Haydi, bugün 'kendini ve hayatını' eleştirme günü olsun. Açın güzel bir müzik, uzatın ayağınızı, şunları bi düşünün bakalım:

Küçükken hayal ettiğin 'sen' misin, hayal ettiğin yerde misin?

-Yere sağlam basabilip, her şeye inat kanatlarını takıp özgürce uçabildin mi? Uçtun da kanadını kırdılar mı yoksa uçmayı denemediğin için pişman mısın?

-Kalbin, atarak seni mi yaşatmaya çalıştı, sen mi kalp atışını hissederek, şükrederek yaşadın?
Yaşamak kalbin atması değil yüreğin coşmasıysa; şu ana kadar hayatta mı kaldın, gerçekten 'yüreğinle' mi yaşadın? Hayatının ve kendinin değerini bildin mi?

-'Sevmek' hep iyi de, 'nefret etmek' kötü mü; herkesi sevmenin herkes tarafından sevilmeyi beklemenin yanlışlığını, hayat sana öğretti mi?

-Ağladığın kadar güldün mü? Karşılık vererek yaptığın 'iyilik' olmaz; yaptığın iyiliklerin ödülünü boşver; cezasını çektin mi; bu seni yıldırdı mı? Yoksa tüm kötülüklere inat; iyilik ve güzellikle mutlu olmaya devam ettin mi?

-Dünyada ölümden başka herşeyin yalan olduğunu öğrendin mi yoksa kibirle mi geçti ömrün? Mesleğin değil insanlığın gereği hiç tanımadığın birinin hayatına dokundun mu? Hakettiğin değeri ve saygıyı görmediğine inanıyorsan; sen acaba etrafındakilere değer verdiğin kadar 'insan'ca yaşayabildin mi?

-İnsanları boşver, kendine ne kadar yalan söyledin, başkalarını aldattın peki kendini aldatabildin mi? Gece yatağa uzanıp vicdanınla başbaşa kalınca ona da yalan söyleyebildin mi? Hiç düşündün mü, vicdanla olan sohbetlerin hayatının ne kadar kısmını işgâl etti; sohbetin sonu 'çak bi beşlik!' modunda mı bitti yoksa hüzün ve gözyaşıyla mı? Vicdânın uykularını kaçırdı mı yoksa saçlarını okşayıp ninnilerle seni uyutacak kadar rahatlattı mı?

-Gerçek aşkı hissettin mi; birini delicesine özledin mi? Yaşadığın ilişkilerde 'iyi ki' lerin mi fazla 'keşke' lerin mi, hayatında 'aşk herşeyi affetti mi?', affetmemenin pişmanlığını yaşadın mı ya da aşkta gururun mu onurun mu vâr olduğunun cevabını bulabildin mi?

-Kendinle vakit geçirip mutlu olabilecek kadar 'kendini doldurabildin mi?'; bir başına vakit geçirirken yalnız hissetmeyecek kadar kendinle barışık; kendini oyalayabilecek zevklere, öğretilere sahip mi yaşamışsın yoksa yanında, hayatında birileri olmadığında ıssız ve mutsuz mu hissediyorsun kendini?

-Çocukluğunu 'çocuk', gençliğini 'genç' gibi geçirebildin mi yoksa şartlar, yaşın küçük de olsa ruhunu amansızca büyüttü mü?

-İnsanlar çocukluk travmaları sonrası iki tür ebeveyn olabilirler; ya onların hatasını bilip kendi çocuklarında aynı hataları tekrarlamazlar ya da 'rol model aldım, ben böyle gördüm böyle öğrendim' gibi bahanelere sığınıp aynı yanlışları tekrarlarlar. Sen hangi gruba giriyorsun hiç düşündün mü?

-Bence herkesin kendi duvarı vardır; büyükleri ne derse desin gider o duvara kafasını vurur; yaptığı yanlışın acısını illa ki kendi deneyimlemelidir. 'Sobaya dokunma yanarsın' a inat gider kendi dokunur, yanar; ya öğrenir bir daha dokunmaz ya da akıllanmaz aynı hatayı yine yapar. Kendi hayatını düşün bakalım; uyarılara rağmen sobaya dokunup yandın mı, kaç kez, bir, iki? Aynı hatayı kaç kez tekrarlayınca kendine geldin ya da yanmaya devam mı ediyorsun?

