İKİNCİ BAHAR YAKLAŞIYOR

Kapitalizmin en vahşi dönemlerini yaşadığımız bu günlerde, totaliter rejimler de kapitalist sistemden faydalanarak güçlerine güç katıyorlar. Kapitalist düzenin dayattığı tüketim zorunluluğu; bahsedilen rejimlerin de çok işine geliyor açıkçası.

Sadece tüketme ihtiyacı ile hareket eden toplumlar, günümüzde olduğu gibi, sorgulamaktan ve eleştirmekten oldukça uzak kalmaktadırlar. Bununla birlikte gelişmemiş ülkelerde bu sorun daha ağır sonuçlar doğurmaktadır. Gelişmiş ülkelere nazaran, gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerde, ekonomik darlığın da etkisiyle; tüketmek zorunda olma ihtiyacı, halkı daha zor durumlara sokmaktadır.

Sonuç itibariyle insanız hepimiz. Ve tüketme içgüdüsü doğamızda var. Ancak bu tüketme alışkanlığı kontrolden çıkarsa, insanlığımızın asıl gerekliliğini de yerine getirmemiz mümkün olmayabilir. Hele bir de bu kapitalist düzen içerisinde, üretmeden tüketmek zorunda kalındığı için, insanlar psikolojik buhran içerisine giriyor ister istemez.

Dediğim gibi gelişmemiş ülkelerde bu durum daha zor. Çünkü cep delik, cepken delik…

Son zamanlarda ülkemiz de ekonomik olarak çok zor durumlardan geçiyor. Öğrencilerimiz devlet yurtlarında yer bulamıyor. Özel yurtlar desek ateş pahası zaten. Geçim sıkıntısı çeken aileler, başta kira gideri olmak üzere birçok zorunlu ihtiyacını bile karşılayabilecek durumda değil. Kış aylarına girdiğimiz bu günlerde, başta elektrik, doğalgaz ve diğer giderlere gelen zamlardan usanmış durumda halkımız.

Asgari ücretle geçinmek zorunda olan aileler ay sonunda ancak kira ve fatura giderlerini karşılayabiliyor. Çocuğunun cebine harçlık koyamadığı için intihar etmek zorunda hisseden ebeveynler var bu ülkede.

Bu açıdan değerlendirdiğimizde “Barınamıyoruz Hareketi” ile sokaklarda uyuyarak dikkatleri bu yöne çeken öğrenci arkadaşlarımızın hareketini çok anlamlı buluyorum. Bu hareket neticesinde Büyükşehirlerdeki Millet İttifakı belediyeleri derhal harekete geçerek çözüm yöntemleri aramaya başladılar. Öğrenci yurtları yapabilmek için kolları sıvadılar ya da otel ve pansiyonlarla anlaşarak açıkta kalan öğrenci kardeşlerimize derman oldular.

Dediğim gibi bu hareketi çok değerli buluyorum ama yetmez… Yetmez çünkü toplumsal muhalefetin bütün bileşenleriyle birlikte örgütlenmesi ve ekonomik darboğazda bulunan vatandaşları harekete geçirmesi gerekmektedir. Toplumsal muhalefet örgütlendiği zaman neler yapabileceğini “Gezi Parkı” eylemlerinde net bir şekilde gördük. Toplumsal bilinç harekete geçer ve örgütlenirse mevcut hükümetin istemediği “sorgulama” mekanizması devreye girecektir. Halkımızın sorgulamaya başlamasını sağlamak da bizlerin sorumluluğundadır.

Asgari ücrete zam yaparak, faiz oranlarını düşürerek ekonomik sorunların önüne geçmeyi düşünmek ise akıl tutulmasından başka bir şey değildir. Vatandaşın cebindeki paranın alım gücü artmadan bu sorunu kökünden çözmek imkânsızdır. Bunun için de en başından beri söylediğimiz gibi, üretime ve ihracata dayalı bir ekonomik politika anlayışı uygulanmalıdır. Toplu iğne bile ihraç edemeyen ülkemizin düştüğü bu durumdan behemehâl kurtulması için Millet İttifakının bir an evvel iktidara gelmesi artık şarttır.

Çok açık söylemek gerekirse; bu işin tarafgirlik ya da partizanlıkla alakası yoktur. Mevcut hükümet artık miadını doldurmuş, tabandan uzaklaşmış ve ülkenin sorunlarını göremez duruma gelmiştir. Bunun yanında; devamlı halkla iç içe olan, tabanla olan bağlarını koparmamış, halkın sorunlarına kulak tıkamak yerine bütün gücünü onlar için harcayan, mevcut hükümet 5 maske dağıtamaz durumdayken; halkımıza sıcak yemek, erzak kolileri ve salgın döneminde kullanması için sağlık kitleri hediye eden yerel iktidarda bulunan Millet İttifakı cephesi var.

Siyasette bugün yapılanlar yarınların teminatıdır. CHP’nin lokomotifliğini üstlendiği Millet İttifakı cephesi ise bugün yaptıklarıyla gelecekte neler yapabileceğini açık bir şekilde göstermektedir. Yaşadığımız şehirden örnek vermek gerekirse; Başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere; yerelde bulunan Millet İttifakı Belediyelerinin halk için neler yaptığına bakmak yeterlidir. Yıllardan beri kanserojen etki yaratan içme suyu borularının değiştirilmesini bile küçümseyen iktidar kanadı, gerçekten tabandan tamamen kopmuş demektir.

İşte önümüzdeki Genel Seçimlerde halkımız bu kopuşun hesabını sandıkta soracak ve ülkemize bir kez daha baharı getirecektir. İkinci Baharımızı yaşayacağımız günlerde görüşeceğiz…

Editör: TE Bilisim