İHD İstanbul Şubesi, 1 EKİM DÜNYA YAŞLILAR GÜNÜ dolayısıyla basın açıklaması yayınladı. Açıklamada şu ifadere yer verildi.

2022 yılında açıklanan  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK ) 2021  verilerine  göre;  en yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ülkeler sıralamasında  167 ülke arasında 68. sırada yer alan Türkiye’de,  65 ve daha yukarı yaştaki nüfus 5 yılda yüzde 24 artarak, 8 milyon 245 bin 124 kişiye ulaştı. yaklaşık her 4 haneden birinde en az bir yaşlı fert bulunan Türkiye’de,  yaşlı nüfusun  2020 ‘de % 9,5 olan toplam nüfus içindeki oranı 2021 itibarıyla yüzde 9,7'ye çıktı. Yüzde 44,3'ünü erkekler, yüzde 55,7'sini kadınların oluşturduğu  yaşlı nüfusun  temel hak ve gereksinimlerinin tanımlanmasına, devletin bu gereksinimlerin karşılanması noktasındaki sorumluluğuna , yoksulluk ve ayrımcılık başta olmak üzere yaşanan hak ihlallerinin önlenmesinde toplumun  duyarlılığına, yaşlı nüfusun birikim ve tecrübelerinin bugün ve gelecek için değerlendirilmesini sağlayacak düzenlemelere varana kadar pek çok konu ,  belirtilen 8 milyon 245 bin 124 yaşlı  için doğrudan, toplumun geri kalanı için dolaylı olarak hayati önem göstermesine rağmen, görmezden gelinmeye yada geçiştirilmeye devam ediliyor.  

Veriler, Türkiye'de yaşlı nüfusun  diğer yaş gruplarına göre daha yüksek bir hızla artış gösterdiğini, çocuk ve gençlerin toplam nüfus içindeki oranı azalırken yaşlıların toplam nüfus içindeki oranının arttığını,  oransal olarak yaşlı nüfus yapısına sahip ülkelere göre hala genç bir nüfus yapısına sahip olsa da Türkiye’de  yaşlı nüfusun sayısal bakımdan oldukça fazla olduğunu gösteriyor.

Yaşlıların da her birey gibi uygun güvenli bir çevrede yaşama, beslenme, barınma, sağlık hizmeti alma, yeterli gelir olanaklarına sahip olma, uygun eğitim ve öğretim programlarına ulaşma, eğitsel ve kültürel etkinliklere aktif olarak katılma, aile, yakın çevre, toplum ile kuşaklararası yardımlaşmayla desteklenme, gereksinim duyduğunda profesyonel bakım hizmeti alma, kişisel saygınlığını geliştiren hizmet ve olanaklardan , yeni teknik ve teknolojilerinden yararlanma gibi evrensel hakları var.

764 milyon 321 bin 142 kişi ile dünya nüfusunun yüzde 9,8'i ni oluşturan  yaşlı nüfusa dünyanın pek çok yerinde  bu hakları yeterli düzeyde sağlanmadığı gibi, Türkiye gibi ülkelerde yaşlılar topluma ve devlete yük, işe yaramaz bireyler olarak sunulmakta, toplum yaşamına katılmalarına imkan yaratılmayarak toplumda yaş ayrımcılığı (ageism) ve yaşlanmaya ve yaşlılığa karşı nefret ve korku (gerontofobi) geliştirilmektedir.

Türkiye’de toplam yaşlı nüfusun % 92 sini oluşturan 65-84 yaş aralığındaki nüfusun önemli bir bölümü yaşamsal gereksinimlerini karşılayabilmek için yeterli gelirden yoksun olduğundan,  hayatta kalabilmek için çalışmaya ya da başkasının desteğine ihtiyaç duymaktadır. Yaşamın temel ihtiyaçlarına erişimde kilit sorun olan yoksulluk ve işsizlik,  toplumun geneli için ciddi bir sorun olmakla birlikte, sosyal destekten yoksunluğuna ek olarak istihdamda dezavantajlı konumu nedeniyle  yaşlı nüfusu daha derinden etkilemektedir. Nitekim yaşlı nüfusun iş gücüne katılma oranı 2016'da yüzde 11,8 iken, 2020'de yüzde 10’a gerilemiş,  işsizlik oranı 2016'da yüzde 2,6 iken 2020'de yüzde 2,7 olarak tespit edilmiştir. Buna paralel olarak yaşlı bağımlılık oranı; 2016'da yüzde 12,3 iken 2021'de yüzde 14,3'e yükselmiştir.

