KESK İZMİR ŞUBELER PLATFORMU; FAŞİZME VE DARBELERE HAYIR!

KESK İzmir Şubeler Platformu tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasını dönem sözcüsü Mustafa Güven okudu.

Güven açıklamasında; "1980 12 Eylül askeri darbesinin gerçekleştiği gün doğan bir kişi bugün 41 yaşında ve doğum gününü kutluyor olacak. Ne yazık ki, aradan geçen koca 41 yıla rağmen darbe uygulamalarının darbeci zihniyetli iktidar tarafından devam ettirilmesi nedeniyle ülke olarak darbeden tümüyle kurtuluşumuzu kutlayamıyoruz!" dedi.

KESK İzmir Şubeler Platformu dönem sözcüsü Mustafa Güven açıklamasına şu şekilde devam etti;

Emperyalizmin, uluslararası ve yerli sermayenin çıkarlarını korumak ve emekçileri baskı altında tutmak, sömürü baskı rejimlerini sürdürmek amacıyla yapılan 12 Eylül askeri-faşist darbe ile yaratılan siyasal-toplumsal iklim, bugün AKP+MHP iktidar bloğunun tek adam rejimi eliyle sürdürülüyor. Aradan geçen 41 yıla rağmen 12 Eylül faşist zihniyetinin bıraktığı yerden yürüyenler demokrasinin, özgürlüklerin, emeğin haklarının önüne yeni engeller dikmeye, fiili OHAL ve KHK rejimi ile baskıları devam ettiriyor. Bugün OHAL KHK’lerle binlerce kamu emekçisi işinden ekmeğinden edilmiş ise bunun sebebi mevcut AKP iktidarı ve zihniyetinin bizatihi 12 Eylül’ün ürünü olmasıdır.

Bu çıplak gerçekliğe rağmen siyasal iktidarın temsilcileri her yıl olduğu gibi bu yıl da 12 Eylül darbesini kınayan açıklamalar, vesayet rejiminden kurtulma nutukları atarak demokrasi havarisi kesilebiliyorlar. Ancak inandırıcılıkları artık bitmiştir.

Bugün, pandemi ile birlikte artan işsizlik ve yoksulluk baskı politikaları ile görünmez kılınmaya çalışılıyor. Halkın büyük çoğunluğunun yoksulluk ve sefalet içinde yaşadığı, özgürlüklerinin kısıtlandığı, anayasa ve uluslararası sözleşmelerden doğan hakların askıya alındığı, gençlerin gelecek umutlarının yok edildiği, kamu emekçilerinin hukuksuz ve keyfi olarak KHK’ler aracılığı ile işten atıldığı, açığa alındığı güvencesiz bir çalışma yaşamına tabi tutulduğu bir durumla karşı karşıyayız.

Ülkemizin siyasi, ekonomik ve askeri bakımından emperyalizme daha da bağımlı hale getirildiği, gericiliğin toplumsal yaşam alanı kuşattığı, Diyanet İşleri başkanı aracılığı ile seküler yaşama dönük saldırıların arttığı bir ülkede yaşıyorsak, bu 12 Eylül ile birlikte kurulan ve bugün AKP iktidarıyla devam eden yeni sömürü baskı düzeninin bir  sonucudur.

KRALDAN ÇOK KRALCI KAMU BÜROKRASİSİ SUÇ İŞLEMEYE DEVAM EDİYOR.

Bilindiği üzere, Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonu 23/01/2017 tarihli ve 29957 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuştur.  Komisyonun resmi internet sitesinden edinilen bilgilere çerçevesinde Komisyon bünyesinde 7 Asil Üye Haricinde, 80’i raportör (hakim, uzman, müfettiş) olmak üzere toplam 250 kamu personeli çalışmaktadır.

Komisyonuna yapılan başvurular Eylül 2017 tarihinden itibaren değerlendirilmeye başlanmış ve 22.12.2017 tarihinde ilk karar verilmiştir. O günden OHAL Komisyonunun açıkladığı 126 bin 674 hak ihlali dosyasından 115 bin 130 u hakkında karar verildi. 101 Bini aşkın başvuru reddedildi. 11 Bini aşkın dosya hala bekliyor.Toplam ihraç sayısının % 3 ‘ü KESK’li ihraçlardan oluşurken bugün kalan dosya saysının % 35’inin KESK’li arkadaşlarımızın olması, dosya incelemede OHAL Komisyonunun ayrımcı tutumunu açıkça ortaya koymaktadır..

OHAL Komisyonu bu şekilde kişilerin hak arama hürriyetini, adil yargılanma hakkını gasb ettiği gibi, yaptığı ayrımcılıkla bilerce ihraç arkadaşımızın geleceğini tahakküm altına alıyor. Bu anlamda OHAl Komisyonu organize bir suç örgütü haline gelmiştir. Derhal lağvedilmelidir. Hak ihlallerinden dolayı yargılanmalıdır. OHAL Komisyonu açık olmalıdır, neden dosyaların incelemesinde ayrımcılık vardır. Rüşvet mi, siyasal ayrımcılık mı nedir?

İşte 12 Eylül faşist darbesinin bugünkü görünümünün OHAL Komisyonu v.b. hukuk dışı kurumlar olduğu gün gibi ortadadır.

Bu anlamda, Faşist cunta Anayasasının dahi rafa kaldırıldığı,  parlamentonun işlevsizleştirildiği günümüz koşullarında 12 Eylül düzeni ile hesaplaşmak sömürü ve baskı düzenini sürdürenlerle hesaplaşmaktır.

Darbeler ve darbecilerden hesap soracak olanlar ise sivil darbe heveslileri değil, bu sömürü ve baskı düzenin çarklarına yem edilmek isten işçiler, emekçiler, demokrasi güçleri ve ezilenlerdir. 12 Eylül’ün izinden gidenleri durdurup, demokrasiyi, barışı, laikliği, emeğin haklarını kazanmanın yolu bu güçlerin birlikteliğinden ve ortak mücadelesinden geçmektedir. 

KESK olarak;   örtülü veya aleni, postallı veya postalsız, modern veya post modern hangi sıfatla tanımlanırsa tanımlansın tüm darbelerin panzehiri olan emek ve demokrasinin güçlerinin ortak mücadelesini örme konusunda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeyi sürdüreceğiz.

12 Eylül’ün 41 yıldır sürdürülen karanlığında AKP darbesi ile şiddetlenen tüm saldırıları geriletmeye, barışı egemen kılmaya dönük laik, demokratik bir ülke temelinde halkların özgürlüğü ve eşit yurttaşlık talepleriyle, yeni bir demokratik anayasayı hayata geçirinceye dek toplumsal muhalefetin tüm unsurlarıyla birlikte ortak mücadeleyi esas almaya devam edeceğiz. BİZ KAZANACAĞIZ

KAHROLSUN 12 EYLÜL FAŞİST DARBESİ!

KAHROLSUN OHAL KOMİSYONU

FAŞİZME VE DARBELERE HAYIR!

YAŞASIN EMEK, DEMOKRASİ VE BARIŞ MÜCADELEMİZ!

Editör: TE Bilisim