MERSİN KADIN PLATFORMU: "VERDİĞİMİZ RAHATSIZLIKTAN DOLAYI İNANIN HİÇ AMA HİÇ ÜZGÜN DEĞİLİZ!"

Mersin Kadın Platformu, Özgecan Aslan Barış Meydanında "Birimiz Hepimiz, Hepimiz İstanbul Sözleşmesi İçin Nöbetteyiz" Başlıklı Basın Açıklaması Gerçekleştirdi.

Platform adına açıklamayı Fatma Sarıkaya okudu.

Sarıkaya; "Evet öfkeliyiz çünkü bu toplumsal çürümüşlüğümüzü sağaltma mekanizmaların hayata geçmesi için mücadele etmek kadınların ve LGBTİ+ların yıllardır neredeyse tek başına yürüttükleri bir mücadele" dedi.

Mersin Kadın Platformu adına okunan basın bildirisi şu şekilde;

Sevgili Kadınlar, değerli Basın Emekçileri,

20 MART 2021’de bir gece yarısı ateşten mal kaçırır gibi Cumhurbaşkanlığınca hukuksuz bir şekilde kararlaştırılıp, resmi gazetede yayınlanan İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi ile ilgili kararı tanımadığımızı tekrar ve tekrar hatırlatmak için nöbetteyiz.

Ne kararın kendisinin, ne de kararı alma şeklinin eşit yurttaşlık anlamında kabul edilebilir bir tarafı olmadığı için nöbetteyiz!

Adı “KADINLARA YÖNELİK ŞİDDET VE AİLE İÇİ ŞİDDETİN ÖNLENMESİ VE BUNLARLA MÜCADELEYE ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan bir sözleşmeden hem de aile değerleri bahane edilerek neden çıkılmak istenilsin ki?

Son 10 yılda ne değişti de bu sözleşme rahatsız edici bir tehdit oluşturmaya başladı?

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderdiniz, kadına yönelik şiddeti engellediniz, kadın cinayetlerini durdurdunuz da bizim mi haberimiz yok?

Günde en az 1 kadının öldürüldüğü, sistematik bir cinskırımından söz ettiğimiz bu dönemde, bu vahim durumu gidermek adına sözleşmenin daha iyi nasıl uygulanabileceğine dair politikalar üretmeniz gerekirken KADINLARA YÖNELİK ŞİDDET VE AİLE İÇİ ŞİDDETİN ÖNLENMESİ VE BUNLARLA MÜCADELE sözleşmesinden çıkmakararını yayınlıyorsunuz. Gerçekten ciddi ciddi düşündünüz ve bu çözümü mü buldunuz? Sözleşme yoksa şiddet de yok… Halının altına süpürelim gitsin, öyle mi? yok öyle…

Biz kadınların, LGBTİ+ların ve çocukların yaşam güvencesi olan bu sözleşmeden vazgeçmeyeceğimizi bildirmek için nöbetteyiz!

Örf, adet, gelenek ve aile değerlerimizi tehdit ettiği için… gibi argümanlarla tek sahibi olduğunuz bütün araçlarla akıl dışı içerikler üretiyorsunuz. Madem İstanbul sözleşmesi bahsettiğiniz değerlerimiz için bir tehditti o zaman 10 yıl önce neden imzaladınız?

10 yılda İstanbul sözleşmesi ve maddeleri değişmediğine göre ne değişti?

Siz değiştiniz, bahsettiğiniz değerler değişti… Toplum olarak korkunç bir çürümüşlük ve kokuşmuşluğa doğru sürüklendik.

Bir kereden bir şey olmazı birbirinizi tebrik ede ede akladığınız gün değiştirdiniz aile değerlerini.

