Evrensel gazetesi başyazarı İhsan Çaralan, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in yayınladığı son videoyu değerlendirdiği yazısında, "Peker, Erdoğan ve hükümetinin Suriye politikasına ilişkin cihatist örgütlerle ilişkilerde kendi rolünü de katarak “içeriden” ifşalarda bunuyor. Ama orada da kalmıyor, Suriye politikasındaki tanıklıklarını ortaya koyarken, Saray’ın kapsına dayanıyor. Hatta kapıyı aralayarak içeriye adım atarak el Nusra (Şimdiki adı Heyeti Tahriri Şam/HTŞ) ile bugün de süren milyar dolarlarla ifade edilen ticari ilişkilerle ilgili ciddi iddialarda bulunuyor.

“Bu kadar belge, veri varken Tayyip abi onlara inanmayı tercih etti” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sitem eden Peker, 9’uncu videosunun Erdoğan’la ilişkilerini kapsayacağını da ilan ediyor." ifadelerini kullandı.

Sedat Peker'in el Nusra'ya gönderilen silahların SADAT tarafından gönderildiğine yönelik iddialarına işaret eden Çaralan, "Peker’in anlatısından çıkan ise, SADAT’ın paravan olarak kullanıldığı, el Nusra’ya hükümetin Suriye politikasının değişen koşullarda devamı için silahların gönderildiği sonucu çıkmaktadır. Ki, zaten tırlar dolusu silah ve mühimmata SADAT’ın ne mali gücünün ne de askeri gücünün yetmeyeceği apaçıktır. Tıpkı Sedat Peker’in gönderdiği malzemeye kendi gücünün yetmeyeceğinin apaçık olması gibi!" diye yazdı.

Yazının tamamı 

Peker’in ifşaları Saray’ın kapısına dayandı: Çetesiz Türkiye mücadelesinin zemini genişledi

Sedat Peker’in 8’inci videosu da pazar günü gösterime girdi!

8’inci videosunda Peker, beklendiği gibi İçişleri Bakanı Soylu’ya çeşitli göndermeler yaparak suçlamalarını sürdürürken, Alevilik, Kürt sorunu, Erdoğan iktidarının Suriye, Libya politikasına kadar çeşitli konularda da kimi popülist söylemlerle hükümetin uygulamalarını eleştiriyor. Ama asıl olarak 8’inci videosunda Peker, Erdoğan ve hükümetinin Suriye politikasına ilişkin cihatist örgütlerle ilişkilerde kendi rolünü de katarak “içeriden” ifşalarda bunuyor. Ama orada da kalmıyor, Suriye politikasındaki tanıklıklarını ortaya koyarken, Saray’ın kapısına dayanıyor. Hatta kapıyı aralayarak içeriye adım atarak el Nusra (Şimdiki adı Heyeti Tahriri Şam/HTŞ) ile bugün de süren milyar dolarlarla ifade edilen ticari ilişkilerle ilgili ciddi iddialarda bulunuyor.

“Bu kadar belge, veri varken Tayyip abi onlara inanmayı tercih etti” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sitem eden Peker, 9’uncu videosunun Erdoğan’la ilişkilerini kapsayacağını da ilan ediyor.

SADAT PARAVAN OLARAK MI KULLANILDI?

Peker’in 8’inci videosunun merkezinde, Hükümetin Suriye politikası var. En öne çıkardığı konu ise, kendisinin üstünden el Nusra’ya silah ve mühimmat gönderilmesi!

Kendisinin Suriye’deki Bayır Bucak Türkmenlerine yüzlerce arazi aracı, çelik yelek, kamuflaj... gıda ve sağlık malzemesi gönderdiğini söyleyen Peker, yine kendi üstünden “Bazı başka tırların da gönderileceği”nin kendisine söylendiğini ve gönderildiğini belirtiyor. Ama sonradan bu eklenen tırların Türkmenlere değil el Nusra’ya silah ve mühimmat götürdüğünü öğrendiğini söyleyen Peker yetkililere, Türkmenlerle savaşan el Nusra’ya neden silah gönderildiğini soruyor. Aldığı yanıt ise, “Son günlerde dengelerin değiştiği” biçiminde oluyor!Peker, videosunda el Nusra’ya silah taşıyan tırların MİT ya da askerler tarafından değil SADAT tarafından organize edildiğini söylüyor. Dolayısıyla asker ve MİT’i sorumluluk dışında tutuyor. Ama, bu silah-mühimmat dolu tırların neden el Nusra’ya gönderildiğini herhalde SADAT’a sormuyor. Tersine asker ya da MİT’e, belki de başka bir devlet yetkilisine soruyor. Aldığı yanıt da zaten SADAT’ın değil ancak resmi yetkililerin verebileceği bir yanıt: “Bölgede dengeler değişti!”Peker’in anlatısından çıkan ise, SADAT’ın paravan olarak kullanıldığı, el Nusra’ya hükümetin Suriye politikasının değişen koşullarda devamı için silahların gönderildiği sonucu çıkmaktadır. Ki, zaten tırlar dolusu silah ve mühimmata SADAT’ın ne mali gücünün ne de askeri gücünün yetmeyeceği apaçıktır. Tıpkı Sedat Peker’in gönderdiği malzemeye kendi gücünün yetmeyeceğinin apaçık olması gibi!

