Hayallerinizi susturup, başka sesleri dinleyenlerden misiniz sizde? Patronunun sesi, paranın sesi, toplumun sesi, gerçeklerin sesi, faturaların sesi, görevlerin sesi, çevrendekilerin sesi.. Ayni çok sesli koro gibiler, fakat detone bir sesleri var.

Bu sesler arasında ne iyi olduğumuzu bildik ne de kötü. Anlamadık aslında. Anlayamadık. O kadar sesin içinde kendi sesimizi duyamadık. Yorgunum demeye utandırılır olduk. Bütün o sesler bize “yorgun olamazsın n’aptın ki?” diyor. Sanki dinlenmek istemek ayıpmışçasına.

O kadar sesi dinlemekten yorulduk belki de.

Kendi sesimizi duyamamaktan.

Alışkanlıklara, rutinlere, sesler – belki de bize doğduğumuz günden beri alıştırılan şeyler bunlar – alıştığımız ve kendimizi rahat hissettiğimiz alanlar bir yerden sonra bizi hapsediyor ve yönetiyor. Farkında olmadan otomatik bir şekilde o alanda buluyoruz kendimizi, üstelik sıkışmış bir şekilde. Habire ilerlememizi söyleyen sesler, alanlar, rutinler.

Hiç dinlenmek yok.

Kendini dinlemek yok.

Kendinin farkında olmak yok.

Susturmayın hayallerinizi, kendi sesinizi. Kimseye kendinizi açıklamak zorunda değilsiniz, sonuçta her kitapta okuyucunun anladığı kadardır.

Korkmayın kendi sesinizden, istediklerinizden ya da istemediklerinizden. Yeter ki onların farkında olun. Fark edin her düşünceyi her duyguyu, sonra hangisiyle hareket etmek istiyorsanız onunla hareket edin. Yeter ki sizin davranışlarınızı belirleyen sizin duygu ve düşünceleriniz olsun, seslerin değil.

Biraz durun dinlenin, ayıp değil, yanlış hele hiç değil. Özellikle duygusal bağlamda yoğun geçirdiğimiz şu hastalıklı dönemde yorulmak çok mümkün. Dinlenin. Canım bugün hiçbir şey yapmak istemiyor deyin ve o günü öyle geçirin. Hiçbir şeyden eksik kalmayacaksınız. Üzülmeyin.

Rutininizi seviyorsanız bile farkında olmakta fayda vardır. Dinlenip kendinizi anlamaktan dinlemekten korkmayın. Durmak ölmek demek değildir. Yavaşlamaya izin verin ve bu dönemlerde güç toplamaya özen gösterin. Duygularınızın, düşüncelerinizin ve hayallerinizin üstünde sımsıkı durursanız yerleşirseniz, düşmezsiniz.

Bu yorgunluğu, durmayı, dinlenmeyi surat asarak ya da iletişimsizce yapmayın derim ben. Diğer insanların, hatta sizi en çok sevenlerin bile akıl okuyucusu olmadığını hatırlayın, anlayın. Nasıl hissettiğinizi açıklamak anlatmak sizin göreviniz. Anlatmak istemiyorsanız ayrı tabii, fakat anlaşılmak istediğinizde konuşmak iletişime geçmek zorundasınızdır.

Daha farkındalıklı, kendi sesimizi dinlediğimiz ve kendi duygu düşüncelerimizi analiz ettiğimiz günler olsun bu günler. Çoğumuzun evden işlediği zamanları dinlenerek ve kendimizi fark ederek geçirelim. 

Editör: TE Bilisim