Toplam 25 milyon 329 bin 833 haneden 6 milyon 112 bin 760'ında 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunan Türkiye’de , yoksulluk yanında ekonomik,  sosyal ve kültürel değişim ve koşullara bağlı olarak ailelerin yaşlılarıyla birlikte yaşama davranışından  uzaklaşması, yaşlıların sorunları ile daha fazla baş başa kalmalarına neden olmaktadır. Nitekim; 2021 yılı itibari ile , en az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 112 bin 760 hanenin 1 milyon 561 bin 398'ini tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturuyor ve bu hanelerin yüzde 74,9'unda yaşlı kadınlar, yüzde 25,1'inde ise yaşlı erkekler yaşıyor.

Yaşlı nüfusun kamu hizmetlerine erişimini etkileyen faktörler arasında sayılabilecek okur yazarlık oranı konusunda yaşlı nüfusun cinsiyete göre dağılımı ayrıca dikkat çekmektedir. 2021 yılı’nda okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranı yüzde 24,2, yaşlı erkeklerin oranı ise yüzde 4,7 olarak tespit edilmiştir. Bu durum yanlız yaşayan yaşlı nüfusun  74,9'unu oluşturan yaşlı kadınların sorunlarına da yansımaktadır. 

Okur yazarlık ve eğitim durumu yaşlılıkta sahip olunan geliri ve kişinin yoksulluk durumunu da belirleyebilmektedir. Nitekim yaşlı kadınların yaşlı erkeklere gore 2 puan daha yoksul  oldukları tespit edilmiştir.

Eğitim durumu yaşlıların teknoloji ile ilişkilerini de etkilemektedir. Hane Halkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması sonuçlarına göre, İnternet kullanan yaşlı bireyler arasında İnternet kullanan yaşlı erkeklerin oranı 2021 yılında yüzde 40 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 25,9 olarak tespit edilmiştir.

Yaşlılara karşı takınılan tutum ve politikalar, yaşlıların sağlıklı bireyler olarak yaşama katılmalarına , hatta hayatta kalmalarına ciddi engeller oluşturmakta, yaşlı nüfusa ve yaşlılığa karşı  korku ve nefret yanında  yaşlılara karşı olumsuz önyargı ve ayrımcılığı beslemekte, yaşlı haklarını yok saymaya götürmektedir.

Yaşlı hakları konusunda toplumda farkındalık geliştirmek, devlete sorumluluklarını hatırlatmak bakımından geçen yıl  Emekliler Dayanışma Sendikası ile birlikte yaptığımız açıklamadan yaşlı haklarına ilişkin aşağıdaki bölümü alıntılayarak tekrar dikkatlere sunuyoruz.

 

Yaşlı haklarının yakın tarihteki gelişimi:

Dünyada ilk kez 1982’de Viyana’da toplanan BM Genel Kurulunda “Dünya Yaşlanma Asamblesi” yapılmıştır. Yaşlanma sorunları özellikle ele alınarak ilkeler benimsenmiş,  bağımsızlık, katılım, bakım, kendini gerçekleştirme, itibar başlıkları altında “Uluslararası Yaşlı Hakları” kabul edilmiştir.

 

1990 yılında “1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü” olarak kabul edilmiş, 1999 yılı da “Dünya Yaşlılar Yılı” ilan edilmiştir.

Oysa Türkiyeli emekliler ve yaşlılar, bu tarihleri sıradan bir tarih olarak yaşamaktadırlar. Yaşlı haklarının geliştirilmesi bir yana, sosyal güvenli reformu adı altında,   emeklilik hakkı, emekli maaşı ve sağlık hizmetlerinde gerilemeler söz konusu oldu. 