DEVLETİ KORUMA ADINA PEKER GERÇEKLERİ BAŞ AŞAĞI ÇEVİRİYOR

Peker her konuda bir şeyler söylüyor ama söylemedikleri ya da üstünü örtmeye çalıştıkları daha önemli. Bu da en çok kendisini savunurken belli oluyor.

Bunun bir örneği 8’inci videosunda apaçık görüldü.

Peker, kendisine yönelik, “Devleti yıpratmak için uluslararası bağlantılarla anlaşma yaptı” suçlamasına karşılık şunları söylüyor: “Ben deseydim ki; Binali Yıldırım’ın başbakanlığı döneminde ülkeye sıcak para girsin diye özel gizli bir anlaşma yapıldı, bu şekilde koordinasyon kuruldu diye anlatsaydım bu devleti yargılatmak olurdu.” (Oysa ben) Eski başbakanın oğlu, Venezuela ayağı, Kıbrıs’taki o para sistemi, Ortadoğu’ya gidiş... gibi kriminal olaylara ve kişilere indirgeyerek devleti savaş suçlusu vb. gibi suçlamalardan kurtardım, demek istiyor.

Yani Peker, en azından şimdilik, olanları anlatıyormuş gibi yaparken, “Devleti yıpratmamak” için gerçeği baş aşağı çeviriyor, siyasetin dışında kişilere ve kriminal olaya indirgiyor. Nitekim, sözünü ettiği olaylar Uluslararası Adalet Divanına taşınsa bile, Peker’in anlattığı çerçevede kalınırsa, birkaç bin avro ceza ile kurtulabileceğini iddia ediyor.

Ama Peker, kendisiyle bir anlaşmaya varılmazsa, daha fazlasını anlatmaktan çekinmeyeceği mesajını vermekten de geri durmuyor.

ÇETESİZ DEMOKARTİK TÜRKİYE İÇİN MÜCADELE!

Peker, el Nusra ile Türkiye ilişkisinin milyarlarca dolarlık diye ifade ettiği Suriye ticareti üstünden devam ettiğini, bu ticaretin Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı’dan başlayıp Murat Sancak ve Ramazan Öztürk’ün üstünden el Nusra’nın İktisat Sorumlusu Ebu Abdurrahman’a uzanan bir zincir olduğunu iddia ediyor. Böylece Peker ifşalarını Saray’ın kapısına kadar götürmüş oluyor.Nitekim 8’inci videosunda Peker, Erdoğan’a hitap ediyor; “Bir dahaki videoda konuşacağız. Helalleşeceğiz abi!” diye bitiriyor.

Peker son çare olarak Erdoğan’a başvuruyor. Ama öyle diz çökmüş ve af dileyen birisi olarak değil. Tersine “Konuşacağız” diyerek!

Tartışmalar yoğunlaşıyor; tanıklıklar ortaya çıkıyor, toplumun geniş kesimlerinin “çetesiz Türkiye” isteğinin ete kemiğe bürünmesi için toplumsal zeminin genişlediğini gösteren sayısız belirti var. Ama iktidar ve savcılarından ve iktidardan hiçbir dikkate değer yeni bir girişim yok. Peker için bir “arama kararı” çıkarma dışında!

Oysa, gelinen aşamada çetelerin, kontra güçlerin faaliyetlerinin açığa çıkarılması için;

* Bugüne kadar mafya ve mafya girişimleriyle ilgisi olduğu iddia edilen kişilerin görevlerinden alınarak haklarında soruşturma açılması,

* Yalıkavak Marinası gibi mafyanın ve kontra güçlerin “çöktüğü” her türden işletmelere el konulması,

* Meclisin konuyu gündeme alarak gerekli soruşturmayı kendi açısından yapmak için harekete geçmesi gerekmektedir.

Ancak; Cumhur İttifakının tek amacının bu tartışmanın bir an önce kapatılması, Millet İttifakının ise “Erken seçim olsun biz iktidara gelelim, bu pisliği temizleriz” ötesinde adım atmasının beklenemeyeceği dikkate alındığında, bu taleplerin az çok hayata geçmesinin koşulu, “Çetesiz ve demokratik bir Türkiye” isteyen her çevrenin harekete geçmesidir.

Editör: TE Bilisim