Ne giymiş, o saatte ne işi varmış, kız mıymış, kadın mıymış, evine kimlerin girip, çıktığı belli değilmiş, su testisi su yolunda kırılırmış…larla hedef şaşırtmaya başladığınızda değiştirdiniz değerlerimizi. Hâlbuki soru tek ve net. Devletin ve güvenlik güçlerinin korumakla yükümlü olduğu çocukların başına böyle bir şeyin gelmesini nasıl engelleyemedik? Bu ülkede yaşayan kadınlar ve LGBTİ+ ların en temel hakkı olan yaşam hakkını, devlete ve güvenlik güçlerine rağmen erkekler hangi cüretle elinden alabiliyor? Faillerin hesap vermesi gerekmez mi? İşi güvenliği sağlamak olan ilgili kurumların; işlerini neden doğru yapmadıklarının hesabını vermesi gerekmez mi? Adaleti ve toplumsal huzuru sağlaması gereken iktidarın hesap vermesi gerekmez mi? 

Biz kadınlar bu hesapları sormak için nöbetteyiz!

Evet öfkeliyiz çünkü bu toplumsal çürümüşlüğümüzü sağaltma mekanizmaların hayata geçmesi için mücadele etmek kadınların ve LGBTİ+ların yıllardır neredeyse tek başına yürüttükleri bir mücadele.

Tam da bu sebeple kadınların ve LGBTİ+ların ortak mücadelesini baltalamak maksatlı yine örf, adet, gelenek ve aile yapısı bahane edilerek LGBTİ+lar kriminalize edilip, hedef gösteriliyor. Kimsenin cinsiyet kimliği, cinsel yönelimi onun hedef gösterilmesine, ayrımcılığa uğramasına neden olamaz. Eşit yurttaşlığın en temel hakkını sarsıyorsunuz. Hem aile değerleri deyip, hem özel hayatlarımıza karışamazsınız. Yıllardır söylüyoruz onurumuzla da söylemeye devam edeceğiz: Herkesin hayatına kimse karışamaz!

Korku ve kaosun çocukluktan itibaren iliklerimize kadar işlenerek pekiştirdiği toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini bertaraf etmek, bu ülkede yaşayan herkesin kim olduğuna bakılmaksızın güvenli ve eşit bir şekilde yaşamasının koşulu sağlansın diye nöbetteyiz!

Örf, adet, gelenek ve aile değerlerimiz bütün aile fertlerini eşit bir şekilde kapsayıp, gözetmiyorsa, ya değerlerin kendisinde ya da değerleri uygulamamızda bir sıkıntı vardır.

Kol kırılıp, yen içinde kalmasın diye…

Kocandır hem sevip, hem dövmesin diye…

Kızını dövmeyen dizini dövmesin diye…

Böyle gelmiş, böyle gitmesin diye…

İstanbul Sözleşmesi için nöbetteyiz!

Kadınların hayatları pahasına sürdürmek istediğiniz sözde aile değerlerinizden beslenerek 1 yıldır takip ettiğimiz 3 kız kardeşlerin davası bugün zaman aşımından dolayı beraatle sonuçlandı. 3 kızını da yıllarca taciz eden babanın beraati mi koruyor aile değerlerinizi?

Eğer örf, adet, gelenek, aile dediğiniz abinin, babanın, atanın, devletin çocuklarına, kardeşlerine, eşlerine, yurttaşlarına istedikleri şiddeti ve istismarı bütün zorbalıklarıyla uygulatabiliyorsa çok haklısınız… Biz kadınlar bu ailenin tam karşısındayız!

Kadınları, LGBTİ+ları ve çocukları yok sayan bu değerlere artık dur demek gerektiği için nöbetteyiz!

Daha adil, daha eşit, daha iyi değerleri yazmamız gerektiği için nöbetteyiz!

Eğer bu birilerini rahatsız ediyorsa, emin olun ki verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı hiç ama hiç üzgün değiliz! 

Tam aksine kararlıyız ve umutluyuz!

İstanbul sözleşmesini sokaklarda kazandık, sokaklarda savunmaya devam edeceğiz!

Dilediğiniz kadar ceza kesebilirsiniz, biz kadınlar gerekirse çalınmadık tek bir kapı kalmayana dek herkese ve her fırsatta, bütün var gücümüzle İstanbul sözleşmesini anlatmaya devam edeceğiz.

Alışsanız iyi olur… BURADAYIZ!

HİÇ BİR YERE GİTMİYORUZ!

SUSMUYORUZ, KORKMUYORUZ, İTAAT ETMİYORUZ!

Editör: TE Bilisim