 

Uluslararası Düzeyde Yaşlı Hakları:  

İnsan haklarına dair temel sözleşmeler yanında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca (BMGK) 1982 yılında Viyana’da toplanan 1. Dünya Yaşlanma Asamblesi'nde “Bağımsızlık, Katılım, Bakım, Kendini Gerçekleştirme, İtibar" başlıkları altında "Uluslararası Yaşlı Hakları" kabul edilmiştir.   

 

2002 yılında Madrid de toplanan 2. Dünya Yaşlanma Asamblesi'nde ise "Yaşlılar ve Kalkınma, Yaşlılıkta Sağlık ve Refahın Sağlanması, Olanaklar Sunan Destekleyici Ortamların Sağlanması" amacıyla "Yaşlanma: Uluslararası Eylem Planı" oluşturulmuştur. 

 

Ulusal Düzeyde Yaşlı Hakları:  

Usulüne uygun imzalanan insan haklarına dair tüm sözleşmeler. T.C. Anayasası, sosyal güvenlik- sosyal yardım-sosyal hizmetlere ilişkin diğer yasal düzenlemeler ve "Türkiye'de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı’ yaşlı haklarına dair düzenlemeler içermektedir.

 

2003 yılında, yaşlılara dair sosyal politikaların oluşturulmasında ilgili tüm ulusal ve uluslararası örgütlerle ortak çalışma ve iş birliği yapmak amacı ile; Kadıköy Sağlık ve Eğitim Vakfı (KASEV), Türkiye Yaşlılar Konseyi’ni (TÜRYAK) kurmuştur.

 

2004’de “Türkiye’de sosyolojik dönüşüm sonucu ortaya çıkan sorunlara kronik hale gelmeden çözüm üretmek ve 2025 yılında 12 milyon olacağı tahmin edilen yaşlılar bakımından gelecekte oluşacak riskleri en aza indirmek için geleceği planlamak ve yönetmek” amacı ile  Sosyal İşler Daire Başkanlığına bağlı Yaşlılar Koordinasyon Merkezi (YKM) kurulmuştur. 

 

TÜRYAK 2004 yılında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ile birlikte çalışmaya başlayarak "Türkiye'de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı’nı hazırladı. Bu plan, 1 Mart 2007 de Yüksek Planlama Kurulu tarafından onaylandı ve 2013 yılında “Ulusal Yaşlanma Uygulama Programı” hazırlandı. Hükümetler tarafından bu program kapsamında birçok kurum ve kuruluşun sorumlu olduğu otuzdan fazla eyleme yer verilmiş. 2013-2015 yıllarını kapsayan çalışmalar rapor haline getirilmiştir.

64. Hükümet Programında; 2016 yılının ilk altı ayı içerisinde gerçekleştirilecek eylemlerde “Yaşlanma Ulusal Eylem Planı Uygulama Programı daha etkin bir şekilde hayata geçirilecektir” denilmesine rağmen, gerek raporun hazırlanmasında dikkate alınan ölçütler ve gerek sonrasında yapılan çalışmalar bürokratik düzeyde kalmış ve yaşlıların hayatına olumlu bir yansıma yaratmamıştır.

 

Bu çalışmada; Gerontoloji bilimi dikkate alınmamış, yaşlanmanın toplumsal, yaşlılığın da sosyal bir olgu olduğu kabul edilmemiştir.  Uluslararası kabul gören yaşlılıkta bakıma ihtiyaç duyma tanımı dikkate alınmamış, yaşlılık hastalık olarak kabul edilmiştir. Sağlık için aktarılan kaynaklarla yaşlı ekonomisi alanı açılmış özel sağlık ve ilaç sektörü beslenmiştir. Ülkemizde her üç yaşlıdan birinin kronik hastalığı olduğu, kronik hastalık tanısı konulan her üç kişiden birinde depresyon belirtileri görüldüğü, kronik hastalıklarda altta yatan nedenlerin birçoğunun önlenebilir olduğu bilinmesine, sağlıklı beslenme, muayene ve tedavinin aksatılmaması ve sosyal dayanışmanın önemi bilinmesine rağmen, çözüm olanakları yaşlılardan esirgenmektedir. 

