İHD İstanbul Şubesi Yazılı Bir Basın Açıklaması Gerçekleştirerek; "Demokrasiye Ve İnsan Haklarına  Aykırı Düzenlemeler İptal Edilsin, OHAL’in Tahribatları Giderilsin!" dedi.

İHD İstanbul Şubesinin Konuyla İlgili Açıklaması Şu Şekilde;

15 Temmuz ‘darbe girişimi’, 20 Temmuz OHAL ilanı ve bitiminde çıkarılan 7145 sayılı yasaya eklenen başkanlık rejiminin antidemokratik mevzuat ve uygulamaları, demokrasi ve insan haklarının rafa kaldırılması sonucunu doğurmuş, rejim giderek despot bir karakter kazanmıştır.  

Hatırlanacağı üzere; 20 Temmuz 2016 tarihinden başlayarak 7 kez süresi uzatılan ve 2 yıl yürürlükte kalan OHAL  18 Temmuz 2018 tarihinde  sona ermiş, ancak arkasında ağır bir  tahribat ve ihlal bilançosu bırakmıştı. Üstüne üstlük, OHAL’in kaldırılmasını takiben 31 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe sokulan 7145 Sayılı yasa ile OHAL koşulları süreklileştirilmiş ve OHAL sürecinde yaratılan mağduriyetler giderilmediği gibi bu mağduriyetlere yenileri eklenmişti.  

OHAL sürecinde; ikisi cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra olmak üzere çıkarılan 34 Kanun Hükmünde Kararname  ile yaşam hakkından çalışma hakkına kadar pek çok alanda temel haklar ve özgürlükler budanmış, kazanılmış haklar gasp edilmişti.  Üstelik, OHAL’in  amacı ve süresi ile sınırlı olması gereken bu düzenlemelerde yasal sınır aşılmış ve kalıcı değişiklikler  meydana getirilmişti. 

Bunun sonucunda; işkence, hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri, keyfi gözaltı ve tutuklamalar, çalışma hakkı ihlalleri, örgütlenme hakkına ve ifade özgürlüğüne yönelik ihlallerde devasa bir artış yaşanmıştı.

7145 Sayılı  yasa ile;  kişi özgürlüğü ve güvenliği, seyahat, çalışma hakkı, adalete erişim , toplanma ve gösteri hakları ve ifade özgürlüğü yoğun baskı altına alınmış, gözaltı süresinin Anayasa’ya aykırı  ve Ceza Muhakemeleri Kanunu ile çelişir biçimde 12 güne kadar uzatılmasına sağlanan imkan, mutlak yasak kapsamındaki işkence yasağının ihlalini kolaylaştırdığı gibi, “arama” “el koyma” prosedüründe yetkinin kolluğa verilmesi,  kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal eden uygulamalara cevaz vermişti.  Hemen ardından, Valilik kararı ile seyahat hakkının kısıtlanması, yasak bölgeler ilan edilmesi ve toplanma özgürlüğünün kısıtlanmasına dair uygulamalar  gündeme oturmuştu. 

25 Ağustos 2018 tarihinden başlayarak Cumartesi Anneleri eyleminin yasaklanmasına, basın açıklaması yapılacak alanların daraltılmasına, toplantı ve gösterilerin keyfi gerekçelerle yasaklanmasına da, bu yasakların devam ediyor oluşuna da  yine bu yasa imkan sağlamıştı.

Yasa ayrıca; Bakanlık onayı ile kamu personelinin görevinden ihraç edilmesine olanak verdiği gibi,  kamu görevindeyken ihraç edilenlerin başvurularını değerlendiren OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından görevlerine iade edilecek olanların daha alt kademeden göreve dönmeleri ve tazminat talep edemeyeceklerine ilişkin düzenlemesiyle OHAL ile yaratılan hak gaspını süreklileştirmişti.

Hak ve özgürlüklerin özüne dokunan, kullanılamaz hale getiren, yaşam hakkı, işkence yasağı gibi temel haklara tehdit oluşturan bu yasa ile OHAL olağanlaştırılmış ve iktidara, bu kez yasa yoluyla kontrolsüz bir güç sağlanmıştı. 

Bunların yaşandığı bir yıl öncesinden bu yana tabloda hak ve özgürlükler lehine bir gelişme olmadığı gibi; kanunlaştırılan  yeni infaz paketi ile, bekçi yasasında yapılan değişikliklerle, düşünce, ifade ve basın özgürlüğüne  yönelik yeni yasak ve sansür uygulamalarıyla, çoklu baro yasasıyla, pandemi sırasında yaşanan özellikle sağlığa erişim ve çalışma yaşamına dair  ihlaller ile bu tablo çok daha  ağırlaştırılmış, rejim OHAL’i aşan despot bir karakter kazanmıştır.

Bugün bir kez daha;  insan hakları ve demokrasi ilkeleri gözetilerek, 7145 sayılı yasa ve devamında çıkarılan  bu minvaldeki yasaların derhal yürürlükten kaldırılarak demokrasiye dönülmesi ile OHAL’in ve devamında yaratılan tahribatların giderilmesi yönünde acil ve etkili çalışmalar yapılması yönünde hükümeti ve Meclisi göreve, demokrasi güçlerini daha güçlü bir mücadeleye, kamuoyunu duyarlılığa çağırıyoruz. 

Editör: TE Bilisim