Ne zaman bir sevdiğimizin sesini duymak için arasak Graham Belle teşekkür edip, hatta ne büyük adamsın deyip gözlerinden öpesimiz geliyordu. Bazen bazı konuşmalar sevgi sözcüklerinin gölgesinde kalınca, insanın hal tavırları değişiyor aklı başka yerlere doğru uçuşuyordu. Lakin büyük mutlulukların içinde büyük hüzünlerinde olduğunu öğrenince bocalıyordu insan. Boğaya kırmızıyı gösteren bir savaşçı gibi histerik duyguların esiri oluyor, bir türlü bu karmaşadan düşüncelerimizi kurtaramıyorduk. Bilmiyorum erkenden anlatılmalı mıydı duygular? Yine de susuyorduk, sessizliğimizle çığlık çığlığa kavga etmemiz daha ne kadar sürer bilmiyorduk. Bu bedenimizle yaptığımız kavgadan daha derin yaralar bırakıyordu ruhumuzda. Her yerimiz yara bere o yüzden. Dışımızdaki mihrak yerinde olsa da içimizdeki savaştan mağlup ayrılıyordu benliğimiz. Bazen küçük bir çocuk gibi köşeye çekilip ağlamak istiyor insan ama geride bıraktığımız gençliğimiz paçalarımıza yapışıp bizi yukarıya çekiyor ve bu döngü durmak bilmez bir şekilde devam ediyor. Bir türlü zincirle bağlayamadığımız serzenişlerimiz öyle başıboş ortada dolaşıyor, hiç ulaşmaması gereken kulaklara değiyor ve bizi dünden beter ediyordu. Ve bu hikâye hiç bitmiyordu. Bir şeyin hikâye olarak adlandırılması için yaşanmış ve bitmiş olması gerekiyordu. Yarına hikâye yazılmıyordu. Olasılıklar yarınımızdı, dünümüz ise hikâyelerden ibaret.

Kimdi bu “biz” dediğim varlık, biz diye bir şey yokken!

Öyle ortaya attığım bir cismin varlık kazanmış hali mi?
Oysa mutsuzluğumun tek öznesi benmişim gibi yüklemini bulmaya çalışan yüksüz bir vagon misali geriye gidememenin sitemi delik ceplerimden akıyordu. İki ayrı rayı birbiriyle kesiştiren istasyonda geri vites sadece bir cümleden ibaretti. Ben sende eriyordum, sense bende kaybolmaktan vazgeçmiş gibi ortalıklarda geziniyordun. Ruhu hiç acır mıydı insanın, ruhum acıyordu böyle zamanlarda, kırılmış kalbim tüm bedenimi parçalara ayırırken direnç gösteren hiç bir yanım olmuyordu. Koşulsuz kabul ediyordum olanları ve ben aslında koşulsuz seviyordum. Bir sebep aramıyordum sevmek için, bir sebepte yoktu aslında yaşamak için, zamanı geldiğinde belki de ölmek için, hatta yeniden dünyaya gelmek için…

Cüretimi bağışlayın lütfen, uygunsuz hiçbir yanı yok bu serzenişlerimin. Palavralardan sıkılmış biri olarak yalnızca dürüst olunmasından yanayım, çok severken biraz da sevilmekten yanayım, boş gururu bir kenara bırakıp gerçeğin kehanetleri ile yüzleşme tasasındayım, yapılacakların konuşulmasın ziyade benim için yapılmış şeylerin anısındayım, belki biraz sarhoş belki biraz yarınlardayım.
GM
Devam edecek…

https://www.habereguven.com/uzaklara-giden-ask/
https://www.habereguven.com/elmali-davasi/
https://www.habereguven.com/seviyorum-ben-seni/
Editör: TE Bilisim