 

Oysa bu planlar hazırlanırken, 2002 yılında Madrid’de toplanan 2. Dünya Yaşlanma Asamblesi'nden sonra Türkiye gibi ülkelere önerilen “Yaşlı Yoksulluğunun giderilmesi ve Yaşlılıkta Sağlık ve Refahın Sağlanması” nın esas alındığı söylenmiş ancak Yaşlanma Asamblesinin öngördüğü ilkeler gözetilmemiştir.

Belediyeler Yasası ve 2013 yılında yürürlüğe giren Yerel yönetimler Yasasında;  bu kurumların yaşlıların sorunlarının çözülmesi ve yaşam kalitelerinin yükseltilmesi için görev ve sorumlulukları tanımlanmıştır. Ancak, ülke genelinde belediyelerin sadece yüzde ellisi yaşlılara hizmet vermekte, verilen hizmetlerin ise yetersiz olduğu belirtilmektedir. “

2022 yılı itibariyle, halihazırda Devlet sorunlara kalıcı çözümler üretmek yerine sorunların geçiştirilmesini tercih etmekte bu durum sorunları daha da boyutlanmasına neden olmaktadır.

Örneğin; Devlet tarafından desteklenen “ailesi baksın” anlayışı, ekonomik kriz döneminde yaşlıların sokağa atılmalarına  ya da aile içinde şiddet ve kötü muameleye katlanmaları mecburiyetine yol açmıştır.

  

Yine; Yaşlıların sosyal güvenlik sisteminde tanımlanmamaları, Türkiye’de “sosyal yardım ve sosyal hizmet” tekniğinin kabul edilmesi, yardımların yoksullara ulaştırılma yöntemi, insanların muhtaç olduklarını kanıtlamak zorunda bırakılarak damgalanmaları, uygulamalardaki ötekileştirme ve ayrımcılık, insanlık onurunu zedelemekte  ve ciddi bir hak ihlali düzeyine ulaşmaktadır.

Sonuç olarak; Yukarıda kısmen belirttiğimiz sorunlar giderek artmakta, yaşlılar devasa sorunların içinde yalnız bırakılmakta, değersizleştirmeye ve ayrımcılığa maruz bırakılmaktadırlar. Tabloyu insan haklarına uygun olarak yeniden dizayn edebilmek, yaşlıları bir yük değil, önemli birer değer olarak görmek ve birikimlerinden tecrübelerinden toplumu yararlandırabilmek için devletin, sorumluluklarına uygun davranmasını sağlamaya, toplumun yaşlılara hak ettikleri değer çerçevesinde tutum belirlemesine ve var olan sorunlara kalıcı çözümler üretilmesine  ihtiyaç bulunuyor.

Görüleceği üzere; Yaşlı haklarının sağlanması konusunda devletin taşıdığı sorumluluk yanında, birey  ya da  toplum olarak sorumluluklarımızın bilincinde olmanın sorunun çözümüne katkısı yadsınamaz.

Sorunların çözümü için;

 Öncelikle ;

-          Yaşlı haklarının tanınması ve geliştirilmesi,

-          Yaşlıların,  evrensel insan haklarına erişiminin sağlanması,

-          Yasalarla güvence altına alınmış hak temelli bir sosyal güvenlik sisteminin hayata geçirilmesi,

-          Ageism ve gerontofobiye karşı etkin mücadele edilmesi,

-          Yoksulluğun önlenmesi,

-          İnsan onuruna yaraşır bir yaşam için gereken temel ihtiyaçların sağlanması, sosyal hizmetlerin yeterli düzeye getirilmesi,

-          Toplumsal ilişkilerde sevginin, dayanışmanın, güvenin, eşitliğin oluşturulması,

gerekmektedir.

YAŞLI HAKLARI TANINSIN, YAŞLILARA YÖNELİK AYRIMCILIĞA SON VERİLSİN!

Editör: Haber Merkezi