Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, Roman yurttaşların yaşadığı sorunların çözülmesi amacıyla Araştırma Önergesi verdi.

Tarih boyunca dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de Romanlar, yaşadığı yerlerde ayrımcılık, ötekileştirilme, baskı ve şiddete maruz bırakılmışlardır. Etnik kimliklerinden kaynaklı çalışma alanında iş sahibi olamayan, işe alınmayan bu sebeple de hurdacılık, kağıt ve plastik toplayıcılığı, hamallık, bohçacılık, çiçekçilik, sepetçilik, sokak müzisyenliği gibi güvencesiz ve sigortasız gündelik işlerde insani olmayan koşullarda çalışan Romanlar pandemi ile birlikte daha fazla yoksulluk ve hatta açlığa mecbur bırakılmıştır.  Sigortalı ve düzenli işlerde çalışanların sayısı oldukça az olup istihdam alanındaki bu sınırlama ve ekonomik haklara erişememe hali, beraberinde medeni, siyasal ve sosyal dışlanmayı da getiren bir etki yaratmaktadır. Bunun yanı sıra sağlık hizmetlerine erişim konusunda da Romanlar birçok sıkıntı yaşamaktadırlar.

Yerleşik toplumlara göre daha farklı bir yaşam tarzları olan bu halkın, demokratik ülkelerde dahi ayrımcı politikalara maruz kaldığı gerçeği birçok insan hakları örgütü tarafından gözlemlenmiştir. Türkiye’de 5 milyona yakın bir nüfusa sahip olan Romanlar halen bir halk olarak görülmeyip egzotik ve uzak kültüre sahip göçebeler olarak algılanmaktadırlar. Kent yapılandırmalarında yerleşim yerlerinin uzağında tutulmaya çalışılmakta ve benliklerini koruyabilecekleri yaşama koşullarının sağlanmaması sebebiyle kültürel asimilasyona uğramaktadırlar. Anadilleri olan Romanes dilinde herhangi bir çalışma yapılmamakta, devlet kurumlarında insani muamele görmemekte ve sosyal dışlanmayla karşı karşıya bırakılmaktadırlar.

Ayrıca devletin yükümlülüğünde bulunan eğitim ve barınma haklarına herkesin eşit şekilde erişiminin sağlanması gerekirken Romanlar çoğu zaman bu haklardan yoksun kalmış, en temel haklarına bile erişememişlerdir. Ciddi bir barınma problemi ile karşı karşıya olan Romanların  bir kısmı derme çatma çadırlarda bir kısmı da çoğu gecekondu olan, alt yapısı kötü evlerde yaşamaktadırlar.

Sağlıksız koşullarda büyüyen Roman çocukların ise kimliklerinin geç çıkarılması nedeniyle okula geç başlaması ve uyum sağlayamaması, çoğu çocuğun okula başlasa bile bir süre sonra okulu terk etmek zorunda kalması, erken yaşta evlilikler, çocuğun çalışarak ev giderlerine katkıda bulunma mecburiyetinde bırakılması, yoksul ailelerin eğitim giderlerini karşılayamaması, okullardaki ayrımcı ve ötekileştiren muamele çocukların okulu bırakmasına sebep olmaktadır.

Tüm bu yoksulluk ve ayrımcılık sarmalında; ev işi ve bakım emeğinin yükü,  erkek şiddeti, taciz ve baskılar Roman kadınlarını da çok fazla etkilenmektedir. Kesişimsel ayrımcılığa uğrayan Roman kadınlarının eğitim sağlık ve istihdam konularında güçlendirilmeleri ve kendilerine yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığın sona erdirilmesi için gerekli politikaların üretilmesi şarttır.

Bu bağlamda 8 Nisan Dünya Romanlar Günü’nde Roman halkının yaşadığı sosyal ve ekonomik  sorunlarının tespit edilmesi, Roman kültürünün  korunması, kadın ve çocukların öncelenerek kalıcı sosyal ve ekonomik politikalar üretilmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması elzemdir.

Editör: TE Bilisim