ite kalka dost sandığınız kişilerle yürümekten çok daha iyidir.

Benden size bir tavsiye, daha fazla geç kalmayın, bırakın onları…

GM

Editör: TE Bilisim