Kadın olmak, Kadın olmak üzerine neler yazıldı neler çizildi. Kimisi masallara konu olacak kadar güzeldiler kimisi de çirkin oldukları...

Kadın olmak,

Kadın olmak üzerine neler yazıldı neler çizildi. Kimisi masallara konu olacak kadar güzeldiler kimisi de çirkin oldukları halde birçok insanı önünde diz çöktürecek kadar akıllı kadınlardı, hangisi makbuldü bilinmez ama sonra günümüze yansıyan kadınlarda çirkin kadın yoktur kendine bakmayan kadın vardır diyerek evrim geçirdik. Oysa kadın üretendi, kadın medeniyetti, kadın döngüsel yaşamın bir parçasıydı, içimizdeki vicdandı, bir çocuğun gözlerinde şefkatti, kalplere birer aynaydı, inançtı. Şimdilerde ise cinsel obje olarak görülen kadınlar sadece istismar edilmek için yan tarafta bekletilen koşu atı gibi öne sürülen nefes almasının canlı olmasına yettiği düşünülen bir eşya gibi salonun ortasında duran sehpanın üzerine konuluyordu. Kim neyi üzerine koyarsa o oluyordu. Kimi anneliği kimi kadınlığı kimi biraz meze kimi ise bir vazo kül tablosu gibi süs niyetine kullanılmaktan öteye geçemiyordu.

 Şimdi ise konuşulan ya kadına şiddet ya da istismara uğrayan kadınlar. Okumuş ya da okumamış olsun hepimiz aynıydık. Hepimiz bir tatlı sözün esiriydik. İkna edilebilirdik, kimimiz birkaç cümleyle kimimiz biraz daha fazlasıyla. Çünkü küçüklükten gelen patolojik bir yaramız vardı bizim. Ataerkil ailelerden bugünlere taşınırken dizimizi kırıp oturmamız gerektiği anlatıldı, hep geriden geldiğimiz o yüzden erkeğin ensesinden başka bir şey göremediğimiz bir hayata tabi tutulduk. Birde benim gibi boyunuz kısaysa görüp görebileceğiniz bir sırt ve boynunda bir saç yumağından ibaret hayatlardı genç kızlığım! Ne zaman kafanızı yana çevirmek isteseniz toplumdan tepki aldığınız bir hayat sonrası büyüyorsunuz. Kimse zamana karşı duramadığından değil, büyümek bir gereksinim olarak ortaya çıktığındandır. Ya bir işin ucundan tutmanız gerekiyor ya da bir eşin peşinden yuva kurmaya doğru beklentileri karşılamanız gerekiyor. İşte tam o sırada başlıyor hayat hikâyemiz belki de aldanışlığımız.

Yıllarca gördüğünüz baskıdan sonra birileri gelip kalbinizi yerinden oynatacak cümleler kuruyor, kalbiniz göğüs kafesinizi delip geçecek kadar hızlı atarken midenizde kelebekler uçuşuyor kısa süreli. Kelebeklerin ömrünün ne kadar sürdüğünü bilmeyen yoktur, bilindiği gibi güzel olan şeyler kısadır, aşk gibi, sevda gibi. Yoksa kelebekler yerine neden kuşlar uçuşuyor denmiyor midemizde. Neyse bunların hepsi hikâye zaten!

 “Bir ilişkiyi canlı tutan nedir?” Sorusuna bir erkeğin verdiği cevap neydi biliyor musunuz?

“Yalan”

İlginç değil mi? Hadi nasıl oluyor bakalım.

“Çok özelsin, çok farklısın, çok renklisin, yanında kendimi iyi hissediyorum bana heyecan veriyorsun, kimsede bulamadığım şeylerin hepsi sende, sen bin bir gece masallarının özetisin.”

Erkekler her seferinde aynı hikâyeyi farklı kadınlara anlatıyordu, kadınlar ise farklı adamlardan duydukları aynı hikâyeye her seferinde inanıyordu. Söylenenlere inanmak yeni bir şey değildi. Tarihten bugüne herkesin söylenenlerin peşinden inanarak canları pahasına savaşlara girmemişler miydi? Ya sonra, söylenen onca güzel şey yaşanan ilişkiden sonra nasılda değişiyordu.

Özel yerine tüzel, güzel yerine sıradan, unutulmaz yerine YOK SAYILAN BİRİ OLUP çıkılıyordu.

Kadın vazgeçtiğinde erkek şaşkınlıkla “Ben çok yakışıklıyım etrafımda çok güzel kızlar var ama ben seni seçtim, yoksa konu cinsellik değil istesem herkesle! Konu güzellikte değil etrafımda çok var ben seni seçtim.” demek bir kadına yapılacak en büyük hakaretti zaten. Aslında diyordu ki “Sen bunları taşımıyorsun ama onca insan varken ben yine de seni seçtim bir şükretmesini bil, bununla yetin nedir bu tavrın?” diyordu.

 Kadın her zaman olduğu gibi tuzağa düştükten sonra ilk harcanacaklar arasında yerini almıştı bile. “Ben seni elde ettim, bundan sonra ya böyle devam edersin benimle yada gölge etmekten vazgeçersin.”  Tercih kadına kaldığında eğer elde edilirken söylenen güzel sözlere yürekten inanmış ve kendini bir prenses gibi hissettiren yalancı çobana aşık olduysa bir süre daha bu ilişkiden vazgeçmemek için kendinden ödün vermeye başlar.

Aptal yerine konduğunun farkına varan kadın ise tokadı patlatıp bir daha geriye dönüp bakmaz. Kazandığı bunca deneyime rağmen yaptığı aptallığa kızar ve azda olsa sendeleyerek hayatına kaldığı yerden devam eder.

Sözün özü adam; kim ne dersin desin kadın isterse hayatında kalmaya devam eder istemezse kendine gidecek yeni bir yol çizer. Sen kandırdığınla kaldığını sanırsın lakin o seni deneyimliyerek yeni hayatına yelken açar. Avuçlarında kalan bir tutam yalnızlıkla saçların ağardığında, kaçtıklarına sarılmak zorunda kalırsın. Bence bir kadını üzmeden önce iki kez düşünün derim.

Günümüz kutlu olsun…

Gülay MORGÜL

Herkesin farklı anlamlar yüklediği bir ülkede kadın olmak zordur.