-Kendini seviyor musun? En son 'kendin için' ne yaptın, sadece kendin için, bir düşün bakalım…
Benim psikoloji konusunda tabi ki bir iddiam yok; tıp fakültesindeki psikiyatri stajımdan öte değil; ama şu var ki insanları çok gözlemledim, çok dinledim. O yüzden herşeyi olduğu gibi hayatımı da çok sorgularım. Siz de bunları düşünün bakalım; bu sorular sizi nerelere götürecek? Okuduklarınız içinizi mi sıktı, yoksa 'şükür ki güzel yaşamışım hayatımı, hatasıyla günahıyla benim hayatım' mı dediniz?? Birşeyleri sorgulamak, yanlışları düzeltmek için ilk adımdır. Belki bu size de iyi gelecektir. Umarım, umarım…

HAYATIMIZI SORGULAMAYA DEVAM!

Haydi, bu akşam, daha önce de yaptığımız gibi kendimizi ve hayatımızı sorgulamaya devam edelim:
-Bu hafta 'yalnızca kendin için' ne yaptın? Hayatın koşuşturmacası içinde kendini mutlu etmek, nefes alabilmek için vakit yarattın mı hiç kendine?

-Bu hafta, hiç tanımadığın birinin hayatına dokunacak herhangi bir şey yaptın mı? Maddi olmasına gerek yok, sokakta su satan bir çocukla olabilecek bir iletişim, simidini güvercinlerle paylaşmak, her gün uğradığın mahalle bakkalı amcayla sohbetin bile olur, düşün bakalım, bu dünyayı paylaştığın canlılarla dünyayı çekilir hâle getirdiğin anların oldu mu hiç?

-Geçmişinde, aklın beş karış havadayken, karşına erken çıkmış fırsatları kaçırdın mı, değerini bilmediğin, acımasızca harcadığın dostlarının; hayatı tanıdıkça değerini anlayıp pişman oldun mu? Yüreğinin bir köşesinde bekleyen dilenmemiş özrün, yapılmamış bir itirafın var mı?

-Eğer 'kız babasıysan, gözünü kapat ve hayal et; kızının kendin gibi biriyle evlenmesini ister misin?'. Senin gibi bir eşi olsun mu kızının, senin gibi baba ödül müdür torunlarına? 'Aslında'lar, 'ama' lar olmadan, olumlu cevap veremiyorsan; sebebi düzeltmek için bir çaban olabilir mi?

-Hayatındaki karın/kocan/sevgilin her kimse, ona ne zaman güzel bir jest, bir sürpriz yaptın, 'hayatındayım ki seviyorum, söylemeye gerek var mı?' demeden ona ne zaman 'seni seviyorum' dedin?

-Gününün en sıkıcı, en gri anında, gözünü kapatıp düşününce sıkıntından kurtulduğun karanlık anlarına gökkuşağı olan kişi/kişiler/hayallerin var mı hayatında? Yoksa, neden yok?

-Bu 'evde kal' dönemi aslında kendinle yalnız kalabildiğin bir süreç oldu. Mutlu musun kendinle, yalnızken yetebiliyor musun, kendine ait renkler oluşturduysan yalnızlık karanlık oluşturmaz. Ama başka insanlar hayatına dâhil olmayınca karanlıktaysan; sence de kendine dâir eksiklikler yok mu yaşantında?

Bence şimdilik bu kadar yeter dostlar! Hatta belki birini düşünüp çayın deminde yokolup gidersiniz, belki de hatıralar; hayatınızı sorgularken rakınızın buzunda, şarabınızın kırmızısında erir içinize dert olur ama inanın 'düşünmek, düşünmeyip akışına bırakılan hayatta savrulmaktan' iyidir.

Editör: TE Bilisim