Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), bütçe yasa teklifinin en geç 17 Ekim’e kadar TBMM’ye sunulması beklentisi üzerinden  KESK Genel Merkezinde Eş Genel Başkanlar Mehmet Bozgeyik ve Şükran Kablan Yeşil'in katılımıyla basın açıklaması gerçekleştirdi. 

KESK yaptığı basın açıklamasıyla şu sorulara dikkat çekti;
-    Bugüne kadar hayata geçirilen bütçelerle hangi noktaya geldik?
-    Bütçe sürecine girerken halkın, emekçilerinin tablosundan neler yansıyor?
-    Bütçe sürecine hangi sorunlarla giriyoruz?
-    Seçim bütçesi bu sorunları çözebilir mi?

KESK Yürütme Kurulunun sorular ışığında yaptığı basın açıklaması şu şekilde;

Neden çoklu kriz diyoruz? Çünkü toplum olarak ekonomiden, iç ve dış politikaya, istihdamdan güvenliğe,  eğitim ve sağlıktan barınma hakkına kadar akla gelebilecek her alanda adeta çıkmaz bir sokağa sürüklenmiş bulunuyoruz.

Başta hayat pahalılığında artış olmak üzere her alanda gittikçe ağırlaşan bu çoklu kriz koşullarında tüm halkı, emekçileri ilgilendiren bir süreç,  bütçe süreci Orta Vadeli Programın 4 Eylül 2022 tarihli resmi gazetede yayımlanması ile başladı. Bütçe Çağrısı ve Bütçe Hazırlama Rehberi de 14 Eylül tarihli Resmi Gazetede yayımlandı.

Bütçe kanun teklifinin malî yılbaşından en az yetmiş beş gün önce TBMM’ye sunulması gerekiyor. Bu durumda Cumhurbaşkanın en geç 17 Ekim’e kadar bütçe yasa teklifini TBMM’ye sunması bekleniyor.

Bütçe sürecine girdiğimiz bu dönemde ülkeden yansıyan tablo, derin bir toplumsal yoksulluk, artan yolsuzluk ve buna karşı çıkan herkesi baskı ile sindirmeye dayalı bir yasaklar ülkesi tablosudur. Bu karanlık tablonun oluşmasında yıllardır kes, kopyala, yapıştır yöntemi ile yapılan ve hayata geçirilen bütçelerin çok önemli bir payı vardır.

Çünkü hepimiz biliyoruz ki,  bütçeler sadece bir takım rakamlara, bilançolara cetvellere, teknik hesaplamalara yer verilen metinler değildir. Ödediğimiz vergilerden aldığımız maaşlara-ücretlere, yararlanacağımız kamu hizmetlerine kadar hayatımızın hemen her alanı bütçe ile belirlenmektedir.

Bütçeler bir ülkede kaynakların, gelirlerin kimlerden toplandığını ve söz konusu gelir ve kaynakların kimler için kullanılacağını gösteren belgelerdir. Buradan hareketle herhangi bir ülkedeki mevcut sistemin kimden veya kimlerden yana olduğunu anlamanın en kolay yolu bütçesine bakmaktır.

Kaynaklar, gelirler kimlerden toplanıyor, kimlerin faydası için kullanılıyor? Temel soru budur. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de bütçelerin giderek halktan, emekçilerden daha fazla koptuğu ortadadır. Özellikle AKP’li yıllarda hayat geçirilen bütçeler kaynakların ve toplanan gelirlerin, vergilerin, üretenlere, emekçilere, halka, toplumsal barışa değil sınırlı bir azınlığı oluşturan patronlara, sermayeye, zenginlere, çatışma ve savaş politikalarına aktarma aracına dönüşmüştür. 

AKP iktidarı bütçeleri ile bugün geldiğimiz noktada:

1-     Halkın, emekçilerin bütçe hakkı ortadan kaldırılmıştır.

2-     Hayat pahalılığı ve işsizlik kronik bir hale gelmiştir. Türkiye Asgari Ücretliler Ülkesine dönüştürülmüş, emeğin milli gelirden aldığı pay gittikçe düşürülmüştür

3-     Kamu hizmetleri alanı piyasalaştırma, özelleştirme, yatırımların kısılması yolu ile alabildiğine daraltılmıştır.

