Futbol, topa oyuncuların vurduğu ama takımın oynadığı bir oyundur.

Futbolun belki de en güzel yanı hem tek tek bireysel yeteneklere dayanan oyunculardan kurulu olması hem de sıradan veya mücadeleci oyuncuların takım içinde ekip ruhuyla hareket ediyor olmasıdır. Oyuncunun becerisi eğer takımın kazanma oranını arttırıyorsa önemli ve değerlidir, tersi durumlarda ise en büyük yetenek, yenilginin de en büyük sorumlusu olabilir. Oyuncunun yeteneği oynadığı mevkideki başarısına göredir. Bir oyuncu her mevkide başarılı olamayacağı gibi aynı özellik veya becerilere sahip oyuncularla takım kurmakta aynı oranda başarılı olmayacaktır.

Futbolcu bu noktada narsistik duyguları ile bu duygularını engelleyip takım için oynama noktasında gidip gelecektir. Topa vurup, golü atıp takımını kazandıranın kendisi olma ihtimali varken, daha iyi pozisyonda olan arkadaşına pas verip, onun kahraman olmasını sağlamak futbolcuyu gerilime sokacaktır. Bu aynı zamanda bireysel başarı ile takım başarısı arasındaki gerilimdir. Futbolcunun bu esnada doyum ile vazgeçme noktası arasındaki birkaç saniyelik sürede bu ruh haline bürünüp anksiyeteye girmesi futbolun güzel olduğu kadar zalim halini de gösterir. Kazanmak için kendinden vazgeçip, başka bir kişiliğe bürünmek ancak takım ruhunun etkisi ile olabilecek bir şeydir.

Bireysel Yetenek mi? Takım Oyunu mu?

İyi futbolcu, bireysel narsistik doyumunu erteleyebilen, ondan vazgeçebilen ve kendisinin ancak takım varsa var olduğuna inanabilendir. Messi'nin bu konuda söylediği; “Takım arkadaşlarım olmadan ben bir hiçim, onlar iyi oynadığı için ben böyle oynayabiliyorum” demesi bu gerilimi nasıl çözdüğünün en önemli bir göstergesidir. Messi'nin demek istediği; “Ben, ancak takım arkadaşlarımla biz olabildiğimde ben olabiliyorum” demektir.

Takım ruhunu en iyi anlatan bir olgudur bu. Hollandalı Bergkamp ise “Futbolda, kariyeriniz ya da şöhretiniz ne olursa olsun, takım için oynamanız gerekir.” diyor.

Takım olmak için bir diğer geçerli olan durum her bir oyuncunun karşı takım oyuncularından bireysel olarak ta daha iyi olmasına rağmen bunun bir maç kazanmak için yeterli olamayacağıdır. Oyuncu ayrıca takımın da diğer takımdan daha iyi olduğunu hissetmelidir. Bunun en güzel örneğini topsuz alandaki oyuncuların hareketleri ile atılan gol gösterir. Çoğu zaman golün atılmasını sağlayan, topsuz alandaki forvetin hızlı hareketleri olur. Topla ceza sahasına doğru yaklaşmakta olan arkadaşının kendisine pas vermesini sağlamak istermiş gibi bir yöne doğru koşmaya başlayan oyuncuyu karşı takımın defans oyuncuları, arkalarında boş bir alan yaratarak yakalamaya çalışırlar. O esnasında başka bir oyuncu bu boş alana “deplase” olarak pasın kendisine verilmesi mesajını gönderir. Pas ona verilir ve önünde kaleciden ve kale direklerinden başka bir şey kalmayan forvet oyuncu topu rahatlıkla gole çevirir. Golü, aslında peşine defans oyuncularını katarak gol atan arkadaşına boş alan yaratan oyuncu atmıştır. Futboldan anlayanlar için esas olan topsuz alan yaratan hünerdir. Bu da ancak takım ruhunun olması ile olabilecek bir durumdur.

Motivasyon mu? Dolduruşa Getirmek mi?

Futbolcunun olumlu psikolojik düzeye yükselmesi ne denli güçse, olumsuz psikolojik durumlardan kendini kurtarması da o denli güçtür. Takımlar veya oyuncular bu yüzden iyi başladıkları bir ligi kötü veya kötü başladıkları bir ligi iyi bir derece ile bitirebilirler. Futbolcuların yaşı ve deneyimi ilerledikçe dış etkenlerden kendilerini korumaları artmakta ve sorunlarla genç oyunculara göre daha rahat başa çıkmaktadırlar. Bizde ise motivasyon demek taraftarı veya oyuncuları “dolduruşa getirmek” demektir. Oysa ki motivasyon, ruhsal boyutla birlikte beynin, adalelerin, liflerin fizyolojik hareketine bağlıdır. Demek ki hem ruhsal, hem bedensel hareketin birlikte fonksiyonudur… Bir anlamda düşüncenin ve davranışın, bütün olarak performansın kimyasıdır motivasyon…

Moral olarak çöküntü içinde; teknik ve taktik uyumu bozulmuş, kimyasal bir tepki göstermeye uygun olmayan oyuncu, teknik adam ve yönetim kadrosuna mahkum olan bir takımın, popüler bir başkan veya yerine getirilecek popüler bir yeni teknik direktörle kazanma motivasyonu eğer ki takım ruhu bozulmuşsa nasıl yerine getirilecektir? Bunun tersi olan aşırı motivasyon sonucu sahaya gerilmiş bir yay gibi çıkan oyuncular için maç içerisinde bunun faturasını ödemek zorda kalmaktadırlar.

Büyük Takım mı? Takım Ruhu mu?

Takım olmak veya takım ruhu küçük veya orta dereceli takımlarda her zaman için bir sorundur. Bu takımlarda ki oyuncular özellikle büyük maçlarda diğer maçlar arasında havaya girme yönünden büyük dalgalanma yaşarlar. Büyük takımların her maçı medyanın ilgisinin en yoğun olduğu maçlardır. Bu yüzden bu maçlarda oyuncular kendilerini büyük takımlara gösterme gayreti içinde oldukları için daha iyi motive olurlar ve yoğunlaşma problemi çekmezler. Ancak bir hafta sonra oynayacağı kendi ayarından daha düşük takımlarla bile kendi sahasında yenilebilir. Eğer bir takım büyük olma iddiasındaysa her maç onlar işin eşit düzeydedir. Ancak takım kendisini büyük görmüyorsa, oynayacağı sıradan maçları da büyük görmeyecektir. Bazen takım ruhunu bozan olumsuz durumlar veya kişiler vardır. Bu kişi oyunculardan biri veya birkaç tanesi olabileceği gibi, antrenör veya yöneticilerde olabilir. Özellikle takım kaptanının uyumsuzluğu diğer oyuncuları da ve takımın ruhunu da kısa sürede etkileyecektir. Takım içinde olan bazı çatışmalar ise kötü değildir. Bazı çatışmalar veya çekişmeler insanların motivasyonunu arttırarak başarısını yükseltir.

Editör: TE Bilisim