Akademi-Üniversite… “Çocuk Akademisi”… Mersin…

-Kadir Can Aydemir-

Akademi adı, ünlü filozof Platon’un MÖ 4.yüzyılda, çeşitli konularda ders verdiği “okulunun isminden” gelir. Batı dünyası daha sonra, bu anlayış içinde “üniversiteyi” doğurmuştur. İlerleyen zamanlarda ise Batıda, akademi-üniversite arasında bir mücadele yaşanmıştır. Yani üniversite ile akademinin anlayışları, işleyişleri farklı farklıdır. Fakat bu konular, bu yazının konusu değildir. Türkiye’de ise bugün için, akademi ile üniversite, aynı kavrammış gibi kullanılmaktadır. Çünkü tarihinde, akademi-üniversite ayrımının derinleşeceği bir çalışma disiplini, uzmanlaşması ve dolayısıyla geleneği oluşmamıştır.

“Akademi”, hemen hemen dünyanın her yerinde, genel olarak, belirli bir konuda derinlemesine eğitim almak adına, olumlu olarak değerlendirilir. Oysa bu anlayışa, ayağı yere basar şekilde karşı çıkan kesimler de vardır. Bu kişilerin en temel argümanları şunlardır: Halktan kopukluk, kendini en tepede görme fikri, “konserve” bireyler yetiştirme anlayışı, “yeni” üretimlerin pek çıkmaması…

Ben, bu ikili zıt anlayışta, net bir tarafı seçemiyorum açıkçası. Yani bana göre -zor da olsa- akademi dünyasında da kendini geliştiren, yeni çığırlar açabilen, halktan kopuk olmayan, dahası emekçi kesimleri harekete geçirebilecek, onlara öncülük edebilecek anlayışlar çıkabilir. Örnek: Çeşitli üniversitelerdeki forumlar, toplantılar, ortaklaşa kitap basım çalışmaları vs. Ama akademi dünyasına tamamen karşı çıkarak ortaya çıkan “alternatif oluşumlar” da gözlenebilir. Örnek: “Özgür Üniversite Vakfı”nın etkinlikleri ya da “Evrim Ağacı” platformunun site ve diğer çalışmaları…

Türkiye’de Üniversite-Akademi

Üniversitelerin kapitalist toplumlarda, “farklı görüşleri” ortaya çıkarabilmesinin en önemli koşulu, özerk olup olmamalarına bağlıdır. Özerklik yoksa, otomatik olarak “devletin” kapıkulu olunur. Fakat özerklik varsa, en azından “özgün ve özgür” olmanın önemli bir koşulu açılmış demektir. Türkiye tarihinde ise hemen tüm özgürlüklerin kapısının açıldığı dönem, 1961 Anayasası ile başlamıştır. Ve tabii ki bu anayasaya bağlı olarak, başta emekçilerin olmak üzere, akademinin, öğrencilerin, mücadelesi ile… Topu topu yirmi yıl kadar süren bir süreçtir bu! Onun haricinde Türkiye tarihi ne yazık ki tekçi; sözde demokrat, özde baskıcı anlayışlarla devam etmiştir.

Bu bağlamda… Memleketimiz tarihinde bile “aşırı” denilecek bir çatışma ortamına “dur” diyen yüzlerce akademisyen, 2016 yılında bir metne imza atmaları neticesinde adeta bir kıyıma uğradı. Oysa “normal” bir ülkede, şehirlerde, savaş ortamını aratmayacak çatışmalar olmayacağı gibi, buna karşı çıkanlar da işlerinden olmazdı.

Mersin’de Barış Akademisyenlerinin Öncülüğünde “Çocuk Akademisi”

Mersin’de yaklaşık dört yıl kadar önce, bu Barış Akademisyenlerinden ikisi olan, Veli Mert ve Esra Ergüzeloğlu ise Eğitim-Sen’li kimlikleri ile birlikte çok önemli bir çalışmaya imza attılar: Çocuk Akademisi.

O dönem Mersin Eğitim-Sen’in şube başkanı olan Sinan Muşlu’nun ön açıcılığı ile birlikte, Çocuk Akademisi çalışmaları başladı. Bu çalışmaların hemen başında, ben de bu etkinlik içindeki Bilim Atölyesi’nin gönüllüleri arasına girdim.

Bu “akademi çalışması” tüm ülkeye örnek olacak çok ilginç, bütüncül, çocuk merkezli ve eğitici bir çalışmadır. Etkinliği kısaca şöyle anlatabilirim: Daha önceden belirlenmiş çevre, enerji gibi seçilmiş olan konular; Bilim, Öykü, Resim, Drama, Müzik, Felsefe gibi atölyelerde işlenir. Burada üç, dört öğretmen daha önceden konularına hazırlanmıştır. Atölyelere 8-13 yaşlarındaki, 7-10 kadar çocuktan oluşmuş gruplar gelir. Etkinlikler 20-30 dakika kadar sürer ve aynı anda biter. Daha sonra bu gruplar bir etkinlikten diğerine geçerek, tüm atölyeleri gezmiş olur. Böylece o konu, “felsefe-bilim-sanat” bütünlüğü içinde ve “emekçilerden yana politik anlayışı” ile öğrenci merkezli olarak ilerletilmiş olur.

Bu çalışma, çok büyük bir organizasyon gerektirdiğinden, sendikamız bu etkinliği çeşitli belediye, dernek ve vakıflarla ortak yürütebilmektedir. İşte bu bağlamda yaptığımız son etkinlik, şimdiki Eğitim-Sen şube başkanımız Mahmut Sümbül’ün kolaylaştırıcılığıyla, şehrimizde yaptığımız beşinci etkinlikti. Bu çalışma, D-5, ÇMO, Karşı Sanat grupları ve Mersin Belediyesi ile ortak yapılan bir etkinlik oldu. Hazırlıklarını çok kısa sayılabilecek bir zaman diliminde gerçekleştirdiğimiz etkinlik, 5 Haziran’da yapıldı ve gayet verimli geçti. Yeni konularla sürdürülecek etkinliklerimizin, Mersinimizde ve tüm ülkemizde yaygınlaşması dileğiyle…

9 Haziran 2022/Mersin/Kadir Can Aydemir

Şimdi isim etiketlediğiniz için ve süreç içinde bazı ilkelerin nasıl görmezden gelindiğini en iyi bilenlerden olduğunuz için tekrar yazıyorum. Beşinci akademi, diğerlerinin devamı değildir. 1. Akademi aşaması, atölye yürütücüleri arasındaki tartışmalar ve koordinasyon çabaları ve önceki birikimler özellikle atlanarak oluşturuldu. 2. Çocuklar "özne" değil, nesne konumunda bir gösterinin parçası oldu. Bu eleştiriye tahammül edemeyecekseniz bir "vefa" gösterisi ile beni hiç katkım olmayan bu etkinliğe etiketlemeyeceksiniz. Buna ihtiyacım yok. İlmek ilmek ördüğümüz çabanın içinin boşaltılmasını engelleyemem belki ama olanı kendi penceremden eleştirme hakkım bakidir. Siz daha iyisini yapmadıça bu böyle olacak.

Editör: TE Bilisim