Ülke ekonomisini iç ve dış borç batağına sürükleyen damat Albayrak, “Burası çok önemli” diyerek gerçekleri perdelemeye çalıştıkça; “Türk Lirası” döviz karşısında hızla erimekte ve değer kaybetmektedir. Saraya, savaşa, tarikatlara ve yandaşlara kaynak aktarma ve bulma konusunda hiç bir sıkıntı yaşanmamaktadır. Diyanet, müteahhitler, havuz medyası, özel okul sahipleri “Yük” olarak görünmezken; Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yatırım yapamama nedeni olarak; "Eğitimde asıl yük, öğretmenin maaşıyla ilgilidir.” diyerek öğretmenlerin mesleki itibarını ve mesleki onurunu ayaklar altına almıştır. Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’ta 19 yıllık AKP iktidarının diğer Milli Eğitim Bakanları gibi, pratiği ve yaklaşımı ile öğretmenleri itibarsızlaştıran, emeğini değersizleştirenlerin kervanına dahil olması bizleri şaşırtmamıştır.

Öğretmenlerin, Ziya Selçuk’a bakışı ile ilgili beş temel hatası vardır. Bu hatalar; “1- Fazla Güvenmek, 2- Fazla Umursamak, 3- Fazla İnanmak, 4- Fazla Şans Vermek, 5- Fazla İyi Niyet”

Sayın Bakan, “ya olduğunuz gibi görünün, ya da göründüğünüz gibi olun.” Bu çağrımızla birlikte, genel olarak kredi ve borç batağında cebelleşen öğretmenlerin, özlük, ekonomik, demokratik sorunlarına kalıcı çözümler üreterek, insanca yaşamalarına katkı sunmak, bakanlığınızın temel görevidir. OECD ülkeleri arasında ekonomik ve demokratik haklar konusunda son sıralarda yer alan öğretmen maaşlarının “Yük” olarak tarafınızca değerlendirilmesi ise sorumsuzluk ve talihsizliktir.

Parasız, ulaşılabilir, kamusal, bilimsel, laik ve anadilinde eğitim çağrımız,  kamusal, parasız sağlık çağrımız noktasındaki haklılığımızı, dünyayı saran ve teslim alan COVID-19 salgın belası; Türkiye halkları yararına olan yukarıdaki haklı taleplerimizin hayat bulması için siyasal iktidar, geleceğe dönük tedbirleri yasal güvence altına alması gerekmektedir.

Köy okullarının kapatılması, her kademede okulların imam hatipleştirilmesi, eğitimde güvencesiz esnek çalıştırma uygulamaları, öğretmen eksikliği, yardımcı hizmet personellerinin yetersizliği, taşımalı eğitim, dersliklerin yetersizliği, cinsiyetçi ve gerici müfredat, yönetici atamada liyakatin esas alınmaması, ilk olarak atanacak öğretmenler için; KPSS sınavı, mülakat ve güvenlik soruşturmaların yapılması gibi birçok sorun mevcuttur. Ne yazık ki sorunların tamamına vakıf olan Ziya Selçuk sorunları çözme iradesini gösterecek dirayete ve yetkiye sahip olmadığını yaşanan süreç göstermiştir.

COVID-19 salgını nedeniyle öngörülen süreler zarfında uzaktan eğitim modeli, elbette bir yöntemdir. Ancak ailelerin sosyal, kültürel ve ekonomik durumlarına bağlı olarak öğrencilerimizin büyük bir bölümü eğitime erişimde ciddi sorunlar yaşamakta veya uzaktan eğitimden hiçbir şekilde yararlanmamaktadır. İnternet paketi, cep telefonu, bilgisayarı, tableti, televizyonu olmayan ve milyonlara tekabül eden öğrencilerimizin eğitime erişimi için Milli Eğitim Bakanlığı somut koşullar oluşturmak zorundadır.

MEB’in ve siyasal iktidarın biz biliriz tutumu, yaklaşımı ve yine eğitim bileşenlerinin bilerek, isteyerek, planlanarak eğitim süreçlerinin dışında tutulmuş olması nedeniyle, eğitim alanı ile ilgili alınan kararlar ve pratiklerle eğitimde fırsat eşitliği! Çocuklarımız açısından telafisi mümkün olmayan sonuçlarının olacağı ve olduğu gün gibi ortadadır. Bilimi ve demokratik işleyişi referans alan bir iradi yaklaşımla öğrencilerimizin, velilerimizin ve eğitim emekçilerinin sorunlarına cevap olacağına olan inancımız tamdır. Bu konuda atılacak her adıma Eğitim Sen örgütü olarak katkı sunmaya da hazırız.

Dünya geneline yayılan COVID-19 salgınının Türkiye'deki ilk tespit edilen COVID-19 vakası Sağlık Bakanlığı tarafından 10 Mart 2020'de açıklandı. Ülkedeki virüse bağlı ilk ölüm ise 15 Mart 2020'de gerçekleşti. COVID-19 salgını nedeniyle 16 Mart 2020 tarihinden itibaren okullarda eğitime ara verilerek sonrasında uzaktan eğitimle 2019-2020 ders yılı tamamlanmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Milli Eğitim Bakanlığının bütün açıklamaları 21 Eylül 2020 tarihinde okullarda yüz yüze eğitime geçileceği vurgusu ve kararlılığı ifade ediliyor. Öğrencilerin üstün yararı için elbette yüz yüze eğitim. Ancak okullarda pandemi ile ilgili herhangi bir hazırlık faaliyeti yürütmeyen Milli Eğitim Bakanlığı onlarca insanın öldüğü, binlerce insanın COVID-19 salgını nedeniyle hastalandığı bir dönemde okullarda yüz yüze eğitime 21 Eylül 2020 tarihinde geçilecek olması, eğitim bileşenlerinin kaygılarını artırmaktadır.

21 Eylül 2020 tarihinde yüz yüze eğitime geçileceğine ilişkin Ziya Selçuk, “öğretmenlerimiz ve okullarımızla buna hazırız” diyor. Hangi hazırlık diye soruyoruz? Eğitim emekçilerini, öğrencileri, velileri kör, sağır ve dilsiz olduklarını mı düşünüyorsunuz?  Pndemiye ilişkin kaç okulda ne gibi hazırlık yapıldığını alçılayabilecek misiniz? Bu soruları sormadaki muradım; topluda kaygı ve korkuyu yaymak değildir. Benim muradım; eğitim emekçilerinin, öğrencilerimizin devlet tarafında pandemiye yönelik her türlü sağlık tedbirleri alınmış, güvenli okullarda eğitim ve öğretim faaliyetlerini sürdürmeleridir.

Pandemiye karşı tedbir alarak dirençli ol, sevgi ile kal.

Editör: TE Bilisim