İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi, gözaltına alınan ve kaybedilenlerle ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi.

İHD İzmir Şubesi adına basın açıklamasını Şube Yöneticisi Caner Canlı okudu.

Canlı; "Açıklamamıza başlamadan önce memleketin üzerine kara bir bulut gibi çöken, ve yarın  yıldönümü olan 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesini bir kere daha lanetliyoruz ve her koşulda darbelere karşı olduğumuzu, demokrasi ve insan haklarını savunduğumuzu  vurguluyoruz. Bugün sizlere yine 90'lı yıllardan bahsedeceğiz" dedi.

İHD İzmir Şubesi adına Şube Yöneticisi Caner Canlı açıklamasına şu şekilde devam etti;

Yani devletin değişmeyen geleneği. Gözaltı, işkence, inkâr, kaybetme, ahim tarafından suçlu bulunma ama iç hukukta zaman aşımı...

Bu ayıplarla yaşamak istemiyoruz.

Kenan Bilgin, 12 Eylül 1994 sabahı Ankara Dikmen'de bir otobüs durağından sivil polislerce gözaltına alındı. Ailesi gözaltıyla ilgili bilgilendirilmedi ancak kardeşi İrfan Bilgin kimliğini açıklamayan bir kişi tarafından üç defa arandı ve kendisine ağabeyinin üç diğer kişiyle beraber Gölbaşı'nda tutulduğu, gördüğü işkenceler sonrasında durumunun ciddi olduğu söylendi.

 3 Ekim 1994'te ailenin avukatı Meclis İnsan Hakları Komisyonuyla bağlantıya geçti ve olayla ilgili basına yazılı bir metin gönderildi. Aile hem kendisi hem de avukatları aracılığıyla Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi ve Başsavcılığa dilekçe ile de başvurdu. Başsavcılıktan 10 Ekim'de gelen cevapta Kenan Bilgin adında birinin gözaltı kayıtlarında görünmediği söylendi. Aynı gün aile yine bir basın açıklamasıyla olayı kamuoyuyla paylaştı ve İnsan Hakları Derneği Ankara Şubesine başvuru yaptı. İHD Ankara Şube ertesi gün Valiliğe ilettiği dilekçe ile Kenan Bilgin'in acilen savcılık makamına çıkarılmasını istedi.

 Bilgin ailesi, kendileri de 12-27 Eylül tarihleri arasında Ankara Emniyet Müdürlüğünde gözaltında tutulan, Kenan Bilgin'i gözaltında gören ve işkenceye tabi tutulduğuna şahit olan 10 tanığa ulaşarak yazılı ifadelerini topladı, bu ifadelerle birlikte  savcılığa yeniden başvurdu ve Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde görevli polislerden şikâyetçi oldu. 21 Kasım 1994'te Ankara DGM'deki bir duruşmada müdafilerden biri Kenan Bilgin'i gözaltında gördüğünü; bir diğeri ise gözaltındayken polislerin kendisini konuşmazsa sonunun Kenan Bilgin gibi olacağı yönünde tehdit ettiğini belirtti. 27 Eylül'de gözaltına alınan ve 13 gün tutulan bir avukat da Kenan Bilgin'i gözaltında gördüğünü belirterek, Kenan Bilgin'in kendisine 22 gündür gözaltında tutulduğunu ve polisin kendisini kaybetme niyetinde olduğunu düşündüğünü, ailesine haber vermesini istediğini söyledi.

İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz.

Bütün tanıklara rağmen Emniyet Müdürlüğü Kenan Bilgin'in gözaltına alındığını inkâr etti. Bilgin ailesi Kenan Bilgin'in akıbeti ile ilgili hiçbir bilgiye ulaşamayıp iç hukuk yollarında herhangi bir ilerleme olmayınca 17 Ekim 1996'da  AİHM'ye başvurdu. Mahkeme, 30 Haziran 1997'de davayı kabul ederek Eylül 1999'da Kenan Bilgin'i gözaltında gören 11 tanığı, olayı araştıran iki savcıyı, Ankara Emniyet Müdürlüğünde görevli bir komiser yardımcısı ile Terörle Mücadele Şubesinden bir polis memurunu dinledi. 17 Ekim 2001'de verdiği kararda Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesinin esastan ve usulden, özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5. maddesinin ve etkili başvuru hakkını düzenleyen 13. maddesinin ihlal edildiğine karar vererek Türkiye Cumhuriyeti devletini tazminat ödemeye mahkûm etti.

Bütün bu gelişmelere karşın;  Kenan Bilgin'in gözaltında kaybedilme davası zaman aşımı ile düşürüldü .Hem de 12 Eylül 2014 günü,

Bu ayıplarla yaşamak istemiyoruz.

İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmaz.

Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın

Editör: TE Bilisim