Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) yazılı bir açıklama yaparak "Asgari Ücret İnsanca Yaşam Ücreti Olmalıdır!"dedi

Yapılan açıklamada; Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2021 yılının asgari ücretini belirlemek için ilk toplantısını bugün yapıyor. Milyonların gözü, kulağı bugün Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısında olacak.

Bilindiği üzere asgari ücret bir ülkede işçilerin alması gereken en az ücret olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla asgari ücret bir ülkede emeğe, emekçilere verilen değerin göstergesi, ülkedeki refah düzeyinin, gelir dağılımının,  devletin yurttaşları için reva gördüğü yaşam seviyesinin en önemli ölçütüdür. Bu nedenle asgari ücret pek çok uluslararası sözleşme ve anlaşma ile güvence altına alınmıştır.

Öte yandan asgari ücret tüm çalışanların aldığı asgari geçim indiriminden (AGİ) işsizlik ödeneğine, emekli aylıklarından genel sağlık sigortasından yararlanmak için uygulanan yoksulluk testine, sosyal güvenlik primlerinin alt ve üst sınırlarından engelli ve yaşlılık aylığına kadar pek çok unsuru doğrudan etkileyen bir ücrettir. Dolayısıyla Türkiye’de asgari ücret sadece bu ücret karşılığında çalışanları değil,  emeği ile geçim mücadelesi veren herkesi yakından ilgilendirmektedir.

Ancak tüm bunlara rağmen ne yazık ki Türkiye’de yıllardır işveren-hükümet bloğunun işçiler karşısında 10’a 5 üstün olduğu Asgari Ücret Tespit Komisyonu kararlarında TÜİK vasıtasıyla açıklanan, ücretli kesimlerin çarşıda, pazarda, sokakta yaşadığı gerçek hayat pahalılığı ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan enflasyon rakamları temel alınmıştır. Böylece asgari ücretteki artış hep sefalet oranlarında tutulmuştur. Yıllardır işçinin ailesinin hesaba katılmadığı,  tek bir işçinin asgari geçim haddinin bile altında kalan rakamlar asgari ücret olarak dayatılmış, insanca yaşamaya yetecek bir ücret isteyenler işsizlikle tehdit edilmiştir.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi çay-simit hesapları ile milyonlarca çalışanla adeta dalga geçenler, Avrupa ülkelerinde bir yılda yaşanan enflasyonun Türkiye’de sadece bir ay içinde yaşandığı görmezden gelerek  “Türkiye’de asgari ücret Avrupa Ülkelerinin büyük bölümünden daha yüksek” gibi yalanlara sığınmaktan da geri durmamıştır.

Geldiğimiz noktada OECD ülkeleri ortalamasına göre her on çalışandan sadece birisi asgari ücretli iken Türkiye’de ücretlilerin neredeyse yarısı asgari ücret karşılığında çalışmaya mecbur bırakılmıştır. Asgari ücretle çalışanların sayısının devasa boyutlarda artması, asgari ücretin Türkiye’de ortalama ücret haline getirilmesi kamu emekçilerinin de içinde bulunduğu milyonlarca emekçiye, işçiye karşı “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” politikasının bir aracı haline dönüşmüştür.

Dünyayı ve ülkemizi sarsan pandemi ile işsizliğin, yoksulluğun gittikçe daha fazla derinleştiği günümüz koşullarında;  alınan her önlemde- kısıtlamada kapsam dışı bırakılarak sağlığı ile ekmek parası arasını sıkıştırılan, günlük 39 TL ile yetinmesi beklenen milyonlar için insanca yaşamaya yetecek bir asgari ücret çok daha önemli hale gelmiştir.

Çok büyük bir bölümü sendikasız,  toplu sözleşme hakkı olmadan günlük 10-12 saatlik sürelerle çalıştırılan, her üçünden biri sosyal güvenceden yoksun bırakılan, üstelik büyümeden de pay verilmeyen milyonlarca asgari ücretli bugüne kadar fazlasıyla “fedakârlık” yapmıştır. Yoksulluk sınırının 8 bin, açlık sınırının 3 bin TL’ye dayandığı günümüz koşullarında adil- insanca yaşamaya yetecek bir asgari ücret iktidarın ‘lütfu’ değil, temel bir insan hakkıdır. 

Adil ve İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Asgari Ücret İçin;

  • Ülkemizin altında imzası bulunan uluslararası sözleşme ve anlaşmaların gereği yerine getirilerek asgari ücret hesabında işçinin ailesi temel alınmalıdır.
  • Asgari ücret tümüyle vergi dışı bırakılmalı, yıllardır milli gelirden pay verilmeyen asgari ücretlilerin yaşadığı kayıplar karşılanmalıdır.
  • Asgari ücret tespitine ilişkin 131 Sayılı ILO Sözleşmesi onaylanmalı, Avrupa Sosyal Şartı’nın asgari ücretle ilgili maddesine konulan çekince kaldırılmalıdır.
  • Asgari ücret siyasal iktidar-işveren işbirliğine sahne olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu ile değil, ulusal ölçekli bir toplu pazarlıkla belirlenmeli ve uyuşmazlık durumunda grev hakkını da içermelidir.

KESK olarak,  milyonlarca çalışanın ve yurttaşın hayatını etkileyen asgari ücretin sefaletin değil, insanca yaşamın ücreti olması mücadelesinde işçi sınıfının yanında olmaya devam edeceğiz.

Editör: TE Bilisim