Hükümetin İstanbul Sözleşmesinin ve 6284'ün yıprattığını iddia ettiği "aile değerleri" aile değeri değil, "ev içi kötülük"tür. Bizim ailemiz insanlık, evimiz dünyadır.

Arendt'den ilhamla, kadınların ve çocukların "kendini dünyada evinde hissetmek" duygusunu yok eden, iki kişinin kurduğu "aile", ataerkinin kapitalizme hizmet edecek biçime soktuğu, içine kimseyi sığdırmayan, sevgi, iyilik ve şefkat üretmeyen bir garip kara kutudur. Bu kara kutunun içinde yaşanan ölüm, taciz ve tecavüzü gizlemek isteyen erk sahipleri kara kutunun kriptosunun çözülmesinden korkuyorlar.
İstanbul sözleşmesi "ev içi kötülük" gizeminin kriptosunu çözer. 6284 ev içi kötülüğün şifresini kırar, atar. İstanbul sözleşmesi ataerkil kapitalizme hizmet eden ev içi iktidarların Wikileaks'idir.
Kadına yönelik şiddet sadece kadınların meselesi değildir. Bütün toplumun şahsiyet ve haysiyet meselesidir.

Corona'lı günlerde, pandeminin sıkıştırmasından istifade kalelerini sağlamlaştırmak istediğiniz neo-faşizminizi yeneceğiz. Neo-faşizmin karanlığı ile yaşam ışıltısını söndürmeye çalıştığınız kadın kardeşlerimizi, genç kardeşlerimizi ve çocuklarımızı siz korumuyorsunuz; biz koruyacağız. Öldürülen her bir kadının adıyla adım adım ördüğümüz mücadelemizi ve sonucunda kazandığımız haklarımızı geri vermeyeceğiz. 6284 sayılı yasayı siz yapmadınız, biz yaptık. O yasa sizin yasanız değil, bizim yasamız. Bizim yasalarımız, hayattan, emekten, sevgiden, toplumca birbirini sevmekten yanadır. Bizim dinimiz komşusu açken tok uyumamaktır. Önce komşunu sevmektir. Bunlar büyük insanlık ailesinin dinleri ve yasalarıdır.
Hak, tanrının adlarından biridir. Bu nedenle tartışma konusu olamaz. Eğer tanrı tartışılmazsa, haklarımızı da tartışamazsınız. Bu nedenle de "Hak verilmez, alınır". Hak her insan için doğarken tanımlanır. Hak alın yazısıdır. 6284 bizim en kırılgan ve en yaralı hakkımızdır. Tartıştırmayacağız.

Her insan taşıdığı tanrı parçacıklarının müjdesidir. Her yeni doğan bebek, dünyada umudun bitmediğine dair bir müjdedir. CERN'de aradığınız tanrı parçacığını içinde bir parça iman olan her dinin mensubu önce kendi içinde, kendi yüreğinde arasın. Evrenin bir aradalığını, birbirinden haberdârlığını fizik laboratuarında ararken kendi kalbinizde de arayın, ey inananlar!
Bizler, alemin ve alemlerin biraradalığından CERN'den önce de haberdardık. Bizler, mülksüz bir ailenin çocuklarıyız. Tek mülkü dünya olan, çoğulcu, adil ve eşitlikçi büyük insanlık ailesinin. Bizim aile değerlerimize göre dedeler üvey çocuklarla evlenmez. Dedeler ateş yakar, nineler balık tutar. Bizim dedelerimiz ve ninelerimiz dünyayı/doğayı birlikte ve eşit paylaşır; toplulukları birlikte yönetir. Bizler en eski ve en yeni insanlarız. Bizim kulaklarımız kapitalizmin barbar gürültüsünü duyar ama kadim şarkısını unutmaz. Bizim ağzımız o şarkıyı herkes için söyler.

Bugün büyük insanlık ailesinden koparılan genç bir kadın kardeşimizin Pınar'ın ölüm törenindeyiz. Bu ölüm töreninde Pınar kardeşimizin yasını kız ve erkek çocuklarımızla, yengelerimizle, dayılarımızla, annelerimizle, babalarımızla, yönelim ayırdetmeksizin hetero ve LGBT kardeşlerimizle, torunlarımızla ve uzaylı kocakarı ninelerimizle birlikte tutuyoruz, hepimiz birimiz için ağlıyoruz. Güle güle güzel evladımız. Seni büyük kötülük elimizden aldı. Sıradan kötülüğün eri olan bir erkek seni aramızdan aldı. Seni unutmayacağız. Ölümünün suçlusu adilce yargılansın ve en ağır cezayı alsın diye bekleyeceğiz.

Şimdi gazetelere sesleniyoruz; sıradan kötülüğün eri olan bu erkeğin eşini ve çocuğunu bu işe karıştırmayın. Dilinizi kötülük kaplamış. Diliniz yalan söylüyor. Diliniz kirli ve kanlı. Gencecik bir kadının hayat macerasını yarım bırakan bu erle uğraşın. Sorun topluma, sorun! Ey gazeteler, topluma sorun: Neden böyle olduk? Nasıl buna izin verdik? Neden bu kadar sustuk? Çocuklarımız, kadınlarımız, gençlerimiz öldürülürken neden göz yumduk? Ve şimdi sıra hangimizin çocuğuna geldi? Yılan başlı kapitalist ataerki ejderhası bu gece hangi yuvanın çocuğunun canını isteyecek? Eğer haber yapmak istiyorsanız bu büyük muammanın haberini yapın. Yapamıyorsanız, yüreğiniz yetmiyorsa efendice susun. Kulağımızı kirletmeyin. Susun ve sokakları dolaşan ağıt şarkımızı dinleyin.

Ve siz sokakta, kahvede, tarlada, fabrikada, evdeki kardeşlerimiz! Daha ne kadar bekleyeceğiz? Ejderhanın aç karnı doymaz. Sıra bir gün mutlaka senin yuvana da gelecek. Ya şimdi bizimle birlikte ayağa kalkıp artık yeter dersiniz ya da sıra size geldiğinde artık yeter diyecek biri de kalmayacak. Kötülük pis bir ölüm getirir. İnsanın layık olduğu ak saçlı sakin bir ölümdür. Doğa bunu emreder. Doğanın dengesini bozdunuz. Gencecik kadınları ninelerinden önce toprağın altına soktunuz. Ninelerin öfkesi büyüdü. Nineler tatlı masallar anlatamaz oldu. Ninelerimiz ve yeni doğan bebeklerimiz için İstanbul Sözleşmesini savunuyoruz. 6284'ü savunuyoruz. Bu bizim haysiyet mücadelemiz. Büyük insanlık ailesinin…

Editör: TE Bilisim