4-     Vergi adaletsizliği derinleştirilmiştir. Aslan payı sermayeye, patronlara, savunma ve güvenlik adı altında çatışma ve savaşa ayrılmıştır. 

5-     Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme göz ardı edilmiştir.

6-     Dinsel referanslar ile yönetilen bir toplum inşa etme hedefine ayrılan kaynaklar artırılmıştır.

İçinde bulunduğumuz kriz koşulları emekten, halktan yana bir bütçeyi yakıcı bir ihtiyaç haline getirmiştir.

Biz KESK olarak yıllardır iktidarda kimin, kimlerin olduğuna aldırmaksızın bunun mücadelesini veriyoruz. En başından beri bu ülkenin iktidarlarının kapı kulu olmayı reddeden, kendini iktidarların memuru değil, halkın kamu emekçisi olarak görenlerin mücadele örgütü olarak sadece kendimiz için değil, herkes için halktan, emekten yana bir bütçe istiyoruz.

HALKTAN, EMEKTEN YANA BİR BÜTÇE İÇİN:

·       Öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Halkın, emekçilerin onların örgütlü yapılarının bütçe süreçlerine etkin katılımının sağlanmasını istiyoruz.

·       Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz.

·       Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını istiyoruz.

·       Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini istiyoruz.

·       Vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını istiyoruz.

Vergide Adalet İçin: 

Sermayeye indirim, istisna gibi adlar altında kaynak aktarılan vergi harcamalarına son verilmesini,

Tükettiğimiz her şeyden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesini,

Gelir Vergisi dilim tutarlarının gerçek enflasyon ve büyüme rakamlarına göre artırılmasını,

Gelir Vergisi birinci dilim oranının  %15 ten % 10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini,

Temel tüketim maddelerinde KDV’nin sıfırlanmasını,

Kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıklar kaldırılmasını,  

Toplumun en zengin %1’lik kısmının Milli Gelirin %54’üne el koyduğu, geri kalan %99’un payına ise Milli Gelirin sadece %46’sının düştüğü adaletsiz tabloya son verilmesi için belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını,

Emekçilerin sağlık, eğitim, gıda, barınma, giyim, elektrik, ısınma giderleri için ödediği vergilerin gelir vergisi matrahından mahsup edilmesini,

Halkın cebinden alıp Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerine, Kur Korumalı Mevduat (KKM)sistemine aktarılan Hazine garantilerine son verilmesini İSTİYORUZ.

·       Emeğe kölelik dayatan politika ve uygulamalara son verilmesini istiyoruz.

Buradan hareketle:

İşsizliği önlemek için istihdam garantisi ve desteği verilmesini,

Ücretlerin insanca yaşamaya yetecek bir seviyeye çıkarılmasını,

Her türlü güvencesiz istihdama son verilmesini, herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmasını,

Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılmasını,

Başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu, tüm çalışanları kapsayan grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu pazarlık sistemine geçilmesini,

Tahrip edilen kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik sisteminin güçlendirilmesini İSTİYORUZ.

Yoksulluğu önleyici, dar gelirlileri koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesini istiyoruz.

Bunun için:

Zaruri malların fiyatlarının geçici olarak dondurulmasını,

Yoksul hanelere doğrudan nakit desteği verilmesini, 'Temel Gelir Güvencesi' uygulamasının başlatılmasını, 

Enerji fiyatlarındaki artışların halka yansıtılmamasını, bu alanda acil kamulaştırmalar yapılmasını,

Özelleştirme soygununa son verilmesini, en zaruri alanlardan başlayarak yeniden kamu iktisadi teşebbüsleri kurulmasını,

Kârlara üst sınır getirilmesini İSTİYORUZ.

Değerli Basın Emekçileri,

Bu talepler sadece bizim değil milyonların talepleridir.

Bu nedenle bugün burada sadece mevcut iktidarı değil, yaklaşan seçimin soncuna göre olası iktidar adaylarını da emekçilerin, halkın sesine kulak vermeye davet ediyoruz.

Sömürü, yoksulluk,  talan düzeninin emek, barış, toplumsal cinsiyet karşıtı sermaye yanlısı bütçelerine karşı toplumun %99’unu oluşturan başta kamu emekçileri olmak üzere emeğin tüm renklerini, dar gelirli vatandaşlarımızı kadınları, gençleri Halktan, Emekten Yana Bütçe için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. 

Editör: Haber Merkezi