Daha doğar doğmaz, kulağına okudular ezanı, isminle birlikte. Hatta isminden önce duydun, o buğulu -korkutucu olmadığında- etkileyici sesi!

Annenle baban çok korktular cehenneme gitmekten, ya öğretemezlerse diye sana Müslümanlığı. Somut dönemler çağına bile girmeden, yani duyusal-motor dönemde bir bebekken, başladı, dini/soyut bilgileri öğrenme maceran.

Çevrende ne kadar vardı örnek insan, bilemem! Emin, sevgili, saygılı, gerçek Müslüman! Bilemem! Ama verilmeye çalışıldı bilgiler, ezberler, bir bir…

Kur’an kursuna da gittin; Din Kültürü dersleri de aldın okullardan. Tarikatlara da girdin, cemaatlere de. En azından aşırı saygı duydun bunlara, doğru söyle bak, çarpılırsın!

Eskiden, bir zamanlar, dininin üzerine çok gelindiği söylendi, inandın! Hele komünistler gelirse iktidara, topyekûn gideceği söylendi dinin, diyanetin, inandın! Baş düşmandı laikler sana, ateistlerle birlikte!

Zamanla doldu taştı çevren, senin gibi inanan insanlarla. Çok uğraştınız yalan yok, iktidara gelmek için. Çalışıp didindiniz. “Yüce yaradan” yüzünüze baktı, tattınız iktidarı sonuna kadar!

Hep senin adına seslendiler Tanrı’na. Hep senden önce söylediler aklına gelenleri. Sürekli bir adım önündeydiler, başındakiler. Hep hassasiyetlerini kaşıdılar, hep gaz, hep hamaset!

Bir ara kafan karıştı, gördün eski arkadaşlarından zengin olanları. Zenginliği geçtin, haram yiyenleri gördün kendi gözlerinle. Eşini, çocuğunu bırakanları… Mahallesini terk edenleri… Hep yukarı tırmananları… Kafan karıştı, bir anlam veremedin olup bitenlere.

Kafan karıştıkça, daha çok söz aldılar inançların üzerine. Sürekli dinden bahseder oldular, sürekli. Hatta eskisinden de çok... Bu arada zenginlikleri artıyordu! Hep…

Karşı cephe olarak gördüklerinizin, kafalarına çoraplar örmeye başladılar sonra. “Olsun,” diyordun, “onlar da az mı çektirdi bize?”

Bu sırada, çok daha artmaya başladı hamasetler, nutuklar… Zaten bebeklikten beri bildiklerini, daha daha çok duyar oldun etrafta. Hem senin kadar bile bilmeyenler, bağıra çağıra caka satıyorlardı ortalıkta.

Eski çevrendekiler zenginleştikçe, senin cüzdanın boşalıyordu ha bire. Yeni vergiler, “düzenleme” dedikleri zamlar, zamlar, zamlar… “Neden aynı oranda artmıyor ki maaşlar”, diye sordukça sen içinden, daha büyük zamlar geliyordu ha bire. Daha büyük… Çok büyük…

İyisi mi fazla uzatmayayım dostum, sözün fazlası akılsıza söylenir. Sen akıllısın, hem de vicdanlı. Vallahi dostum, bence, inancının sömürülmesini istemiyorsan; gerçekten yaşamak istiyorsan yani dinini, diyanetini; gel sen de katıl biz sosyalistlere. Yeter ki emekten yana ol, çalış, üret! Yeter ki düşman olarak görme, farklı farklı inanan emekçi kardeşlerini ve de inanmayanı. O zaman… İşte o zaman… Ne kadar istiyorsan inan, nasıl istiyorsan tap! Tanrı’n da senin olsun, inancın da! “Yok, inancımı yaşatmaz sizinkiler,” diyorsan, öyle bir durumda, ben de seninleyim, inan!

Editör: TE Bilisim